![]() |
Bazı veliler, Peygamberimizle (a.s.m ) vefatından sonra görüşmüş ve sohbet etmişler Hiçbir velinin sahabelerin derecesine çıkamadığı yer yer tartışma konusu oluyor. Bu konuya açıklık getirir misiniz? Bazı veliler, Peygamberimizle (a.s.m ) vefatından sonra görüşmüş ve sohbet etmişler. Bunlar sahabelere yetişebilirler mi? Resulullah’ın (asm.) nübüvvet sohbeti, nebi olmayan hiç kimsede bulunmayan bir özellik taşır. Resulullahın sohbeti bir iksirdir. Bir dakika o sohbeti dinleyen ve ona mazhar olan bir kimse, o iksirle değişir. (1) Kömürken elmas olur. Nübüvvet Güneşinin nuru ile renklenir. Resulullahın talebeleri olan sahabeler peygamberlerin en büyüğünün manevi boyası ile manen boyanmışlardır.(2) Resulullah’ın vefatından sonra, Celaleddin Suyûti gibi bazı büyük veliler, uyanık halde Resulullahı görmüşler, onunla konuşmuşlardır. Fakat bu konuşmaları nübüvvet itibarıyla değil, velayet-i Ahmediye cihetiyledir. Resulullah onlara velayeti ciheti ile temessül etmiş, görünmüştür. Çünkü Resulullah’ın ölümü ile vahiy bitmiş Nübüvvet sona ermiştir. Ölümünden sonra onu Nübüvvet sıfatıyla görmek mümkün değildir. Şu halde Nübüvvetin derecesi velayetin derecesinden ne kadar yüksekse, bir nebiyle sohbetle bir veliyle sohbet arasında da o kadar fark vardır. Resulullahın Ashabının en hayırlı oluşunu Zeydilerin büyük alimlerinden es-Sanani (H. 1059-1182) maddeler halinde şöyle anlatır: Birincisi; Resulullahın hadis-i şeriflerde kendi asrının en hayırlı asır (karn) olduğunu ihbar etmesidir. Bu ve benzeri hadis-i şeriflerde kasdedilen kimselerin, Resulullah asrında yaşayıp, Kur’an nurunun kalplerde yerleşmesi için bir insanın uzuvları, bir fabrikanın çarkları şeklinde sistemleşen cemaati, ümmeti olduğu anlaşılır. (3) İkincisi; cumhuru ulema, fert fert sahabelerin tafdili (üstün olduğu) görüşündedirler. Bazıları da sahabenin hep birden, diğer asırlardaki ümmet fertlerinden daha faziletli olduğu görüşündedirler. Bedire katılanlar ve Hudeybiyede bulunanlar, sahabe olsun olmasın kendilerinden sonrakilerden faziletlidirler. İkinci görüşe göre, sahabenin mecmuu (hepsi birden), kendilerinden sonra gelenlerin hepsinden efdaldir. (4) Buradan anlaşılan şu ki, İslam alimleri sahabenin faziletinde müttefiktirler. (5) İnsanların yetişmesinde çevrenin pek büyük etkisi vardır. Rasulullah’ın dava arkadaşları olan sahabeler ekseriyetle en yüksek kemaldedirler. Çünkü o zaman büyük bir inkilap olmuş, İslam inkılabı ile hayır ve hakkın bütün güzelliği ortaya çıktığı(6) gibi, kötülüklerin ve batılın da bütün çirkinliği açıkça kendini göstermiştir. Bu da hayır ve hak tarafı ile, şer ve batıl tarafının iyice, belirgin şekilde birbirinden ayrılması ile mümkün olmuştur. Bir yanda Hak Peygamber, bir yanda ümmetin Firavunu Ebû Cehil ve Peygamberlik iddiasında bulunanlar; bir yanda olabildiğince şefkat ve merhamet, bir yanda kendi kızını hiç acımadan, gözünü kırpmadan gömebilme kasaveti(7) ve vahşiliği; bir yanda kemalatın en yüksek zirvesinde olan Peygamber (asm.) ve Onun sahabeleri, diğer yanda her türlü rezalet içindeki küfür liderleri ve esfel-i safilindeki müşrikler. İşte böyle bir durumda misilsiz bir ahlak yüceliğine sahip sahabeler, elbette sıdkın, hayrın, hakkın dellalı ve davasının en güzel nümunesi olan Resulullah’a koşmuşlar. Onun boyası ile boyanmışlardır. Resulullah (asm.) Ebû Musa’dan (ra.) rivaye edilen bir hadislerinde; fiziki çevrenin bazı özelliklerini