sich befleißigen - çalışıp çabalamak
dünken - kendini bir şey sanmak
kreischen - hoş olmayan bir sesle ötmek, bağırmak
sieden - kaynamak
stieben - saçılmak
klimmen - tırmanmak
Yukarıdaki bu fiiller, düzenli çekilmelerinin yanı sıra genel olarak gittikçe az kullanılan sözcüklerdir.
2. Düzensiz fiil olmalarına rağmen son yıllarda gittikçe artan oranda düzenli çekimlenen bir grup fiil vardır. Bunlar yukarıdaki düzensiz fiiller listesine dahil edilmiştir. Bunların önemlilerini aşağıda göstermekteyiz:
gären - gärte - gegärt
glimmen - glimmte - geglimmt
melken - melkte - gemelkt
saugen - saugte - gesaugt
schallen - schallte - geschallt
schnauben - schnaubte - geschnaubt
triefen - triefte - getrieft
weben - webte - gewebt
Bu fiilleri düzenli fiil olarak kullanmanız hatalı olmayacaktır.
3. Çift anlamlı fiiller:
Bazı fiillerin Partizip Perfekt'lerinin yanında hem hat hem de ist sözcükleri görülmektedir. Bu iki sözcüğün birlikte bulunması o fiilin hem haben hem de sein yardımcı fiilleriyle Perfekt veya Plusquamperfekt yapıldığını ifade etmektedir. Bunlar genellikle aynı yazılmalarına rağmen iki ayrı anlam ifade eden fiillerdir. İfade ettikleri bir anlam haben, diğer anlam ise sein yardımcı fiiliyle Perfekt veya Plusquamperfekt yapılır.
Bu fiillerin önemlilerini her iki anlamlarıyla birlikte aşağıda vermekteyiz:
biegen
1. anlamı: bükmek
Bu anlamda Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat gebogen
Ich habe den Draht gebogen. Teli büktüm.
2. anlamı: dönmek
Bu anlamda Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist gebogen
Ich bin um die Ecke gebogen. KÖşeyi döndüm.
brechen
1. anlamı: kırmak
Bu anlamda Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat gebrochen
Ich habe den Stab gebrochen. Çubuğu kırdım.
2. anlamı: kırılmak
Bu anlamda Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist gebrochen
Sein Bein ist beim Unfall gebrochen. Kazada bacağı kırıldı.
dringen
1. anlamı: zorla içeri girmek
Bu anlamda Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist gedrungen
Der Dieb ist in die Wohnung gedrungen. Hırsız eve zorla girdi.
2. anlamı: ısrar etmek
Bu anlamda Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat gedrungen
Ich habe auf sofortige Zahlung gedrungen. Derhal ödemede ısrar ettim.
erschrecken
1. anlamı: korkutmak
Bu anlamda Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır ve fiil düzenli bir fiil gibi işlem görür: erschreckte - hat erschreckt
Ich erschreckte ihn. Onu korkuttum.
Hans hat seinen Vater erschreckt. Hans babasını korkuttu.
2. anlamı: korkmak
erschrecken bu anlamıyla düzensiz fiil olarak kabul edilir ve Partizip'i de sein yardımcı fiiliyle kullanılır.
ist erschrocken Mein Vater erschrack sehr. Babam çok korktu.
Wir sind sehr erschrocken. Çok korktuk.
fahren
1. anlamı: (bir motorlu araçla) gitmek
Bu anlamda Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist gefahren
Ich bin mit meinem Auto nach Ankara gefahren. Otomobilimle Ankara'ya gittim.
2. anlamı: sürmek, (motorlu araç) kullanmak
Bu anlamda Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat gefahren
Ich habe sein Auto gefahren. Onun otomobilini sürdüm.
fliegen
1. anlamı: uçmak, (uçakla) gitmek
Bu anlamda Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist geflogen
Ich bin nach Ankara geflogen. Ankara'ya uçtum. (Uçakla Ankara'ya gittim.)
2. anlamı: uçak kullanmak
Bu anlamda Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat geflogen
Ich habe ein Düsenflugzeug geflogen. Bir jet uçağı kullandım (uçurdum).
gebären
1. anlamı: doğurmak, dünyaya getirmek
Bu anlamda Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat geboren
Helga hat einen Sohn geboren. Helga bir oğlan doğurdu (dünyaya getirdi).
2. anlamı: doğmak, dünyaya gelmek
Bu anlamda Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist geboren
Ich bin in Istanbul geboren. İstanbul'da doğdum (dünyaya geldim).
reißen
1. anlamı: koparıp almak
Bu anlamda Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat gerissen
Er hat den Mantel vom Haken gerissen. Paltoyu askıdan koparıp aldı.
2. anlamı: kopmak
Bu anlamda Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist gerissen
Der Faden ist gerissen. İplik koptu.
reiten
1. anlamı: (bir binek hayvanıyla) gitmek
Bu anlamıyla Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist geritten
Er ist auf einem Pferd geritten. Bir atla gitti.
2. anlamı: (binek hayvanına) binmek
Bu anlamıyla Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat geritten
Er hat ein Pferd geritten. Bir ata bindi.
scheiden
1. anlamı: ayrılmak
Bu anlamıyla Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist geschieden
Er ist von unserer Firma geschieden. Bizim firmamızdan ayrıldı.
