![]() |
Cift anlamli fiiller (düzensiz fiiller listesine ait notlar) 1. Düzensiz fiiller listesinde, zamanla düzensiz fiil vasıflarını kaybeden ve bugün artık düzenli fiil sayılan bazı fiillere yer verilmemiştir. Bazı eski Alman dilbilgisi kitapları bu fiilleri de düzensiz fiiller listesine dahil etmektedir. Ancak bugün bunların fiilen düzensiz fiil olarak kullanılmaları mümkün olmadığı için biz listemize bu tür fiilleri almadık. sich befleißigen - çalışıp çabalamak dünken - kendini bir şey sanmak kreischen - hoş olmayan bir sesle ötmek, bağırmak sieden - kaynamak stieben - saçılmak klimmen - tırmanmak Yukarıdaki bu fiiller, düzenli çekilmelerinin yanı sıra genel olarak gittikçe az kullanılan sözcüklerdir. 2. Düzensiz fiil olmalarına rağmen son yıllarda gittikçe artan oranda düzenli çekimlenen bir grup fiil vardır. Bunlar yukarıdaki düzensiz fiiller listesine dahil edilmiştir. Bunların önemlilerini aşağıda göstermekteyiz: gären - gärte - gegärt glimmen - glimmte - geglimmt melken - melkte - gemelkt saugen - saugte - gesaugt schallen - schallte - geschallt schnauben - schnaubte - geschnaubt triefen - triefte - getrieft weben - webte - gewebt Bu fiilleri düzenli fiil olarak kullanmanız hatalı olmayacaktır. 3. Çift anlamlı fiiller: Bazı fiillerin Partizip Perfekt'lerinin yanında hem hat hem de ist sözcükleri görülmektedir. Bu iki sözcüğün birlikte bulunması o fiilin hem haben hem de sein yardımcı fiilleriyle Perfekt veya Plusquamperfekt yapıldığını ifade etmektedir. Bunlar genellikle aynı yazılmalarına rağmen iki ayrı anlam ifade eden fiillerdir. İfade ettikleri bir anlam haben, diğer anlam ise sein yardımcı fiiliyle Perfekt veya Plusquamperfekt yapılır. Bu fiillerin önemlilerini her iki anlamlarıyla birlikte aşağıda vermekteyiz: biegen 1. anlamı: bükmek Bu anlamda Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat gebogen Ich habe den Draht gebogen. Teli büktüm. 2. anlamı: dönmek Bu anlamda Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist gebogen Ich bin um die Ecke gebogen. KÖşeyi döndüm. brechen 1. anlamı: kırmak Bu anlamda Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat gebrochen Ich habe den Stab gebrochen. Çubuğu kırdım. 2. anlamı: kırılmak Bu anlamda Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist gebrochen Sein Bein ist beim Unfall gebrochen. Kazada bacağı kırıldı. dringen 1. anlamı: zorla içeri girmek Bu anlamda Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist gedrungen Der Dieb ist in die Wohnung gedrungen. Hırsız eve zorla girdi. 2. anlamı: ısrar etmek Bu anlamda Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat gedrungen Ich habe auf sofortige Zahlung gedrungen. Derhal ödemede ısrar ettim. erschrecken 1. anlamı: korkutmak Bu anlamda Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır ve fiil düzenli bir fiil gibi işlem görür: erschreckte - hat erschreckt Ich erschreckte ihn. Onu korkuttum. Hans hat seinen Vater erschreckt. Hans babasını korkuttu. 2. anlamı: korkmak erschrecken bu anlamıyla düzensiz fiil olarak kabul edilir ve Partizip'i de sein yardımcı fiiliyle kullanılır. ist erschrocken Mein Vater erschrack sehr. Babam çok korktu. Wir sind sehr erschrocken. Çok korktuk. fahren 1. anlamı: (bir motorlu araçla) gitmek Bu anlamda Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist gefahren Ich bin mit meinem Auto nach Ankara gefahren. Otomobilimle Ankara'ya gittim. 2. anlamı: sürmek, (motorlu araç) kullanmak Bu anlamda Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat gefahren Ich habe sein Auto gefahren. Onun otomobilini sürdüm. fliegen 1. anlamı: uçmak, (uçakla) gitmek Bu anlamda Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist geflogen Ich bin nach Ankara geflogen. Ankara'ya uçtum. (Uçakla Ankara'ya gittim.) 2. anlamı: uçak kullanmak Bu anlamda Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat geflogen Ich habe ein Düsenflugzeug geflogen. Bir jet uçağı kullandım (uçurdum). gebären 1. anlamı: doğurmak, dünyaya getirmek Bu anlamda Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat geboren Helga hat einen Sohn geboren. Helga bir oğlan doğurdu (dünyaya getirdi). 2. anlamı: doğmak, dünyaya gelmek Bu anlamda Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist geboren Ich bin in Istanbul geboren. İstanbul'da doğdum (dünyaya geldim). reißen 1. anlamı: koparıp almak Bu anlamda Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat gerissen Er hat den Mantel vom Haken gerissen. Paltoyu askıdan koparıp aldı. 2. anlamı: kopmak Bu anlamda Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist gerissen Der Faden ist gerissen. İplik koptu. reiten 1. anlamı: (bir binek hayvanıyla) gitmek Bu anlamıyla Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist geritten Er ist auf einem Pferd geritten. Bir atla gitti. 