temsil getirerek Nübüvvet muhitini şöyle anlatır: “Allah’ın benimle gönderdiği hidayet ve ilim, toprağa yağan bol yağmur gibidir. Yağmur düşen yerlerden bir kısmı iyidir. Suyu kabul eder içine alır ve çayırlar ve bol otlar bitirir. Yağış alan topraklardan bir kısmı da çoraktır. Suyu tutar geçirmez. Böylece Allah o sularla insanlara fayda verir, o sulardan içerler, hayvanlarını sularlar, otlatırlar. Yağmur alan topraktan bir diğer kısmı vardır ki, orası ancak düz ve engin, suyu tutmayan ot bitirmeyen bir çöldür. İşte bu anlattığım temsil Allah’ın dini hususunda ince anlayışı olan, Allah’ın benimle gönderdikleri kendisine fayda veren, onları öğrenen ve öğreten kimselerle, ilim ve hidayete başını kaldırıp bakmayan, Allah’ın hidayet yolunu kabul etmeyen kimselerin temsilidir.” (8) Kaynaklar: 1. Bkz. Tefsiru’l-Kurani’l-Azim, IV, 305; Hayatu’s-Sahabe III, 141, 279, 281, 282 (Nitekim Resulullah (asm.) iyi kimseyi misk satana benzetmiş, kişinin dostunun dini üzerinde olduğunu belirtmiştir. Sahabeler onun dostu, Nübüvvet miskinden koklan, onun sohbeti ile iksirlenen kimselerdir.) Ayrıca bk. Cevahiru’l-Buhari s. 231; Şerhu’l-Akideti’t-Tahaviye II, 691-692; Resulullahla sohbet imtiyazının, ilk sahabeleri bile diğerlerinden öne çıkardığı belirtilmektedir. Çünkü bu hususta ilkler ikincilerle müşterek değillerdir. Hiç Onun sohbetinde bulunmayanların durumu ise daha açıktır) sahabe olmak, sohbet, arkadaşlık dostluk, mulazemet, itaat gibi manalara gelir. el-Kamûsu’l-Muhit, I, 93; es-Savaiku’l-Muhrika s. 212; Şerhu’l-Makasıd, V, 319. 2. İbn-i Abbas (ra.) onların-peygamberle birlikte bir saati sizden birinizin kırk yılından hayırlıdır der bk. Şerhu’l-Akideti’t-Tahaviye II, 693. 3- Bk. Tefsiru’l-Kurani’l-Azim, IV, 305; Hayatu’s-Sahabe III, 141, 279, 281, 282 (Nitekim Resulullah (asm.) iyi kimseyi misk satana benzetmiş, kişinin dostunun dini üzerinde olduğunu belirtmiştir. Sahabeler onun dostu, Nübüvvet miskinden koklan, onun sohbeti ile iksirlenen kimselerdir.) Ayrıca bk. Cevahiru’l-Buhari s. 231; Şerhu’l-Akideti’t-Tahaviye II, 691-692; Resulullahla sohbet imtiyazının, ilk sahabeleri bile diğerlerinden öne çıkardığı belirtilmektedir. Çünkü bu hususta ilkler ikincilerle müşterek değillerdir. Hiç Onun sohbetinde bulunmayanların durumu ise daha açıktır) sahabe olmak, sohbet, arkadaşlık dostluk, mulazemet, itaat gibi manalara gelir. el-Kamûsu’l-Muhit, I, 93; es-Savaiku’l-Muhrika s. 212; Şerhu’l-Makasıd, V, 319. 4- İbn-i Abbas (ra.) onların-peygamberle birlikte bir saati sizden birinizin kırk yılından hayırlıdır der bk. Şerhu’l-Akideti’t-Tahaviye II, 693. 5- Sübülüs-Selam, IV, 127. 6- A.g.e., s. IV, 127; Ayrıca bk. el-Cami‘Li Ahkami’l-Kuran IV, 170, Şerhu’l-Akideti’t-Tahaviye II, 691 vd. İbnu Kuteybe, Abdullah b. Müslim, Te’vilu Muhtelifi’l-Hadis, Beyrut, 1985, s. 107-108. 7- Kelamcılar, usulüddin alimleri de hilafetle ilgili konularda bu husustaki görüşlerini belirtmişlerdir. 8- Resulullah ümmetin gittikçe bozulacağını, müşrik toplumlara benzeyeceğini ilk devirdeki kemalini kaybedeceğini belirtir. Bk. Sünenu İbn-i Mace II, 1304, 1305, 1310, 1319, 1320, 1333, 1340, 1343, 1348; Tefsiru’l-Kurani’l-Azim IV, 204; 230; Riyazu’s-Salihin s. 271-282, 369; Ramûzu’l-Ehadis no: 1366, 6308; Şerhu’l-Akideti’t-Tahaviye II, 691 vd; Bahru’l-Muhit, III, 301; Mustafa Muhammed Umare Cevahiru’l-Buhari, terc. Alioğlu, Hasan, İstanbul, ty. s. 231, 405; Şerhu Fıkhı’l-Ekber, s. 206. 9- Nahl, 58-59, Çağatay, Neset, İslam Dönemine dek Arap Tarihi... s. 86, 106, 122. Tekvir, 8-9. Mahmud Esad, Tarih-i Din-i İslam, İstanbul, 1983 s. 138; Berki Ali Himmet Keskioğlu Osman Hz. Muhammed ve Hayatı, Ankara, 1993,.... s. 169. Heyet, Doğustan Günümüze I-XIV, İstanbul, 1989, I, 182. 10- Riyazu’s-Salihin, s. 149, no: 162; Mecma‘ut-Tefasir (Lübabu’t-Te’vil). III, 483; Murat Sarıcık (Prof.Dr.) |
