Bir ülkede en üst otorite, kuvvet ve kudret devlete aittir. Her türlü yaptırım devlet tarafından kullanılır. Egemenliğe dayanarak kullanılan hak ve yetkiler kime ait olacaktır. Bu soruya karşılık Atatürk "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" cevabını vermiştir.
Cumhuriyeti ilan eden Atatürk; demokratik cumhuriyetin ilkeleri olan tüm devrimleri gerçekleştirerek sistemi oturtmuştur. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sonsuza dek, çağdaş uygar devletler arasındaki yerini her zaman koruyacağım şu tarihi sözleriyle belirtmiştir: "Türkiye Cumhuriyeti, cihanda işgal ettiği mevkie layık olduğunu eserleri ile ispat edecektir. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır. Benim fani vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar ve muzaffer olacaktır."
Milliyetçilik İlkesi
Atatürk Milliyetçiliği; eskinin Ümmetçilik ve Osmanlıcılık akımının yerine, Türklük milli bilincine varmış, yurttaşlık bağlarıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, vatanın ve milletin birlik ve bütünlüğünü kavramış; ırkçılığı, zümreciliği ve bölgeciliği reddeden bir milliyetçiliktir. Türk milletini bir araya getiren etmenler ve tarihi gerçekler şunlardır,
a) Siyasal varlıkta birlik,
b) Dil birliği,
c) Yurt birliği,
d) Köken ve soy birliği,
e) Tarihi yakınlık,
f) Ahlaki yakınlık.
Halkçılık İlkesi
Atatürk halkçılığın esasım şöyle belirtiyor: "Bizim görüşlerimiz halkçılıktır; kuvvetin, kudretin, egemenliğin, yönetimin doğrudan doğruya halka verilmesidir. Hiç şüphe yok ki, bu dünyanın en kuvvetli bir esas prensibidir." Halkçılık ilkesi şu temel esasları ifade etmektedir:
a) Her türlü hakimiyetin kişi, zümre, sınıf farkı gözetilmeden Türk halkına ait olduğu; halkın halk tarafından halk için idaresi,
b) Her türlü doktrine ve dogmatik düşüncelerden temizlenmiş bir halkçılık... Herhangi bir sınıf değil, halk egemendir.
c) Halk, millet demektir. Millet de ayrıcalıksız, sınıfsız bir toplum olan Türk Milletidir,
d) Halkı sevmek, halka inanmak, halk ile kaygılanmak, halk ile gururlanmak, halk uğruna feda olmak.
Devletçilik İlkesi
Atatürk devletçiliği Türkiye'ye özgü bir kalkınma modelidir. Planlı ekonomik kalkınmaya dayalı bu sistemde, üretim ve dağıtım araçları özel ve devlet sektöründe olmasına karşın yönlendirici devlet olur. Atatürk döneminde planlı kalkınmaya gereken önem verilerek 1933-1937 yıllarını kapsayan "Birinci Sanayi Planı" yapılmış ve pek çok alanda üretim seferberliği başlatılmıştır.
1929-1939 yılları arasında: demir yolu uzunluğunda %42, elektrik üretiminde %233, taşkömürü üretiminde %86, kromda %1044, çimentoda %337 ve şekerde %1088'lik artışlar sağlanarak büyük başarılar elde edilmiştir. Özet olarak devletçilik ilkesinin esasları şunlardır:
a) Ulusal ihtiyaç ve gerekler dolayısıyla, Devlet ekonomik alanda görev ve sorumluluk yüklenecektir.
b) Devlet ve milletin ihtiyacı olan büyük işler ve yatırımlar, Devlet tarafından ele alınacaktır.
c) Karma ekonomi sistemi izlenerek, Devlet girişimleri yanında özel teşebbüse de yer verilecektir,
d) Ekonomik kalkınma plana uygun yürütülecektir.
Laiklik İlkesi
Atatürk Devrimi'nin en büyük ilkesi Devlet ve toplum yapışını baştan aşağı yenileştirme, modernleştirme hareketlerini bir bütün alarak ifade eden laiklik ilkesidir. Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını ifade eden laiklik ilkesi daha geniş olarak; din ve dünya otoritelerinin ayrılması, dinin bir vicdan işi sayılması, Devletin dinler ve inançlar karşısında tarafsız kalması, muhtelif dinlere ve mezheplere bağlı olanlar arasında bir ayrım yapmaması anlamına gelir.
Devrimcilik (İnkılapçılık) İlkesi
Atatürk şu sözlerle Türk Devrimi'ni tarif eder: "Uçurumun kenarında yıkık bir ülke... Türlü düşmanlarla kanlı boğuş malar... Yıllarca süren savaş... Ondan sonra, içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni millet, yeni devlet ve bunları başarmak için aralık siz devrimler..."
Atatürk Devrimciliğinin kılavuzu bilimdir. O'na göre: "Dünyada her şey için, medeniyet için, başarı için en hakiki mürşit bilimdir, fendir. Bilim ve fennin dışında mürşit aramak gaflet, cehalet, delalet tir." Atatürk devrimleri devamlıdır. Atılan her adım, bundan sonra atılması gereken adımların başlangıcıdır.
Yaşam bir ilerleme, bir dinamizm kaynağı olduğundan, insan kendini ona uydurmak zorundadır. Bu nedenle Atatürk Türk toplumunun ve insaninin devamlı ileriye yönelik hamle yapmasını istemiştir. "Türk milletinin istidadı ve kafi kararı uygarlık yolunda durmadan, yılmadan ilerlemektir. Çünkü, medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar" diyen Atatürk, ulusça takip etmemiz gereken yolu apaçık göstermiştir.