Selam olsun İbrahim'e

Bu başlık bana ait değil; Kur’an’a ait. (37:109) ‘Kimlik sınavı’ndan ateşle sınanarak geçen İbrahim, ‘kişilik sınavı’nı da “kurban”la verip, özbenliğine ve onun işaret ettiği Mutlak Hakikat’e takarrubu (yaklaşması) üzerine, göklerin ...


Ağaç Şeklinde Aç6Beğeni
  • 3 gönderen zeynep_hearty
  • 1 gönderen Henna
  • 2 gönderen safinaz

  1. Alt 10-24-2008, 04:19 #1
    Ziyaretci
    zeynep_hearty Mesajlar: n/a
    Bu başlık bana ait değil; Kur’an’a ait. (37:109)
    ‘Kimlik sınavı’ndan ateşle sınanarak geçen İbrahim, ‘kişilik sınavı’nı da “kurban”la verip, özbenliğine ve onun işaret ettiği Mutlak Hakikat’e takarrubu (yaklaşması) üzerine, göklerin tebriğini işte bu şekilde alıyordu.

    İbrahim, kendisini ciddiye almanın öbür adıydı. Kendisini ciddiye aldığı için, inancını ve inkarını, “evet”ini ve “hayır”ını, kabulünü ve reddini ciddiye aldı. Bu ciddiye alış sayesinde, “parmak ayı gösterirken parmağa değil, parmağın gösterdiği istikamete bakmayı” becerdi. Güneşe, aya ve yıldızlara takılmadı; onları hakikat yürüyüşünde bir işaret taşı olarak kullandı.

    Kişinin kendisini ciddiye alması, hayatı ciddiye almasıdır. Hayatın anlamını kavrayamayan ve ona anlam veremeyen; “anlamsız” bir hayatı nasıl ciddiye alsın? Hayatını anlamlandıranın yalnız hayatı değil, düşleri, hülyaları, umutları ve duaları da ciddiye alınmayı hakeder. İşte İbrahim, hayatı ciddiye aldığı için rüyasını, hülyasını, duasını da ciddiye aldı. Kendisini ciddiye alanları Allah da ciddiye alırdı. Bu nedenle İbrahim’in rüyası, hülyası ve duası gökler katında ciddiye alındı; sonucu o ciddiyetle değerlendirildi. Bu ciddiyet, İbrahim’in gökkubbeye saldığı çığlığın 4000 yıl sonra dahi burada/şimdi gibi yankılanmasından anlaşılmıyor mu?

    Nemrud’un ateşine odun taşıyanların yüzünü kararttığı bir dünyada, İbrahimî bir teslimiyete, İbrahimî bir dirence, İbrahimî bir adanışa, İbrahimî bir imana ne kadar da ihtiyacımız var.

    Çağın Nemrudları her yerdeler; çağın İbrahimleri nerdeler? Nerdeler kendisini, inancını ve inkarını ciddiye alanlar? Nerdeler, hakikati aramanın bedelini ödeyerek hakikate ulaşanlar? Nerdeler geçiciye, dünyalığa, aldanışa “kurban gitmeyecek” sahici “Kurbanlar”?

    Bayram onların bayramıdır; bayram kurbanların bayramıdır, kendi öz benliğine yanaşan, onunla buluşan, bilişen, tanışan ve sarışanların, sorumluluk şuuruna ulaşanların bayramıdır. Böylelerinin payına, kurban bayramlarında “et” değil “dert” düşer, elem düşer, ıstırap düşer. Çünkü onlar “he”nin ağladığını görmüşlerdir.