Alıntı:
Yok kardeş, böyle bir realite yoktur, Ebu Cehil değil dakika saatlerce Nebiyi dinlemiştir velakin Ebu Cehil olarak kalmıştır.. Allah, rızasına uyanları o Kitap'la esenlik ve barış yollarına iletir ve onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp şaşmayan ve sapmayan dosdoğru yola kılavuzlar. maide 16 Esenlik ve barışa ancak Allah ulaştırır ve bunu vahyi ile yapar. Ötesi Kur'ana aykırıdır ve boştur |
Aslinda mesele o degil Yani bu durumu bir fantezi filmi olarak düsünmemeli bir harry potter degil mesele gayet acik Kuran i okuyan kisi ona mazhar olan kisi gercekden kömürken elmas olur degilmi Farkindaysan resulullahin sohbeti icinde ayni cümle geciyor Alıntı:
|
bir dakika resulullahın sohbetinde bulunan bu kadar değişiyosa allah resulünün vahiy katibi nasıl mürted oluyor??? |
Peygamber efendimizin medh ü senâda bulunduğu o kişileri, bu kadar zaman geçtikten sonra açık ve seçik bilinemeyecek doğrularda yargılamak sizce hoş olur mu? "Sizden biriniz ölü kardeşinin etini yemek ister mi?" (Hucürât sûresi, 12) Cenâb-ı Hak bu ayet-i kerimede bir mümini gıybet etmenin ölü eti yemek kadar çirkin ve mümine yakışmayan bir davranış olduğunu bize haber veriyor. Ya gıybet edilen bu mümin, sahabelerden, hem de onların en ileri gelenlerinden biriyse, artık meselenin tehlikesini siz takdir ediniz. Resulüllah Efendimiz de bir hadis-i şeriflerinde: "Ateş odunu nasıl yer bitirirse, gıybet dahi sâlih amelleri öyle yer bitirir" buyurmakla bizleri bu noktada şiddetle ikaz etmektedir. Hem kendi ahiret hayatımızın selâmeti, hem de İslâm'ın geleceği adına, bu hakikatlere kulak vermemiz lâzım ve elzemdir. Bir mümin diğer bir mümine sû-i zan etmekten men edildiği halde, İslâm'ın temeli, Hz. Peygamberin çalışma ve silâh arkadaşları ve şu andaki bütün Müslümanların hidayetlerinin vesilesi olan sahabe hakkında, hele onların en ileri gelenleri hakkında sû-i zan etmenin ne kadar sorumluluk gerektirdiği açıkça anlaşılabilir. Akıllı ve idrakli insanlar için en selâmetli yol, bu meselede ileri geri konuşmaktan kaçınmaktır. Biraz düşünmekle hemen anlaşılacaktır ki, insanlar bu âleme sahabeler arasındaki problemleri tahlil etmek, bu konuda bir tarafa haklı, diğerine haksız hükmünü vermek için gönderilmemişlerdir. Ve bu hususta bir kanaate sahip olmak, insanın yaratılış gayesi olamaz. İnsan bunun için değil, Allah'a hakkıyla kul olmak için yaratılmıştır. Yâni, dinimiz bizi sahabe ayrılıklarının tahliline değil, kulluğun gereklerini yerine getirmeye dâvet ediyor. Ashâb-ı Kirâm Efendilerimiz, halifesinden neferine kadar aynı rızık ile hayat buldu ve aynı heyecanı paylaştılar. İslâm'ın gelişmesinde, yayılmasında, yücelip gelişmesinde gece gündüz demeyip, gizli ve âşikâre, durmadan çalıştılar. Canlarıyla, kanlarıyla cihat ettiler ve fedakârlıkta erişilmezlere eriştiler. Kur'an aşkı, Peygamber aşkı için aşiretlerine karşı koydular, ailelerini, çocuklarını, mal ve mülklerini feda ettiler. Peygamberimizin nefsini, kendi nefislerine, çoluk çocuklarına, anne ve babalarına tercih ettiler. İslâm binasının temeline kanlarını akıttılar. O günden bugüne, tâ kıyâmete kadar bütün Müslümanların dünyevî ve uhrevî saâdetlerine vesile oldular. Onların hepsine karşı derin bir minnettarlık beslemek, onlara dua ve onları medh ü senâ etmek hepimiz için bir insaf ve vicdan borcudur. Mürted dediğin kelimeyi gözden geçirmeni ve bir silkinmeni tavsiye ediyorum kardeşim... selametle |
