![]() |
Tasavvufun Gâyesi Kâinatta hiçbir şey, gâyesiz ve tesâdüfî değildir. Herşeyin bir gâyesi ve kaderi vardır. Nitekim Allâh Rasûlü (s.a.s.), peygamber olarak gönderilişinin bir gâyesi bulunduğunu ve bunun da "mekârim-i ahlâkı tamamlamak" olduğunu açıkça ifâde buyurmuşlardır. İlimlerin ve özellikle İslâmî ilimlerin ortak gâyesi, "dünyâ ve âhiret mutluluğu" olarak özetlenmiştir. Dînî ilimler arasında yer alan tasavvufun gâyesi nedir? Tasavvufun gâyesi, insanı kötü ahlâktan, çirkin huylardan uzaklaştırmak, güzel vasıflarla bezemek, Allâh ve Rasûlü'nün ahlâkını benimseterek Hz.Peygamber'e tam bir ittibâ ile "insan-ı kâmil" yetiştirmektir. Bir başka ifâdeyle, "müslüman için ebedî saâdeti sağlamaktır." Bu ana gâyede bütün mutasavvıflar ittifak hâlinde olmakla birlikte, bunun gerçekleşmesi konusunda ön görülen vesîle ve yollar farklıdır. Bir kısım mutasavvıflar, bu netîce ve gâyeye ibâdet ve zikirle, bir kısmı riyâzatla, bir kısmı aşk ve vecdle erişileceğini ifâde etmektedir. Bunun nihaî sınırı vuslattır. Vuslata ermenin en güzel yolu, "üsve-i hasene" olan Allâh Rasûlü'ne ittibâ ile O'nun verâset-i mânevîsine sâhip olmaktır. * Kaynak: Ana Hatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar; Prof. Dr. H. Kamil YILMAZ; Ensar Neşriyat |
Alıntı:
Bunlar güzel sözler, amma, zehrin altın tas ile sunarlar hesabı.. Tasavvufun Kur'ana zıt binlerce kuralını da altın tas ile sunuyorlar, Tasavvufun en büyük kaybı şudur. 1- Saf İSLAM ile yetinmeyerek, başka kurallar ihdas eylemek, 2- Akide de çürük kurallaro önemsemek, 3- Şekilcilikle müslümanlık oynamak 4- Bizden olmayan batıldır... mantığına saplanmak, 5- Kur'anı değil, tarikat kurucularını kılavuz bilmek.. Bunlara kanıtlar istenirse sunabiliriz elbette, ama, azıcık aklını çalıştıran biri kendisi de bulabilir gerekli delilleri.. |
İslâm tasavvufunun menşeini inceleyen bazı zâtlar, İslâm öncesi tasavvufî akımlarda da benzeri esasları gördüklerinden, onu ya Hint’te, ya İran’da, veya daha başka yerlerde aramışlardır. Halbuki, İslâm tasavvufunu doğrudan doğruya Kur’ânda ve Resulullah’ın (asm.) hayatında aramak lâzım gelir. Çünkü tasavvufta yer alan “zikir, fikir, nefis terbiyesi” gibi esaslar, Kur’ânda çokça bahsedilen konulardır. |
The hafız, bir şeyleri çözdüğünü sandığından dolayı yanılgı içerisindesin. Tasavvuf senin sandığın gibi basit yanılgıların toplamından çok uzaktadır. Ama bunları anlamak için akıl değil kalp gerek. |
Alıntı:
Bu konu ile ilgili düşüncelerini alabilir miyim kardeş, Sonra devam edelim münazaramıza |
İzledim, bu görtüntülerin üzerine samimi bir şekilde fikirlerimi ifade edebilirim ama baştan söyleyeyim kişilerin dedikleri tasavvufu veyahut islamı bağlamaz. O görüntülerde zannımca dil yanlış demiş, kulak yanlış duymuş, olmaz öyle şey. İhlas suresi de bize yeter elhamdülillah. Hiç bir yaratılmış yaratana denk veya eşit değildir. Bu tasavvufta da böyledir. Ancak o insanın dediklerini deme niyeti ne idi düşünmek istiyorum. Zira ben akıllıyım, ben islamım, ben anlama kabiliyetine sahibim, ben öğrendim de o insan bu becerilerden yoksun mu? Yoksa