Sabır nedir, neler kazandırır, nasıl sabırlı olabiliriz ?

SABIR NEDİR, NASIL SABIRLI OLABİLİRİZ? Sabırlı olmak; Allah’ın rızasını kazanıp, ebedi hayattaki sonsuz nimetlere kavuşmaktır. (Sabır üç çeşittir: 1- Belaya, musibete sabır, 2- Din bilgilerini öğrenirken ve ibadetlerini yaparken sabır, ...


Ağaç Şeklinde Aç2Beğeni
  • 1 gönderen (cennet)
  • 1 gönderen Misafir

  1. Alt 06-12-2012, 13:03 #1
    (cennet) Mesajlar: 113
    SABIR NEDİR, NASIL SABIRLI OLABİLİRİZ?

    Sabırlı olmak; Allah’ın rızasını kazanıp, ebedi hayattaki sonsuz nimetlere kavuşmaktır.
    (Sabır üç çeşittir: 1- Belaya, musibete sabır, 2- Din bilgilerini öğrenirken ve ibadetlerini yaparken sabır, 3- Günah işlememek için sabır. Belaya sabredene 300, ibadet yapmaya sabredene 600, günah işlememeye sabredene ise, 900 derece ihsan edilir.) [Ebuşşeyh]
    Sabırlı insanlar sakin olup her şeye hemen sinirlenmezler,bu nedenle pişman olacağı şeyleri söyleyip insanların kalbini kırmazlar. Çok kolay kalp kırarız;ama onarması çok zordur, bazen onarır, bazen onardığımızı zannetsekte izler hep kalmaktadır.Kalp kırmak çok günahtır.
    Başımıza gelen müsibetlere , hastalıklara, dertlere şikayet,isyan etmeyip Allah’a şükretmektir. Her haksızlığın karşısında susmak yanlış olur, hakkımızı korumalı kimseye çiğnetmemeliyiz.
    Gözlemlediğim kadarıyla sabırlı insanlar çevrelerinde her zaman sevilen,saygı duyulan,aranılan insanlardır. Sabreden insanlar her zaman kazanır, kaybediyorlar gibi gözükselerde ebedi hayatta çok yüksek dereceler,nimetler kazanmaktadırlar. Sabretmek karanlıklardan aydınlığa çıkmaktır.
    Peygamberlerimizden de bir çok örnekler bulunmaktadır.
    Sabırın bu nedenli güzel bir huy, özellik olduğunu bidiğimiz halde neden bizler sabırlı olamıyoruz peki? Hiçbir sıkıntıya gelemiyoruz, çileye, hastalığa gelemiyoruz.
    Yeni evli çiftler en ufak tartışmalarda (deriz ya incir kabuğu doldurmaz ) evlerini terk ederler,ayrılırlar. Burada büyük sorumluluk ailelere düşmektedir. Her fırsatta kızım evi terk edip gel hiç katlanma denirse o kız neyapacak en ufak bir şeyde evini terk edecek. Her aile evlatlarının iyiliğini düşünür ; ama bu şekilde değil ,evlatlarına akıllar nasihatlar vermeli ; büyük sorunlar yaşanıyorsa ayrılmaktan başka çözüm yoksa ozaman tabiî ki ayrılmak kurtuluştur, ozaman evladını arkasında durup evladına sahip çıkmalıdır aile.

