ve içime çekerken şehrimi bu sığ gece de
zihnime düştü birden bir soru...ve oynadı kalem..ve doldu kağıt..
"nasibi olanlar hisseder"
eğer düşmüşse gölgesi bile aşkın zihne ve ya hayata
sormalı her insan kendine ilk evvela...
Aşk Nedir?
Sevmek, sevmeyi becerebilmek, kırıp dökmeden, incitmeden, esip gürlemeden, usul usul sevmek.
Sevebilmek öyle ki onsuz olmamalı, ondan başkasıyla yaşayamamalı…
Sevmek öyle ki o olunca değişmeli her şey, onun dışında her şey bitmeli, sadece o olmalı…
Adı geçince renk değişmeli, görünce eller titremeli, dizlerin bağı çözülmeli, nefes buz kesmeli, beden bu ateşte yanıp erimeli…
Öyle sevmek işte… Öyle deli sevmek…
Onsuz her nefes hasret olmalı,
Rüzgâr kokusunu taşımalı, güneş ışığını ondan almalı…
Öyle deli sevmek; onsuz, ondan başkasıyla sadece acı olmalı…
Ondan bir tebessüm dünyaları bağışlamalı…
Ondan bir ters bakış dünyaları yıkmalı…
Öyle deli sevmek ne olursa olsun onu düşünmekten vazgeçmemek…
Hep o olmalı, hayata katılmalı, adını anarken dudaklar yanmalı, sarsılmalı beden, adını yazarken titremeli kalem
Onsuz gül kokusuz olmalı, portakal acı, turşu yok olmalı…
Bir anlamı olmamalı
Öyle deli sevmek
Sevebilmek ama usul usul, karşılık beklemeden sevebilmek, almadan verebilmek gönlü…
Öyle deli sevmek işte
Bu kadar sevgiyi buncağız yüreğe taşımalı, kazımalı..
Öyle sevmek… Herkes sevemez ki…
Aşk Kays’a değil Mecnun’a göredir!
Kays, Leyla’dan yüz bulamazsa oturur ağlar…
Mecnun’a ise fark etmez… O Leyla’dır ya mesele bitti… Mecnun bir ters bakışa kızıp vazgeçebilir mi?
Öyle sadık olmak Mecnun’un işi…
Unutmalı her şeyi, herkesi
Öyle deli öyle kara sevmeli…
Mecnun’un çölü, Ferhat’ın dağları gibi…
Öyle yürek vermeli…
Öylece dalmalı Ahmet’in gözlerine
Öylece yanıvermeli Ayşe’nin gülüşüne
Öylesine bir zamanda öylesine bir yerde çarpılıp düşmeli…
Aşk o olmalı, gayrısı olmadan sadece o olmalı…
Aşk budur da sorarım size;
Kaç tanesi buna değer?
Kaç Ahmet, kaç Kays bu kadar aşk eder!?
Kaç Leyla, kaç Aslı böylesine mahveder!
Kaçı sadık kalır?
Kaçı bekler çölde?
Kaçı uğrunda geceleri-gündüzleri kaybeder?
Kaçı sever böyle! Adam gibi…
Her aşk ölümsüz değildir. Bir çift kömür göze âşık olanların aşkı; aşk-ı bedenidir. Benden gibi; fani, geçici, çürümeye mahkûm… Aslolan aşk-ı ruhidir. Böylesi aşklar ruha benzer; görülmez, tutulmaz ama asla, ölmez asla unutulmaz!
İnsanların ruhu titremeli, sarsılmalı, yanmalı
Ruh ise aramaz kara yağız delikanlıyı, ela gözlü Leyla’yı…
Ruh gözleri görmez, gülüşleri duymaz, elleri hissetmez
Ruh, ruha gönül verir
Ruh mükemmeli arar..
Kaç Leyla’nın kaç Kays’ın böylesine ruhu vardır…
Kays Leyla’ya tutuldu Mecnun oldu… Mecnun Leyla’yı unuttu Mevla’yı buldu…
Tüm bunlar, tüm bu yürek sıkışmaları, kara gözler, ince beller… Hepsi basamak, hepsi dönemeç
Ruh parçadır… Bütüne hasret bir parça… Ruh tamamını arar gördüğü her güzelliği O sanır… Her Leyla’ya bakışı tamamını aramak içidir… Leyla diğer yarıdır, bütünse başka!