dediklerinin şirke girdiği aşikardır. Artniyetli olmadığını varsayarak o kişinin de Allah Tealanın hiç bir yaratılana eşit olmayacağını bildiğini akledebiliyorum. O zaman amacı ne olabilir? Dil mi sürçtü, yoksa başka bir şey mi kastetti? Eşitlik ile kastedilen nedir? Haşa "Ete kemiğe bürünmüş hali" demek ne demektir? Zira öyle bir ifade çok açıktır ki şirktir ve hıristiyanların Hz. İsa (as) için dediklerinden hiç bir farkı yoktur. Tekrar ediyorum, artniyetli olmadığını varsayarak maksadını hayli aşan bir ifadede bulunmuş kendisi ve bunun sebebini sorguluyorum. Bazı kavramlar akıl ile incelendiğinde bir sınırda takılıp kalırlar. Hani namaz kılanı seccadeye tapıyor sananlar gibi. Bu da o sınırlardan birine mi takıldı acaba? "Eşittir"den kasıt yolun eve çıktığı gibi bir eşitlik mi? Aklen düşündüğümüzde eşittir ifadesini Matematik olarak algılarız ve iki eşitlik arasında bir aynılık olduğunu düşünürüz. Ancak kavram olarak ele alırsak yol, ev'in kendisi gibi ifade edilebilir. Yol=ev, yani "Peygamberin yolundan giden = Allah Tealanın rızasına kavuşur" gibi... Peygamberimiz (sav) Efendimiz için haşa "aynı" demek büyük bir gaflettir. Bunun yerine "ayna" demek gerekmektedir. Tasavvuf da zaten haşa "aynı" demez, "ayna" der. Ek: Misal verelim, güneşi bir ayna ile yansıtabiliriz. Ayna, güneş değildir. Arasında trilyonlarca kat fark vardır fakat içine sığmış gözükür. Ha burada ayna=güneş dersek ne olur? Matematik alarak hata ederiz ancak aynaya bakan güneşe bakmış olur mu? olur. Netice olarak orada denilenleri herkes hüsnü zan ile bu kadar ince yorumlamaz, o açıdan söz maksadını (oldukça) aşmıştır. |
Alıntı:
Kesinlikle anlasilir bir anlatim olmus lakin tasavvufu anlatacak bir kisi degil bir grup degildir veya onu sonuca erdirebilecekde bir grup degildir kimin gücü yeterki o sirk kosma degildir aksine baslica konulari bahsettigimiz üzere zikir, fikir, nefis terbiyesi dir . Bunun benzerleri ya da benzetilenleri illaki olmustur kimisi hint mistisizmi der kimisi ayri bir isim ama ben isimlere pek takilmam zannedersem takilmamakda lazim |
Alıntı:
Tasavvufu neden kabul etmiyorsunuz The-hafiz bunu söylermisiniz Kabul etmiyorken neye göre kabul etmiyorsunuz objektif degerlendirirsek cok güzel bir münazara olacagindan eminim yeterki hepimiz objektif olalim |
Bir tanıdığım "sevdanın sevdalısı değilim ben" demişti de öyle bir yerde demişti ki, tokat gibi geldi bazılarına. Ben de diyorum tartışma tartışma için yapılıyorsa, heveslisi hiç değilim. İlim yarıştırmak bilimadamlarının işi olsun, zira çok okuyan çok bilirse, çok bilen çok yanılır. Allah Celle Celaluhu diyenlere ne mutlu, O'nun yüce Kelamı Kur'an_ı Kerim'e uyanlara ne mutlu, O'nun abduhu ve resulu sevgili Peygamberimiz Muhammet Mustafa sallallahu aleyhi vesellem efendimizin yolunda gidenlere ne mutlu. Ne mutlu Allah(cc) için O'nun güzel kullarını rehber edinmişlere, amacı Allah(cc) rızası olup da amel edenlere. O'ndan(cc) hâya edip fenalıkları terkedenlere... Bu işler nasip meselesi, derece meselesi, amel meselesi. Kimse kimseyi hidayete erdiremez, velevki nasibi olmasın. Esselamun aleyküm ve rahmetullah |