    Benim okuduğumda çok etkilendiğim bir yaşanmış olayı sizlerle paşlaşmak isterim.
    Yeni evlenicek çift,kendilerine sormuştu; etrafımızda bukadar ayrılan çiftler gördükten sonra biz evlenmeye çok korkluyoruz bize ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz; kendilerine bu örneği verdi.
    Tarık bin Ziyad, 19 Temmuz 711de, 12 bin kişilik ordusuyla İspanyaya geçti. Askerlerini indirdikten sonra, bütün gemileri ateşe verip yaktırdı. Bu arada İspanya Kralı Rodrikin 100 bin kişilik ordusuyla üzerine geldiğinin haberini aldı. Askerlerine şu tarihi sözleri söyledi: Arkanızda düşman gibi deniz, önünüzde deniz gibi düşman. Nereye kaçacaksınız' Vallahi sizin için ancak sadakat ve sabır kalmıştır. Düşmanın silahı, teçhizatı ve erzakı boldur. Sizin silah olarak ancak kılıçlarınız, erzak olarak da düşmanın elinden sahip olabileceğiniz vardır. Tarık Bin Ziyad, düşman asker sayısının kendi ordusundan sekiz kattan fazla olduğu bu savaşı, kesin bir zaferle kazandı. Endülüs Emevilerinin temelini attı.
    Evlenirken arkanızdaki gemileri yakın dedi, böylelikle çok mutlu ve huzurlu olursunuz.

    Başımıza bir hastalık, musibet geldiğinde nereden beni buldu,hepte beni bulur zaten gibi birçok sözü ardı ardına sıralarda sıralarız ; ama sabretsek başımıza gelen bu müsibetler günahlarımızı silip götürür, sabretmeyerek varolan günahlarımıza da günah katarız.

    Peki neler yapmalıyız sabretmek için; kötü olaylar,durumlar karşısında sabredince mükafatımızın ne olacağını düşünüp Allah’ımıza sığınıp dua edebiliriz,sonradan pişman olabileceğimizi düşünüp, o an karşımızdakine söyleyeceklerimizi içimizden geçirebiliriz. Bizim etrafımızda da bize devamlı sinirlenen, bağırıp çağıran, herşeyizimi eleştirip bizi kıran biri olsa severmiyiz hiç onu? Sevmeyiz değil mi görmek bile istemeyiz; ama bize hoşgörülü davranan, hatalarımızı kötü bir şekilde yüzümüze vurmayan , bizleri kırmaya korkan insanları severiz değil mi? Hem de çok severiz. Bize nasıl davranılmasını istiyorsak bizler de öyle davranmaya, insanların sevgisini, saygısını kazanmaya çalışalım, karşımızdakilerini kırıp üzmeyelim, böyle davranarak hiçbirşey kaybetmeyiz ; ama çok şeyler kazanırız.

    Kur’an-ı kerimde sabrın önemini belirten birkaç ayet;
    (Sabredenlere, mükafatlar hesapsız verilir.) [Zümer 10]
    (Ey iman edenler, Allah’tan sabır ve namazla yardım isteyin. Allahü teâlâ elbette sabredenlerle beraberdir.) [Bekara 153]
    (Ey Resulüm, kâfirlerin eziyetlerine, ülülazm Peygamberler gibi sabret!) [Ahkaf 35]
    (Eyyubü, [mal ve canına gelen musibetlere] sabredici bulduk. O ne güzel kuldu, hep Allah’a yönelir, Ona sığınırdı.) [Sad 44]
    (Ey iman edenler, sabredin, sabretmekte birbirinizle yarış edin!) [A.İmran 200]