    “He”nin ağladığını görenler

    Zamanın ve mekanın, tarihin ve coğrafyanın gözlerini görenler “he”nin de gözlerini görürler. Sadece “sözlere” değil, yüzlere ve özlere de bakmayı becerenler, “he”nin gözlerine bakmayı da becerirler. İşte bu talihlilerden biri, Asaf Halet Çelebi “he”nin gözlerini görmüş; aşkına Bisütunları boyun eğdiren zamanın Ferhatlarına sesleniyor:

    “vurma kazmayı

    ferhaad

    he’nin iki gözü iki çeşme

    aaahhh

    dağın içinde ne var ki

    güm güm öter

    ya senin içinde ne var

    ferhaad”

    Çelebi’nin he’nin ağladığını gören gözleri gerçek İbrahim’i de put kırarken görmüş. O, put yapımcılarına kızmıyor sadece, ‘sahte İbrahimlere’ de kızıyor:

    “İbrahim

    içimdeki putları devir

    elindeki baltayla

    kırılan putların yerine

    yenilerini koyan kim

    ...........

    İbrahim

    Gönlümü put sanıp da kıran kim”

    Bayramlar gönülleri imar seferberliğidir

    Elindeki baltayı “putların” yerine gönüllere vuranların ve kalpleri “put” niyetine kıranların elinden, öncelikle o baltaları almak gerek. Dahası, kırık gönülleri sarmak, dertli yüreklere derman, kırık kalplere merhem olmak gerek. Bir toplumda, gönülleri imar edecek olanlar, mamur bir gönül taşıma bahtiyarlığına erenlerdir.

    Korkmayın çağın sahte tanrılarından; tüm ihtişamlarını korkunun krallığına borçlu olanların ekmeğine katık olmayın. Yığınların korkularından kendilerine iktidar çıkaranların geleceği olmaz. Aldanmayın onların sahte ihtişamına; onların ihtişamı Kur’an’ın ifadesiyle “giydirilmiş kalaslara”, İncil’in ifadesiyle “badanalı kabirlere” benzer.

    Geleceği yeniden inşa edecek olanlar, kırık gönülleri ihya edecek olanlardır. Bayramlar bunun için bulunmaz fırsatlardır. Sabır ipliğini aşk iğnesine geçirip yırtılan umutları dikin. Toplumun tüm öksüzleri, yetimleri, yoksulları, açları, susuzları sizin doğal müttefikinizdir. Sadece Kurban bayramı dolayısıyla doyasıya et yüzü gören milyonların duygularını, halkın yoksulluğuyla ve acılarıyla dalga geçercesine hayvan muhabbetleri kurban bayramlarında depreşen yerli ‘fransızlar’ nasıl anlasın?

    Düşünce mağdurlarının yattığı hapisaneler, hastaneler, çocuk yuvaları, huzurevleri, yoksul varoşlar sizden sorulur. Mezardaki ölülerini dahi bayramlarda unutmayacak kadar vefakâr olanların, mağdur, mahkum, mazlum, masum dirilerini unutması düşünülemez.

    Nemrud’un ateşine odun taşıyanlara karşılık, İbrahim’e su taşıyanların bayramı zaten mübarektir.
    M.İ
    hayr ile..

    beyza, safinaz ve Henna bunu beğendiler.
  2. Alt 10-24-2008, 11:07 #2
    Ziyaretci
    Henna Mesajlar: n/a
    "Hani İbrahim, İsmail'le birlikte Kâbe'nin temellerini yükseltirken şöyle yalvardılar: 'Rabbimiz! Bizden kabul buyur ! Yalnız sensin tüm duaları işiten ,ve gönüllerdekini bilen de yalnız sen ! Ey Rabbimiz ! Bizi sana teslim olanlardan eyle! Soyumuzdan da sürekli sana teslim olacak önder topluluklar var et ! Bize nasıl kulluk yapacağımızı göster ve bizi affet ! Hiç şüphe yok ki sen, tevbeleri çokça kabul edensin'! "
    (Bakara,127-128)


    Rabbim kez kere razı olsun...

    Konu Henna tarafından (10-24-2008 Saat 11:17 ) değiştirilmiştir.
    beyza bunu beğendi.
  3. Alt 10-24-2008, 21:15 #3
    safinaz Mesajlar: 3.348
    Çok harika bir yazı...
    Sözcükler ancak bu kadar anlatımda ustaca kullanılır....

    beyza ve Henna bunu beğendiler.
  4. Alt 10-25-2008, 11:33 #4
    beyza Mesajlar: 2.053
    sizin güzel deyiminizle..Rabbim kez kere razı olsun...