Alıntı:
Çünki, Rabbimizin indirdiği dinin EKMELLİĞİni kabul ediyorum ve bu dinin sağından solundan altından üstünden eklemelere ihtiyacının olmadığını da iyi biliyorum. Ben herşeyin yaradılış doğallığında kalması taraftarıyım, hele hele bu inanç meselesiyse.. İnsan nefis sahibidir ve elini uzattığı herşeyi bozar, işte yahudiler, işte hiristiyanlar ve işte BİRİCİK NEBİ YE ETE KEMİĞE BÜRÜNMÜŞ ALLAHTIR diye iftira eden söz de müslümanlar.. Allah-ı her konu da eksiklikten tenzih ediyorum ve bize indirdiği tüm bilgilerin mükemmelliğine iman ediyorum.. Hasan-hüseyin, ali-veli kimdir ki, bu dine hükümler koysun, kurallar eklesin veya eksiltsin.. Yok bu kural koyma-eksiltme işini beşere verirseniz, yüzlerce mezhep oluşturur ve birinin helal dediğine diğerine haram dedirtirsiniz ve ortaya yüzlerce din anlayışı çıkar.. Bunu kabulenmem imkansızdır.. |
Alıntı:
Yani müslümanlardada illaki hatali kesim olacak degilmi yani bir kisma bakipda tümevarim yapmak yanlis olur bence Birde o video da kurdugu o cümle yanlis o sirada söyledigi bir söz yanlis yani bu o sözü söyledi diyede tasavvuf degerlendirilmez kanaatimce |
esselamu aleyküm...Tassavvuf,meselesini tartışmaya açmakla hayli zor bir işin altına girdiği muhakkak...tasavvuf u tamamen benimseyen kardeşlere acizane birkaç sorum var: 1.tasavvuf un kelime anlamı nedir ve hangi dilden gelmiştir? 2.nerede başlar tam olarak,kurumsal diyebileceğimiz bir hüviyet ne zaman kazanmıştır? 3.emevi siyaseti ve toprakların genişlemesiyle,bağlantısı var mıdır? 4.türklerin müslümanlaşmasıyla,tasavvuf gelenekleri arasındaki bağlantı nedir? 5.neden ayrı bir kurum görüntüsü vardır? 6.fenafillah ve naz makamları,kutublar,gavslar bunların çıkışı nedir? islam,dinin zahid ve zahide bireyler yetiştirme talebi elbet tabi vardır.vurgusu ahiret önceliklidir.nefs,dizginlenemsi gereken bir varlıktır...amenna...bunları inkar etmek,allah muhafaza...lakin,günümüzde oluşan durum farklı değil mi sizce de?? |
Alıntı:
selametle |
tasavvuf, kişinin nefsini muhasebesini öğütler, herhangi bir tarikata intisab futbol takımını tutmaya benzemez. kişinin taklidi bırakıp kendi tarzını,fikirlerini ortaya koyduktan sonra (kur'an-sünnet eksenli yaşam elbette) meşrebine mütenasip bir tarikatî bağlantı yapması gerekir. kişilerin belli yaşlara vasıl olması akabinde felsefi sorgulamaları yoğunlaşınca altında bulunduğu çatının ( cemaat-tarikat) köklerini sorgulamaya ve tenkide başlaması taklitçi bir maziden gelmesinden kaynaklanır. tasavvufun gayesi de Allahın istediği yaşam biçimini,farziyat ve vacibatı, akl-ı selim sahibi şahısları tatbike teşviktir. belli yaşlarda manevi heyecanlar ile fevrî hareket etmek yerine muhasebe-i nefs etmek ve kişinin asıl çizgisini belirlemesi ,ileride ( kendini bulmaya başlayınca ) terk-i dünya isyanı ve buhranlara yol açmayacaktır.. |
Alıntı:
bilmediğiniz yada üzerinde fikir yürütemediğiniz bi konu varmı..3000 yaşında falanmısınız sorması ayıp |