    Sabır hakkında hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir;
    (İmanı en üstün olan; sabırlı, cömert ve hoşgörülü olandır.) [Deylemi]
    (Hak teâlâ, sevdiği kulu dertlere müptela kılar, o da sabrederse, ondan razı olur.) [Deylemi]
    (Kötü komşunun eziyetlerine ölünceye kadar sabredeni Allahü teâlâ sever.) [Hakim]
    (Allahü teâlâ, sabredeni sever.) [Taberani]
    (En üstün ibadet sıkıntıya sabretmektir.) [Tirmizi]
    (En şiddetli bela sabrın az olmasıdır.) [Deylemi]
    (Yeminle söylüyorum, uğradığı zulme sabredenin Allahü teâlâ şerefini arttırır.) [Taberani]
    (Geçim sıkıntısına sabredeni Allahü teâlâ Firdevs Cennetine koyar.) [Ebuşşeyh]
    (Kıt kanaat geçinecek kadar az rızka sabredenlere müjdeler olsun.) [Deylemi]
    (İki gözünü kaybeden sabrederse Cennete gider.) [Hatib]
    (Müminin silahı sabır ve duadır.) [Deylemi]
    (Allahü teâlâ buyurdu ki: Benim hükmüme razı olmayan ve verdiğim musibete sabretmeyen benden başka Rab arasın.) [Taberani]
    (Hak teâlâ, sabırlı ve ihlaslı olanı, sorguya çekmeden Cennete koyar.) [Taberani]
    (Oruç sabrın, sabır da, imanın yarısıdır.) [Ebu Nuaym]
    (Allah’ın sevdikleri, belaya uğrar. Sabreden mükafata nail olur, sızlanan da cezaya.) [İ. Ahmed]
    (Derdini açıklayan sabretmiş olmaz.) [İ.Maverdi]
    (Uğradığı belayı gizleyenin günahları affolur.) [Taberani]
    (Üç gün hasta yatan mümin, yeni doğmuş gibi günahtan temiz olur.) [Ebuşşeyh]
    (Baş ağrısı veya herhangi bir hastalığı sebebiyle, müminin Uhud dağı kadar günahı olsa da, hepsi affolur.) [Taberani]
    (Hanımın kötü huyuna sabreden erkek, Eyyube sabrından dolayı verilen sevap gibi ecre, kocasının kötü huylarına sabreden kadın da, Âsiyeye verilen sevaba kavuşur) buyuruldu. [İ.Gazali]

    safinaz bunu beğendi.
  2. Alt 06-12-2012, 13:43 #2
    Ziyaretci
    Misafir Mesajlar: n/a
    SABIR

    Güneşin altında susuz kalıp dudaklarımın kuruması mıdır?
    Hastalıklı vücudumun beni bütün işlerimden alıkoyup, çektiğim acılara, ızdıraplara katlanmak mıdır?
    Evde eşimin zehirli bıçak gibi kalbime sapladığı okları tek tek çıkarıp,
    Karşılık olarak ona gül atmak mıdır?
    Her şeyin para olduğu bu devirde cebimde 5 kuruş parayla dolaşmaya şükretmekmidir?
    Adaletsiz dünyanın adaletsizliğine katlanıp şaşırmamak mıdır?
    Daha neler neler var aklımdan geçen,
    Susup ta söylememek midir?
    Sabır taşı olmuş gönlümü ; dayan gönlüm deyip susturmak mıdır?

    safinaz bunu beğendi.
  3. Alt 06-13-2012, 11:45 #3
    Ziyaretci
    Misafir Mesajlar: n/a
    Sabır nedir diye soruyor gönlüm…

    Ağustos sıcağında… gökten çizgi gibi yere kadar uzanan incecik ipliklere asılı damlacıkların, kurumadan inebildiği kadar inişini bekleyip, susuzluğumuzu gidermeye çalışmak mı desem…

    Güvercin kanadında… ak güvercin, yorgun güvercin kanadında, O’na ait kokuların, hüzünlerin… pencerenize konacağını bilerek, sessizliğe gömülmek mi desem..

    Yıllar süren zindan hayatında, cebin kıvrımlarında gizlenmiş ufacık, biricik karanfil tohumunu, bahçenin en güneş alan yerine emanet edip… tomurcuklanacağı hayaliyle… karanfil kokulu şiirler karalamak mı desem…

    Ve bir gün… dünkü rahat arzusu, idealsizlik, güvensizlik şerareleriyle, meteor fırtınasına saplanan dünyamızda… cennetlik duyguların dikenli tellerle sarıldığı dünyamızda... cehennemce korkaklığın herşeyimize hükmettiği dünyamızda… azıcık inancımız, şefkatimiz, dostumuz ve ağır işiten kulaklarımıza rağmen… dualarımıza gömülüp, vicdanımıza gömülüp… rahmet yamaçlarının kokusunu almayı öğrenebilmek mi desem..

