kaleminde gözyaşları...

...


Ağaç Şeklinde Aç2Beğeni
  • 2 gönderen destan

  1. Alt 07-17-2009, 14:28 #1
    destan Mesajlar: 102
    kaleminde gözyaşları...


    Hıçkırık zelzelesinde bir demdir benim kaldırımlarımda yürüyen hüznüm..hüzün derken maddi planda dudakların büzüşmesini,alnın kırışmasını,çehrenin bohem duvarı süsüne bürünmesini kastetmiyorum tabiî ki.Yük taşıyan hassas terazi kıstasında derin ve usulünce hislerimi durgun sahile bırakıyor ve rehber gıdasının yerini bildiği için ses çıkarmadan yol alıyorum.Sırtta küfe taşıma budur galiba,ses çıkarmadan sükut çığlığı yayabilmek etrafa:cana,canana,ruh halaskarlarına ve can-ı seyyâleye…




    Burukluk denecekse bu duygu gözyaşında aranmamalı, çünkü ruhu kamçılayan pusudaki her his ibrişimi kayıp aşamasında insana bir hayal kırıklığı sunabilir. Gözyaşı ruhtan gelmelidir, ruhun süsü ve misafiri olmalıdır. Zamanı gelince ruhun ev sahibisi de olabilir, bu ise kuldaki kulluk şuurunun rantabl değerlendirilmesi ve hakiki vechesini tattırmasına bağlıdır. İç dinamizminde hayat sunan bir billur ahenk silsilesi, insan için eşi menendi olmayan engin girizgâhtır. Girizgâhtan içeriye adımımızı attığımızda ise her türlü müspet hediyelere hazır olmak da insanın hakkıdır. Yeter ki, ameller amel sahiplerinde liyakat elbisesini giyebilecek kıvama erebilsinler…




    Sevincin de hüzün kadar ayrı bir derinliği vardır, sevinç mayasında gerçek huzuru tadabilecek öz bir rayiha var ise damlayan gözyaşlarına da hak vermekte fayda mülahazası vardır. Gözyaşı sadece hüzünden, üzüntüden, ülkenin içinde bulunduğu sıkıntıdan kaynağını almaz. Hz Yusuf(as)’u kuyuya attıktan sonra gelip de babaları Hz Yakup(as)’un huzurunda kardeşlerinin ağlamaları ne ölçüde timsah gözyaşı ise; Hz Yakup(as)’un oğlunun Mısır hükümdarlığı sırasında birbirlerine kavuşup da bağrına basarcasına oğluna sarılması ve gözyaşı dökmesi ise bu ölçüde hak gözyaşıdır.Bu bir buud meselesidir ve gözyaşının da canlara derece derece nasip olmuş keyfiyetidir.Ağlama vardır gürleyen çağlayanlar el pençe divan bekleyip onu dinlerler;ağlama vardır mendil, bünyesinde işe yaramaz bir kütle hisseder..




    Kalemde de gözyaşı vardır..ruh esintileri çakmağı dürter ve kıvılcım çıkartırcasına onu tetikler.Ona işin ızdırabını öğretir ve tattırır.Bu bir meydan savaşı değildir haddi zatında,”olmak için ölmek lazımdır” fehvasınca bir fikir işçiliğidir.Kalemin ruhunda kelimeleri eleme gayreti vardır,onlarla dost olma ve dile garip gelen kem siluetli ses yığınını da es geçme titizliği…Ne muhteşem bir inançtır ki, beyanı insana ve onun madalyası olan insanlığa takdim edebilme arzusu ve iştiyakı gün gelir beyni dahi zonklatır.Fakat kalem sahibinde sarsılma olmaz,tuttuğu inanç yüklü yetide yediveren başak olma ideali vardır.Bu ideal çerçevesinde kendi hayat çerçevesini de çizmiş demektir.




    Konuşan kalem olmak ve insanların ruhuna akabilmek en büyük idealdir ki, bu da istemeyi isteme gözyaşlarıyla mümkün olabilecek bir kapı bekleyişidir.Bu bekleyiş öyle tatlıdır ki,ramazan iftarındaki sofraya kurulmuş ilahi nimetleri tadabilmek ve Hakk’ın rızasına kavuşabilmek için beklemek gibidir..gönül aç,vicdan aç,ruh aç ve kalem aç..kalem sesi ve inancıyla başlar ruh iftarları.Ruhun tat alabilmesi, kendisine dayanak olan diğer ruhun ona tat kardeşliği armağan etmesiyle mümkün hale gelir.Aç ruhun tat ile buluşması,kalem ve kalem ehlindeki ince düşünce nakışlarında saklıdır denilebilir.




    Hüzün derken kendi hüznümü de anlatmak istemişimdir,kendimi ortaya dökmeden.Bir düğün davulu gibi “ben,ben” diyerek gürültü yapmadan,kendi hislerimi de nasibe ermiş kulların arasında eritmişimdir belki..”Ben”in ortaya döküldüğü bir zeminde “biz” yoktur;dolayısıyla insanlık anlatılırken bencillik araya girerse,anlatmaya çalıştığımız tat alınamaz.Demek ki bazı hüzünler açılmayan mektup gibi olmalı,liyakate ermiş olanlar açmalı o mektubu.Hakiki derdi dert sahibinden dinlemiş ve derdi fısıldamak için gerilen engin ruhlar açmalı o mektubu.Kalem de o mektubun içinde saklı ya,çift misafir ve çift dünya.Açılmayı bekleyen kuytu diyarlar etrafa çiçek ağlamalarını akıtmayı arzulamada.







    Bu yolda gözyaşı vardır, kalem ağlar

    Susma olmaz düşüncede, pusuya yatmışken

    Asıl kuru kirpikler kalbi dağlar

    Dost bağına nur ineli, dost olmuş diken!




    Ağlamasını bilenlere sunmak istediğim bu muhabbet deminde, hislerin bulunduğu ortam bir arenayı andırmamalı. Kaosun olduğu yerde verim olmaz; karışık duyguların bulunduğu bir vücut yelkenlisinde de gözyaşı meyvesi yerine susmayan fırtınalar vardır. Bozulmayacak bu denge örgüsünde eskimeyen gözyaşları ve ellerimden tutan kınalı bir özlemim, yürüyen adımlarıma şahit olacaktır.




    Ağlamalar dinse de kalemde vardır ruh sancısı,

    Zamana bakılsın, titrek balyozunda haykırış var;

    Ruha dokunan tahammülü zor bir ısı

    Kapanan kapılar ardında kırılmayan kalem var!


    Henna ve 3rd eng bunu beğendiler.
  2. Alt 07-18-2009, 00:30 #2
    Ziyaretci
    Henna Mesajlar: n/a
    yazı çok güzell...
    teşekkürler...
    kime ait acaba...?

  3. Alt 07-18-2009, 01:07 #3
    destan Mesajlar: 102
    bekkem inan ben de bilmiyorum ama çok hoş bir yazı...

  4. Alt 07-18-2009, 02:06 #4
    3rd eng Mesajlar: 675
    güzelmiş hakkaten '''''''

Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.