rabbim selamet versin kardeş...de,ben bu ithamınızın sebebini anlayamadım...eğer sorun yorum yapmamsa,anlatayım...buraların biraz da suni ortamlar olması hasebiyle beni ne kadar kaale alacağınız,samimiyetime ne kadar güveneceğinizi bilemiyorum,takdir sizindir elbet... acizane iyi bir okuyucuyumdur...iddialı olduğum yerlerde konuşurum,bu kendime eminliğimden ve mesleyi yeterince araştırdığım kanaatine vardığımdan kaynaklanır,onun dışında gereksiz yere konuşmaktan Allah a sığınırım,eğer aksi ispatlanırsa da her zaman fikrimi değiştiririm,zaten aksi,münafıklık alametidir ki bundan Allah'a sığınırım... sorun,uslubum ise,bu konuda da üzgünüm...buralarda,uzun solukda bişeyler anlatmak hayli zor siz de takdir edersiniz ki,o yüzden cümlelerim biraz da iddialı olmalı açıkçası ki,dikkat çekebilsin(yanlış anlaşılmasın dikkat çekme meselesi,müspet anlamda kullandım) ve meramımı anlatabileyim... yanlış birşeyler demişsek affola...onun dışında iddialarımın arkasındayım,doğru bildiğime inanarak yazıyorum,vesselam... selam ve dua ile... |
anlaşılmayacak bi şey yok hem 2500 yıl öncesini hemde sonrasını cok net biliyorsunuz sanki yaşamış gibi..olabilirliği olan kavramlar üzerinden kesinlik ifadesi içermeniz sizin yanılgınızdır..benim düşündüğüm doğrudur gibi bi düşünce içerisinde olmanız ve böyle dayatmanız sizi zaten itici kılıyo..aslında tartışmak yersiz selametle |
Alıntı:
Aslinda KURANIN disinda hic bir veri gercegi yansitmaz bu isterse;Tarih verileri olsun veya sahadet verileri(Yani nakil)olsun o nedenle beyyinesi olmayan söz bos sözdür demek daha dogru bir kelime olur... |
yani kuranın salt ve geçerli mucizesi asla ve asla değişmeyeceğidir..bundan gayrısı eğrilirde doğrulurda ben bilirim buda doğrudur demek ne kadar tutarlı olduğu tartışılır.. neyse gene selametle |
esselamu aleyküm... Hiç bir insan şunu demez,yahu ben de hep doğru söylüyorum,ama insan yanlış da yapar o zaman bir de yanlış söyleyeyim bari,herkes münafıça bir tavır sergilemiyorsa eğer,doğru bildiğini/inandığını söyler...yanlışı olur evet lakin bu sonuç olarak doğrudur... bunu iddia etmiyorum lakin sakın siz nefs yapıyo olmayasınız ve bana haksızlık yapıyo olmayasınız... kalkdı ki sitede yazdığım konulara bakıyorum da sizin dediğiniz gibi her konuda fikir beyan eden bir profil çizdiğimi sanmıyorum nitekim öyle de,onlarca konu var,kaçında adamakıllı yazmışımdır ki...yakın tarih ve her türlü islami konu ilgi alanımdır ve kendimi tatmin edecek kadar anladığım her konuyu,ilmimin zekatı olarak anlatma gayreti vardır/olmalı da... uslubuma gelince..dediğim gibi,inanın yüzyüze olsak böyle bir tavrım olmaz belki de saöylediklerimi yüz ifadelerimle tamamlıyo olamamam yanlış anlaşılmama sebep oluyor,yukarıda şunu da söyledim böyle suni ortamlarda kısa zamanda meramınızı anlatmak için biraz da iddialı cümleler kurmalısınız ya da ben öyle düşünüyorum,her neyse... yanlış bir kelam ediyosam,hakkıyla uyarandan rabbim razı olsun,inanın nefs yapmam...yanlış bir şeyde söylemişsem tekrardan özür diliyorum... selam ve dua ile... |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 17:13 . |
2000- 2025
Tüm bağışıklıklar ve idelerden bağımsız olan sözcükleri sarfetmeye mahkumdur özgürlük