    Gülmeyi ihmal etmediğimiz… gözyaşı yağmurlarının altında bile… ansızın buhar olup başka kıtalarda, duru gönlüne çiçekler davet ettiği gündür… ayaklarımızdan eksik olmayan diken iltihaplarına aldırmaksızın… makamın, huzurun çıbanlaşmasını fırsat bilip, bâri ruhumuzu serinliğine atabilmek, vefasızlığımızı itiraf edebilmek için, vuslatın gölgesinden artık yüz çevirip, O’na doğru koşma anını kollamak mı desem..

    Bu sürgün ülkesinde, bu bayrak mezarlığı, erdemin her gece her gündüz koparıldığı-budandığı ülkede… ardına bakmadan… birkaç çiçeğe su vererek, mataramızın son damlasına kadar… bir kaç gönle tebessüm ederek… ayak izlerimizi silmek isteyenlere de beddua etmeden güneşe doğru sessizce yürümek mi desem..

    Uykusuzluk mu, içimizi dolduran lavlara tahammül mü… vefasız nefeslere alışmak mı desem…

    Sabır nedir diye soruyor gönlüm. Bilmiyorum… ne desem...

    (Alıntıdır.)

  4. Alt 06-14-2012, 17:30 #4
    Ziyaretci
    Misafir Mesajlar: n/a
    Muhakkak ki biz sizi korkuyla, açlıkla ve mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. O sabredenleri müjdele! Onlar ki, başlarına bir musibet geldiği zaman: “Biz Allah’a aidiz ve sonunda O’na döneceğiz.” derler. (Bakara 155-156)

    Kul hastalandığı zaman, Allah ona iki melek gönderir: "Bakın bakalım, ziyaretine gelenlere ne diyor?" der.
    Eğer gelen ziyaretçilerine karşı, Allaha hamd ederse, durumu hemen Allah’a bildirirler. Allah da şöyle der:
    "Bu kulumun ruhunu alırsam, mutlaka onu cennetime koyacağım. Şifa verip iyileştirirsem, ona etinden daha iyi bir et, kanından daha iyi bir kan vereceğim. Üstelik tüm günahlarını da örtüp, bağışlayacağım."
    Atâ radıyallahu anh. Mâlik.

  5. Alt 06-18-2012, 11:18 #5
    (cennet) Mesajlar: 113
    Bazen en yakınlarımıza
    söylendikçe söylenir,
    kırar da kırarız
    sanki sevdiklerimiz bizlere hiç kırılmazmış gibi
    içimizdeki kini, nefreti püskürtmek isteriz
    sönmek nedir bilmeyen lavlar kabarır da kabarırır
    aslında kızgınlığımız birikmişlikleredir
    ama acısını hep yakınlarımızdan çıkarırız
    karşımızda ki sustukça daha da bastırırız
    ama sabredebilsek, susabilsek
    hem gıybetin günahından kurtulur,
    hem de sabrın sevabını kazanırız
    sabrederek cennet bahçelerine sahip olabaileceğimizi düşünebilsek
    düşünelim; ne bu dünyamızı ne de ebedi hayatımızı karartmayalım
    SABIR SABIR SABIR diyelim...

  6. Alt 06-18-2012, 11:33 #6
    (cennet) Mesajlar: 113
    (Eyüp peygamberin vücudunu kurtlar istila etmişlerdi de Eyüp A.S hep bu Yüce Mevla’mın bir imtihanıdır deyip sabırla ibadetine devam etmişti. Tâki kurtlardan birisi kalbine yaklaşınca Allah’ü Teâlâ Eyüp A.S’a Yâ Eyüp şikayetçimisin diye sorunca; Yarabbi şikayetçi değilim ama bir kurt kalbime yaklaştı. Eğer o kurt kalbimi parçalarsa ben nasıl sana ibadet edebilirim. Nasıl seninle (mana âminde) muhabbet edebilirim? bu durumdan endişe duyuyorum’ demişti.)