2. anlamı: ayırdetmek, ayrım yapmak
Bu anlamıyla Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat geschieden
Er hat die Guten von den Schlechten geschieden. İyileri kötülerden ayırdetti.
stoßen
1. anlamı: itmek
Bu anlamıyla Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat gestoßen
Klaus hat mich ins Wasser gestoßen. Klaus beni suya itti.
2. anlamı: çarpmak
Bu anlamıyla Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kuIlanılır: ist gestoßen
Ich bin mit dem Kopf an das Fenster gestoßen. Başımı pencereye çarptım.
treten
1. anlamı: tekmelemek, tekme atmak
Bu anlamıyla Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat getreten
Inge hat die Katze getreten. İnge kediye tekme attı (kediyi tekmeledi).
2. anlamı: üstüne basmak
Bu anlamıyla Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist getreten
Er ist auf meinen langen Mantel getreten. Uzun paltoma bastı.
verderben
1. anlamı: mahvetmek, bozmak, zehir etmek
Bu anlamıyla Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat verdorben
Du hast mir den ganzen Abend verdorben. Bana bütün akşamı zehir ettin (bütün akşamımı mahvettin).
2. anlamı: bozulmak, çürümek, kokmak
Bu anlamıyla Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist verdorben
Die Eier sind in dem Kühlschrank verdorben. Yumurtalar buzdolabında koktu.
ziehen
1. anlamı: çekmek
Bu anlamıyla Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat gezogen
Das Pferd hat den Wagen gezogen. At arabayı çekti.
2. anlamı: taşınmak
Bu anlamıyla Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist gezogen
Wir sind nach Ankara gezogen. Ankara'ya taşındık.
Düzensiz fiiller listesinde mevcut bazı fiiller ise yine iki anlama gelmekte ve kullanıldıkları ikinci anlamda düzensiz fiil olarak işlem görmektedir.
hängen
1. anlamı: asılı durmak
Bu anlamıyla düzensiz fiil olarak işlem görür ve düzensiz fiiller listesindeki temel biçimlerde değişir.
Der Mantel hing an dem Haken. Palto askıda asılıydı (asılı duruyordu).
Die Fahne hat an einem Baum gehangen. Bayrak bir ağaca asılıydı (ağaçta asılı duruyordu).
2. anlamı: asmak
Bu anlamıyla düzenli fiil olarak işlem görür ve kökü çeşitli za manlarda hiçbir değişikliğe uğramaz.
Ich hängte den Mantel an den Haken. Paltoyu askıya astım.
Ich habe die Fahne an den Baum gehängt. Bayrağı ağaca astım.
schaffen
1.anlamı: yaratmak
Bu anlamıyla düzensiz fiil olarak işlem görür ve çeşitli zamanları düzensiz fiiller listesindeki şekle göre teşkil edilir.
Der Künstler hat ein neues Werk geschaffen. Sanatçı yeni bir eser yarattı.
2. anlamı: çalışmak, didinmek, başarmak
Bu anlamıyla düzenli fiil olarak işlem görür.
Ich schaffte die schwierige Arbeit nicht. Zor işi başaramadım.
Hans hat es geschafft, in dieser Stadt ein Haus zu kaufen. Hans bu şehirde bir ev almayı başardı.
schleifen
1. anlamı: bilemek
Bu anlamında yukarıdaki düzensiz fiiller listesindeki şekilleriyle düzensiz fiil olarak işlem görür.
Er hat das Messer geschliffen. Bıçağı biledi.
2. anlamı: sürünmek, sürtmek
Bu anlamıyla düzenli fiil olarak işlem görür.
Sein Mantel hat den Boden geschleift. Paltosu yere sürtüyordu.
senden
1. anlamı: göndermek
Bu anlamıyla yukarıdaki düzensiz fiiller listesindeki şekillerde kullanılan bir düzensiz fiildir.
Mein Vater hat mir einen Brief gesandt. Babam bana bir mektup gönderdi.
2. anlamı: radyoyla yayınlamak
Bu anlamıyla bir düzenli fiil olarak işlem görür.
Radio Ankara hat die neuen Schlager gesendet. Ankara Radyosu, yeni şarkıları yayınladı.
wenden
1. anlamı: başvurmak
Bu anlamıyla yukarıdaki düzensiz fiiller listesine göre çekimlenen bir düzensiz fiil olarak işlem görür.
Der Kranke hat sich an den Chefarzt gewandt. Hasta başhekime başvurdu.
2. anlamı: çevirmek, döndürmek
Bu anlamda ise bir düzenli fiil olarak işlem görür.
Er hat den Wagen gewendet. Arabayı döndürdü.
Wir wendeten den Tisch. Masayı çevirdik.
wiegen
1. anlamı: ağırlığında olmak, çekmek
Bu anlamında düzensiz fiil olarak işlem görür ve yukarıdaki listedeki şekilleriyle çekimlenir.
Der Korb hat 5 kilo gewogen. Sepet 5 kilo ağırlığındaydı.
2. anlamı: sallamak, beşikte sallamak
Bu anlamıyla düzenli bir fiil olarak işlem görür.
Die Mutter wiegte ihr Kind in Schlaf. Anne çocuğunu sallayarak uyuttu.