Gazze: Direnen Şehir, Yaşayan Şehit
Onlar öyle kimselerdir ki halk kendilerine; "Düşmanlarınız size karşı ordu topladı. Artık onlardan korkun!" dediklerinde bu onların sadece imanını artırır. Ve onlar şöyle derler: "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir! "
Gazze…
Bebeklerini içimize diz. Yanı başımıza bırak gülerek ölen çocuklarını. Ki onlar; derme çatma evlerde ya da mezarlarında dönerken, üstünü açıyorlar üzerine ölü toprağı serpilmiş dünyanın. Suçluyuz hepimiz. Mahzun, kırgın, çaresiz!
Gazze…
Büyüklüğün, direncin irkiltiyor içimizi. Etrafı hendeklerle, tanklarla, savaş gemileriyle kuşatılmış şehir. Elektriği, suyu kesilmişken, hastaneleri yaralılarla dolmuşken, ölüm tarlasında dönmüşken sokakları hiç yakınmayan şehir. Ateşin ortasında namaza duran müminlerin şehri. Öyle vakur, öyle heybetli, öyle temiz!
Gazze… Ey açlıktan ölürken bile kimseye el açmayan, yalvarmayan, el etek öpmeyen güzel insanların çöl içinde kök salan ormanı. Ey iman izdihamının beşiği. Ey tüm mesaisi intifada olmuş yaşayan şehitler diyarı. Ey namlusuna kunut duası dolduran, ey karnına taş bağlayan belde. Kan ve gözyaşı içinde, binlerce başak veren filiz!
Gazze…
Şafak, senin bereketli kanından alıyor kızıllığını. Cellatlar bitkin düşüyor, sana, senin güzelliğine kıymaktan. Umudu ve inancı artıyor dünyanın. Ve her gün senin için çarpıyor kalbimiz!
Gazze… Dil çıldırıyor. Boğazımızda düğümleniyor her bir lokma. Savaş, zulüm ve yıkım eşiğimizde duruyor. Kapımızı kırıyor. Kalbimizi kanatıyor. Kanımıza dokunuyor. Öyleyken, senin bu büyüklüğün, bu yiğitliğin, bu heybetin nedir? "Bütün Müslümanlara selam!" diyerek ayrılıyorsun aramızdan. Gururla. Gülümseyerek. "Evimiz satılık değil!" diye haykırıyor çocukların. Şeksiz, şüphesiz!
Gazze…
Arkanda deniz gibi bir düşman, önünde düşman gibi bir deniz. Çağdaş Ebrehelerle el sıkışan firavun artıkları duvar örmüşler önüne. Ve bütün kapılar yüzüne kapatılmış. Satılmış liderlerle dolu çevreniz. Satılmış, korkak, onursuz, yüreksiz, şerefsiz!
Gazze… Vuruldukça yücelen, imanın bayrağını yeryüzünün gönderinden asla indirmeyen şehir! Ölürken bile dünyayı dirilten şehir! Biz utanıp ağladıkça, gözlerimizin içine bakarak helallik dileyen, sırtımızı merhametle sıvazlayan, evimizde ekinler yeşerten şehir! Mağrur ve sessiz!
Gazze…
"Allah azze" diyerek ölümü öldüren şehir!
Rahman'a canını satmış binlerce kadın, erkek ve çocukla cennete yürüyen; elleriyle yüzünü kapatan insanlığı şehit şehit selamlayan şehir! Kedersiz, kefensiz!
Onlar öyle kimselerdir ki halk kendilerine; "Düşmanlarınız size karşı ordu topladı. Artık onlardan korkun!" dediklerinde bu onların sadece imanını artırır. Ve onlar şöyle derler: "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir! "
Gazze…
Bebeklerini içimize diz. Yanı başımıza bırak gülerek ölen çocuklarını. Ki onlar; derme çatma evlerde ya da mezarlarında dönerken, üstünü açıyorlar üzerine ölü toprağı serpilmiş dünyanın. Suçluyuz hepimiz. Mahzun, kırgın, çaresiz!
Gazze…
Büyüklüğün, direncin irkiltiyor içimizi. Etrafı hendeklerle, tanklarla, savaş gemileriyle kuşatılmış şehir. Elektriği, suyu kesilmişken, hastaneleri yaralılarla dolmuşken, ölüm tarlasında dönmüşken sokakları hiç yakınmayan şehir. Ateşin ortasında namaza duran müminlerin şehri. Öyle vakur, öyle heybetli, öyle temiz!
Gazze… Ey açlıktan ölürken bile kimseye el açmayan, yalvarmayan, el etek öpmeyen güzel insanların çöl içinde kök salan ormanı. Ey iman izdihamının beşiği. Ey tüm mesaisi intifada olmuş yaşayan şehitler diyarı. Ey namlusuna kunut duası dolduran, ey karnına taş bağlayan belde. Kan ve gözyaşı içinde, binlerce başak veren filiz!
Gazze…
Şafak, senin bereketli kanından alıyor kızıllığını. Cellatlar bitkin düşüyor, sana, senin güzelliğine kıymaktan. Umudu ve inancı artıyor dünyanın. Ve her gün senin için çarpıyor kalbimiz!
Gazze… Dil çıldırıyor. Boğazımızda düğümleniyor her bir lokma. Savaş, zulüm ve yıkım eşiğimizde duruyor. Kapımızı kırıyor. Kalbimizi kanatıyor. Kanımıza dokunuyor. Öyleyken, senin bu büyüklüğün, bu yiğitliğin, bu heybetin nedir? "Bütün Müslümanlara selam!" diyerek ayrılıyorsun aramızdan. Gururla. Gülümseyerek. "Evimiz satılık değil!" diye haykırıyor çocukların. Şeksiz, şüphesiz!
Gazze…
Arkanda deniz gibi bir düşman, önünde düşman gibi bir deniz. Çağdaş Ebrehelerle el sıkışan firavun artıkları duvar örmüşler önüne. Ve bütün kapılar yüzüne kapatılmış. Satılmış liderlerle dolu çevreniz. Satılmış, korkak, onursuz, yüreksiz, şerefsiz!
Gazze… Vuruldukça yücelen, imanın bayrağını yeryüzünün gönderinden asla indirmeyen şehir! Ölürken bile dünyayı dirilten şehir! Biz utanıp ağladıkça, gözlerimizin içine bakarak helallik dileyen, sırtımızı merhametle sıvazlayan, evimizde ekinler yeşerten şehir! Mağrur ve sessiz!
Gazze…
"Allah azze" diyerek ölümü öldüren şehir!
Rahman'a canını satmış binlerce kadın, erkek ve çocukla cennete yürüyen; elleriyle yüzünü kapatan insanlığı şehit şehit selamlayan şehir! Kedersiz, kefensiz!
Ali Değirmenci-Haksöz
__________________
"Ey iman edenler iman ediniz"
bir daha analar sürün yiğitleri alanlara
öfkeleri, yumrukları sürün meydanlara
susmak daha acı
ne güzel şey direnişle beklemek
doğacak baharı...
bir daha analar sürün yiğitleri alanlara
öfkeleri, yumrukları sürün meydanlara
susmak daha acı
ne güzel şey direnişle beklemek
doğacak baharı...