  7. Alt 09-11-2012, 14:24 #7
    (cennet) Mesajlar: 113
    Sabretmenin Mükafatı
    Allah-u Teala, sabredenlere, mükafatları elbette hesapsız verilir. (Zümer süresi ayet 10) buyurmuştur. Bir hadis-i kudside şöyle buyrulmaktadır. Kullarımdan kendisine, malına veya çocuğuna bir musibet vererek imtihan ettiğim ve güzel bir sabır gösterdiğini gördüğüm kulum için kıyamet günü mizanı kurmaya ve hesap defterini açmaya haya ederim.

    Resulullah (sav) buyurdular;
    *Mümin erkek ve kadın ömrü boyunca kendisinde, çocuğunda ve malında sıkıntıya uğramaya devam eder. Böylece Allah-u Teala’ya günahsız kavuşmuş olur.
    *Mümin’e bir diken batması da olsa isabet eden hiçbir yorgunluk, hastalık, keder ve hüzün yoktur ki; Allah-u Teala, bu sıkıntı vesilesiyle onun hatalarını örtmesin.

    Abdullah bin selam (ra) buyurdular ki; kıyamet günü bir nidacı, sabredenler ayağa kalksın diye seslenir. İnsanlardan bir kısmı ayağa kalkar. Onlara hadi cennete gidin denir. Cennete doğru yöneldiklerinde melekler nereye gidiyorsunuz diye sorarlar; cennete cevabını alınca melekler, hesap görülmeden önce mi? derler. Onlar evet diye karşılık verir. Bunun üzerine melekler siz kimsiniz diye sorarlar, biz sabır ehliyiz cevabını alınca, nasıl sabrettiniz derler;
    Allah-u Teala’ya, itaat ve emirlerine isyan etmeme hususunda nefislerimize sabrettik. Dünyada ki bela ve sıkıntılarla sabırla göğüs gerdik derler. Bunun üzerine melekler, sabretmiş olmanız sebebiyle selam olsun size. Dünya yurdunun akıbeti olan cennet negüzeldir mealindeki (Rad süresi 24.) ayeti okurlar.

    (Fazilet takviminden alıntıdır.)

  8. Alt 11-08-2012, 10:58 #8
    (cennet) Mesajlar: 113
    Sabredenleri mükâfatlar bekliyor

    “Kıyamet günü iyi amel işleyenler huzura gelince; namaz kılanların, oruç tutanların, zekât verenlerin ve hacca gidenlerin amelleri tartılarak sevapları verilir, fakat belalara sabredenler için ne terazi kurulur ne de defterleri incelenir. Bunlar üzerine, dünyada ne kadar bela yağdırıldı ise aynı şekilde üzerine sevap yağdırılır.Dünyada başı hiç derde girmemiş kimseler bu durumu görünce, vücutlarının makaslarla doğranmış olmasını temenni edecekler(dir).” buyurulmuştur.
    Nitekim Allah-u Zülcelal: “Hiç şüphesiz, sabredenlere mükâfatları hesapsız olarak verilecektir.” (Zümer; 10) diye buyurmuştur.

    Yine bazı kitaplarda denilmiştir ki; “Bir kimse başına gelen musibete sabrederse onun için üç yüz derecelik sevap verilir ki her derecenin arası, yerle gök arası kadardır.Bir kimse ma'siyetten uzak durursa, sabırlı olursa, onun için dokuz yüz derecelik sevap yazılır ki iki derecenin arası, arş ile yerin dibi arası kadardır.”

    İbn-i Mübarek radıyallahu anhunun da şöyle dediği anlatılır: “Musibet önce birdir, ağlayıp sızlama sonunda iki olur, şöyle ki: Birinci musibet başa gelen neyse odur. İkinci musibet ise ağlama sızlama sonunda, o musibetin verilecek müfakâfatının elden gitmesidir. En büyük musibet de mükâfatının elden gitmesidir.”

    SEYDA MUHAMMED KONYEVİ
    Alıntıdır = Gülistan Dergisi

Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.