2. anlamı: (binek hayvanına) binmek Bu anlamıyla Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat geritten Er hat ein Pferd geritten. Bir ata bindi. scheiden 1. anlamı: ayrılmak Bu anlamıyla Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist geschieden Er ist von unserer Firma geschieden. Bizim firmamızdan ayrıldı. 2. anlamı: ayırdetmek, ayrım yapmak Bu anlamıyla Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat geschieden Er hat die Guten von den Schlechten geschieden. İyileri kötülerden ayırdetti. stoßen 1. anlamı: itmek Bu anlamıyla Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat gestoßen Klaus hat mich ins Wasser gestoßen. Klaus beni suya itti. 2. anlamı: çarpmak Bu anlamıyla Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kuIlanılır: ist gestoßen Ich bin mit dem Kopf an das Fenster gestoßen. Başımı pencereye çarptım. treten 1. anlamı: tekmelemek, tekme atmak Bu anlamıyla Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat getreten Inge hat die Katze getreten. İnge kediye tekme attı (kediyi tekmeledi). 2. anlamı: üstüne basmak Bu anlamıyla Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist getreten Er ist auf meinen langen Mantel getreten. Uzun paltoma bastı. verderben 1. anlamı: mahvetmek, bozmak, zehir etmek Bu anlamıyla Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat verdorben Du hast mir den ganzen Abend verdorben. Bana bütün akşamı zehir ettin (bütün akşamımı mahvettin). 2. anlamı: bozulmak, çürümek, kokmak Bu anlamıyla Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist verdorben Die Eier sind in dem Kühlschrank verdorben. Yumurtalar buzdolabında koktu. ziehen 1. anlamı: çekmek Bu anlamıyla Partizip'i haben yardımcı fiiliyle kullanılır: hat gezogen Das Pferd hat den Wagen gezogen. At arabayı çekti. 2. anlamı: taşınmak Bu anlamıyla Partizip'i sein yardımcı fiiliyle kullanılır: ist gezogen Wir sind nach Ankara gezogen. Ankara'ya taşındık. Düzensiz fiiller listesinde mevcut bazı fiiller ise yine iki anlama gelmekte ve kullanıldıkları ikinci anlamda düzensiz fiil olarak işlem görmektedir. hängen 1. anlamı: asılı durmak Bu anlamıyla düzensiz fiil olarak işlem görür ve düzensiz fiiller listesindeki temel biçimlerde değişir. Der Mantel hing an dem Haken. Palto askıda asılıydı (asılı duruyordu). Die Fahne hat an einem Baum gehangen. Bayrak bir ağaca asılıydı (ağaçta asılı duruyordu). 2. anlamı: asmak Bu anlamıyla düzenli fiil olarak işlem görür ve kökü çeşitli za manlarda hiçbir değişikliğe uğramaz. Ich hängte den Mantel an den Haken. Paltoyu askıya astım. Ich habe die Fahne an den Baum gehängt. Bayrağı ağaca astım. schaffen 1.anlamı: yaratmak Bu anlamıyla düzensiz fiil olarak işlem görür ve çeşitli zamanları düzensiz fiiller listesindeki şekle göre teşkil edilir. Der Künstler hat ein neues Werk geschaffen. Sanatçı yeni bir eser yarattı. 2. anlamı: çalışmak, didinmek, başarmak Bu anlamıyla düzenli fiil olarak işlem görür. Ich schaffte die schwierige Arbeit nicht. Zor işi başaramadım. Hans hat es geschafft, in dieser Stadt ein Haus zu kaufen. Hans bu şehirde bir ev almayı başardı. schleifen 1. anlamı: bilemek Bu anlamında yukarıdaki düzensiz fiiller listesindeki şekilleriyle düzensiz fiil olarak işlem görür. Er hat das Messer geschliffen. Bıçağı biledi. 2. anlamı: sürünmek, sürtmek Bu anlamıyla düzenli fiil olarak işlem görür. Sein Mantel hat den Boden geschleift. Paltosu yere sürtüyordu. senden 1. anlamı: göndermek Bu anlamıyla yukarıdaki düzensiz fiiller listesindeki şekillerde kullanılan bir düzensiz fiildir. Mein Vater hat mir einen Brief gesandt. Babam bana bir mektup gönderdi. 2. anlamı: radyoyla yayınlamak Bu anlamıyla bir düzenli fiil olarak işlem görür. Radio Ankara hat die neuen Schlager gesendet. Ankara Radyosu, yeni şarkıları yayınladı. wenden 1. anlamı: başvurmak Bu anlamıyla yukarıdaki düzensiz fiiller listesine göre çekimlenen bir düzensiz fiil olarak işlem görür. Der Kranke hat sich an den Chefarzt gewandt. Hasta başhekime başvurdu. 2. anlamı: çevirmek, döndürmek Bu anlamda ise bir düzenli fiil olarak işlem görür. Er hat den Wagen gewendet. Arabayı döndürdü. Wir wendeten den Tisch. Masayı çevirdik. wiegen 1. anlamı: ağırlığında olmak, çekmek Bu anlamında düzensiz fiil olarak işlem görür ve yukarıdaki listedeki şekilleriyle çekimlenir. Der Korb hat 5 kilo gewogen. Sepet 5 kilo ağırlığındaydı. 2. anlamı: sallamak, beşikte sallamak Bu anlamıyla düzenli bir fiil olarak işlem görür. Die Mutter wiegte ihr Kind in Schlaf. Anne çocuğunu sallayarak uyuttu. |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 00:10 . |
2000- 2025
Tüm bağışıklıklar ve idelerden bağımsız olan sözcükleri sarfetmeye mahkumdur özgürlük