Sevilmeye layık ancak O’dur
Adı geçince kalplerin titremesine layık ancak O’dur…
O’dur seni çok seven
O’dur sana merhamet eden
O’dur seni yaratan
O’dur sana nefes bahşeden
O’dur sana yürek veren
O’dur seni nimetleriyle sevindiren
O’dur cennete davet eden
O’dur şeytana kanma, cehenneme gitme diyen
O’dur kollayan, koruyan, esirgeyen ve bağışlayan
O’dur sayısız nimetler veren
O’dur… Her şey O’dur… O her şeydir… O âlemlerin Rabbi Allah-u Teâlâ’dır
Leyla’yı yaratan da O’dur
Kays’a bu yüreği verende…
Tezat değil aslında
Hikâye malum;
Talebe, mürşide gider
“Müridiniz olmak istiyorum” der.
Mürşit;
“Sen hiç (Leyla’ya) gönül verdin mi?”
“Hayır efendim.”
“Git sevde gel” der… “Gönlün bir beşerde ısınsın ki yüreğin O’nun aşkına hemen dayanamaz”
Sevmeyi öğren ki O’na kusur işleme…
Sevebilmeyi tanı ki, O’na aşkların en güzelini sun…
Aşk güzel, zor ama güzel
Nasıl zor olmaz ki! Talip olunan Leyla uğruna Kays çöllere düşmüş…
Elbet ki O’nun aşkı adamı deli divane edecek…
Elbet ki gencecik aslan parçalarına eşi, dostu bıraktıracak… Onları dağlara çekecek!
Gönlünü gerçek sahibine verenler ya cihad safında şehadetle aşklarına ŞahiT olacaklar ya rahle başına çöküp “bismi” de, “b” de kaybolacaklar…
Nasıl bir şey bu… Ne kadar güzel ve ne kadar da zor
Ne kadar da yakıcı bir kor
Tutsam ellerim yanar, atsam yüreğim üşür
Yanmaya razı olmak… Ateşlere göz yummak…
Hz. İbrahim gibi atılmak yangına
O’nun uğrundaysa ateş, gül bahçesine bürünür
O’nun uğrundaysa Kızıl deniz yediye bölünür
O’nun uğrundaysa Hz. Yusuf zindana razı olur
O’nun uğrundaysa, O’nun içinse her zulme razı olunur, diller lal kesilir…
O’nun için zumla razı olunur amma O’na ve Resulüne dinimize tek laf gelirse tüm zulme kafa tutar secdeye âşık başlar!
Öyle bir şey ki…
O’nu sevmek için yaratıldık ne yazık ki bize şah damarından yakın olana, sahralardan uzak kaldık!
Hep O’nla olmalı, “halk içinde Hak’la olmalı…”
Böyle sevmeli işte… O’nun aşkıyla yanmalı ama tutuşmamalı
O’nun aşkıyla yanmalı bir baba, gönlü O’nun la olmalı ama evladına aş getirmeyi unutmamalı
O’nun aşkıyla yanmalı bir anne, gönlü O’nun la olmalı ama
Yemek yapmayı unutmamalı, evladına bakmayı, eşine gülmeyi unutmamalı
Dostluklar O’nun için kurulmalı
O’nun için ticaret yapmalı
Leyla’lar O’na vesile olsun diye sevilmeli… Vazgeçeceğimizi bile bile Leyla’ya gönül vermeli ama gönlü gerçek sahibinin aşkıyla yakarken Leyla’yı incitmemeli, kırıp dökmemeli…
Rüzgârda O’nu hissetmeli…
Gözler O’nun kelamı olduğu için şevkle Kur’an okumalı
Alınlar O’nun la kavuşacağı için secdeye tutkun olmalı…
Hayat O’nun için olmalı
Aşk bu ya
Sevilen emin olmak istiyor ( kalplerin özünü ancak Allah bilir__burada ki metin mecazdır) sürekli deniyor, sürekli bakıyor…
Ey gözlerim sakın meyl etmeyin Kays’ın karakaşına, Leyla’nın ela gözlerine
Gözler neye bakarsa gönül ona meyl eder… Gözler Kuran’a bakmalı, kâinatı “O’nun adıyla…” okumalı…
Gönlüm sakın tabi olmayın nefsime
Ki “kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur”
Sakın Rahman’dan gafil olma…
Aşk işte… O’ndan gafil her nefes zehir
Aşk işte… O’nu anmadan atan kalp yük işte…
Aşk işte… Sorma… Aşk işte… Her gönle farklı düşüyor…
Kimi dayanamıyor alıyor eline silahı O’nun dini için savaşıyor, hep gözlüyor Azrail’i… O’nun için çarpan kalp, O’nun için vurulurken gelmeli ölüm…
Böyle ölümlere hasret ömrüm…
Aşk işte… Aşk!
Aşk olacak aşk, aşk’sız olmaz…
Halk içinde oturacaksın amma Hak’tan ayrılmıcaksın…
( o zaman ne dedikodusu, ne hırsızlığı, ne arsızlığı…)
En çok seven en çok imtihan görür!
En iyi seven en iyi ölür!
Aşk zor… Zor ama güzel "
Alıntı