Örneğin, pek bilinmez ama ABD' nin Chicaco eyaletinde, 11 Eylül 1893 tarihinde, değişik dinlere mensup binlerce (7.000) din adamının katılımıyla büyük bir Dinler arası Diyalog toplantısı düzenlenmiştir. Bu toplantıya sadece Hıristiyan, Müslüman ve Museviler değil, Hinduizm' den Könfüçyüsçülüğe varış tüm geniş kapsamlı inanışların temsilcileri katılmıştır.
Sadece bu örnek bile, diyalog denen organizasyonun tarihi hakkında bir fikir verebilir.
MİSYONERLİK KİMİN GELENEĞİ
Misyonerlik; Batı' nın, yayılmacı ve emperyalist-sömürge politikalarının bir ihtiyacından doğmuştur ve bunun ürünüdür.
Hani savaşlarda, önden bir keşif grubu gider, araziyi, koşulları ve sosyal pozisyonları inceler de sonrasında asıl işgal birliği, onlardan gelen bilgilere göre saldırı planını hazırlar ya.
İşte misyoner de öyle bir şeydir.
Yani Emperyalist ve yayılmacı batılı politikaların, işgal öncesi izci-keşif birliğidir.
Bu, misyonerin bir yönüdür,
SAHTE MÜSLÜMANLARIN DİYALOG MASALLARI
Bir kültürü ve bu kültürün egemenliği altındaki toprakları zapt etmenin değişik yolları vardır.
Bu yollardan biri de, malını gasp etmek istediğin kişinin kültürüne ve dâhil olduğu gruba, yakın olduğun izlenimini yaratmaktır.
Tarihte bu mantıkla hareket etmiş ve kendisinin Müslüman olduğu, din değiştirdiği, hacca gittiği gibi yalanlar atarak, söylentiler yayarak bu emellerine ulaşmaya çalışmış ve bazen de bunu başarmış pek çok zat vardır.
2. WİLHELM/HİTLER/NAPOLEON/PRENS CHARLES/BARACK OBAMA
Örneğin bu şahıslardan biri; Alman İmparatoru 2. Wilhelm' dir. Bu zat, kendisinin Müslüman olduğu ve hacca gittiği gibi yalanlar yayarak kendisini, "Müslümanların Koruyucusu ve Hamisi Hacı Wilhelm" olarak lanse ettirmişti. Amacı ise Osmanlı Devleti' ni, Almanya' nın bir sömürgesi haline getirmekti.
Bu tarihi bilgide çok ilginç de bir benzerlik vardır. Burada belirtmeden geçemeyeceğim. Sözde Hacı Wilhelm, şimdiki İngiltere Kraliçesi 2.Elisabeth' in önceki hafta İstanbul' a gelişi ile inanılmaz derecede benzerlik gösteren bir şekilde, bir Alman savaş gemisi ile İstanbul' a gelmişti. (Sene 1889)
(Ki bu savaş gemisi de, aynı Queen Elisabeth gemisi gibi, imparatorun kendi adını taşıyordu. Yani geminin adı; İmparator 2. Wilhelm Zırhlısı idi) Gemi, aynı şekilde İstanbul Boğazı' na demirlemiş ve İmparator 2. Wilhelm, Padişah 2. Abdülhamit'le görüşmeler yapmıştı.
2. Wilhelm, bu arada el altından yüzlerce Protestan-Alman misyonerini de (Vaiz sıfatı ile) Osmanlı İmparatorluğu' na göndermeyi ihmal etmemişti.
Bir diğer sahte-gizli Müslüman, Napolyon BONAPARTE' dir. Bu zatta, Mısır' a seferler düzenlemeden ve Osmanlı Limanlarına donanmasını yığmadan önce, bir sahte Müslümanlık dedikodusu çıkarmış sonra da Mısır Vilayetimizi işgale kalkışmıştı.
Bir diğer sahte-gizli Müslüman; Adolf HİTLER' dir. O dönem Hitler' in de, din değiştirdiği ve "Haydar" adı ile gizli Müslüman olduğu söylenceleri yayılmış, bir yandan da Kudüs Müftüsü; "Hacı Emin El Hüseyni" isimli zat, onun Ortadoğu politikalarının dini maşası olmuştu. Sonrası malum zaten.
Bir diğer sahte-gizli Müslüman, Prens Charles' a gelince; Bu zat, kendisi hakkında çıkan bu tür dedikoduları yalanlamamaktadır. Ancak bu dedikoduların çıkış tarihine bakınca, işin aslı anlaşılacaktır. Çünkü dedikoduların çıkış tarihi, ilginç bir şekilde, 1. Körfez Savaşı' ndan hemen sonra gerçekleşen ve İngiltere' nin Arap Ülkeleri ile bir dolu silah anlaşmaları yaptığı bir döneme denk gelmektedir. İşe bakın.
Tabi bir de Papa' nın Müslüman olduğu hikâyesi var ki, evlere şenlik. Nasıldı o hikâye. Evet, şöyleydi; Papa ve hatta bir kilise dolusu Vatikanlı psikopos; Kadim ve bilinmez bir tarihte gizli Müslüman olurlar.
Zaten diyaloğu da bunun için yapmaktadırlar. Çünkü Diyaloğun sonucunda, yani herkes Müslüman olunca, bunlar da gerçek inanışlarını açıklayacaklardır zaten. Daha neler neler… Anlatsak bitiremeyiz.
Ama son çıkan haberlerde beni en çok endişeye düşüren söylenti, ABD Başkanlığı neredeyse kesinleşen Barack OBAMA' nın da Müslüman olup olmadığı şeklinde çıkan söylenti olmuştur.
Bu söylentiden sanırım; ABD' den, yeni başkanlık döneminde, "daha sert bir anti Müslüman-emperyalist politika" bekleyebileceğimiz anlamı çıkarılabilir.
Zira tarihte ne zaman böyle bir söylenti dolaşsa, hemen akabinde bol miktarda Müslüman kanı döküldüğü tecrübeyle sabittir.
İŞTE HAYAT BÖYLEDİR
Değerli arkadaşlar, işe bakın ki dünyanın dört yanında Müslüman kanı dökmüş, döken ve dökmeye muktedir adamlar, zalim değil de gizli Müslüman olarak anılmaktalar.
Müslümanlar, yaklaşık 200 yıldır bu çeşit yalanlara inanarak ve basit menfaatler elde etmek uğruna birbirlerini kırmakta ve kırdırmaktalar.
Bu arada, aradaki bağlantıların, okul kitaplarında anlatılacak halleri yok değil mi?
Nasıl olsa onları da "Amerikalı milli eğitim uzmanları" hazırlıyor zaten.
Ne sistem ama…
İşte size tarihten dinler arası diyalog hikâyeleri.
Değerlendirmesi de gene sizlere düşüyor.
Sevgiyle kalın.