mubarek mahlukat ben kendim murted demiyorum ki,bu islam tarihinde vuku bulmuş bir olay..hatta ve hatta bu vahiy katibi,islamdan dönünce 'ben muhammede kendi kafamdan ayetleri okuyodum o da tamam böyledir diyordu' demeye başalmıştı...bu bir vakıa yahu ne gıybeti...hem allah resulünün amcası ebu talip peygamberle az m görüşmüştü..??? ben peygamber algısının böylesine mistikleştirilmesine karşıyım,kesinlikle ve o yüzden onları yazdım... selam ve dua ile.. |
--->: Bazı veliler, Peygamberimizle (a.s.m ) vefatından sonra görüşmüş ve sohbet etmi Hz. Haticeye Yusuf a.s. i gören bayanlarin bileklerini kestigini söylüyorlar ve Hz. Haticede diyor ki; O bayanlar Resulullahi görselerdi bileklerini degil kollarini kökünden keserlerdi. Demekki Bazi güzellikleri idrak edebilmekte o güzelligin icinde ilk önce var olmaktan geciyor. Peygamberimizin sohbetine nail olan insanlarin hal ve hareketlerindeki degisiklik belki cok yabanci cok taraf bir cümle gibi gelsede mesele nail olabilmekte ve gercekten isteyebilmekte. Husu gerekiyor ne yazikki |
--->: Bazı veliler, Peygamberimizle (a.s.m ) vefatından sonra görüşmüş ve sohbet etmi Eğer Peygamber sav.'in Öldükten sonra insanlarla görüşme gibi bir durumu olsa bu görüşeceği kişiler veli dediğiniz kişilerden önce en sevdiği ashabı olurdu. Bilal r.a. Medineyi neden terk etmiştir? Resulullah sav. ölünce Ebu Bekir ra. çıkıp: Kim muhammede ibadet ediyorsa muhammed ölmüştür. Kimde Allah'a ibadet ediyorsa Allah asla ölmez demiştir. Bana bir tane rivayet getirin ashabın Peygamber öldükten sonra onunla görüştüğüne dair. Ya da bir tane ayet getirin Resulullah'ın ölümden sonra dünyada insanlarla görüştüğüne dair? Arkadaşlar biraz aklımızı kullanalım. Dini iddalarna delil bulamayan ve veli olduklarını iddaa eden insanlar, Resulullahla gorustuklerını ve ondan bazı haberler aldıklarını idda ederler. Youtube da bir adam var mesela Peygamberden ıcazet aldığını söylüyor. Utanmadan sıkılmadan bunu anlatıyor. Ben derimk ki: Kim Rasulullah'la görüştüğünü iddaa ederse o bir yalancıdır. Rasulullah ölmüştür. Nedense bu Rasulullah'ı görenler hep tasavvufculardır. Tasavvuf kitapları böyle hikayelerle doludur. Resulullahı rüyasında gördüğünü ve resulullah'ın kendisine birşeyler söylediğini iddaa edenler, Rüya ile delil getirenler, bunlar hep Tasavvufta vardır. Ashabtan veya seleften böyle Rasulullah'ı gerçek olarak yada rüyada gördüğünü anlattan ve bunun delil sayan kimse olmamıştır. Fakat İslam dininde Kur'an ve sünnette kendine dayanak bulamayan Tasavvufcular, öncelikle Abdulkadir geylani gibi zamanın salih insanların üzerine yalan uydurarak veya böyle rüyada kendilerine Resulullah'ın haber verdiğini söyleyerek kendine yol açmıilardır. Ayrıva VELİ nedir? Allah Bakara suresinde Allah iman edenlerin velisidir buyurmaktadır. Müslüman olan herkezin velisi Allahtır. Bize Veli olarak Allah yeter! |
--->: Bazı veliler, Peygamberimizle (a.s.m ) vefatından sonra görüşmüş ve sohbet etmi Alıntı:
Hz Ebubekirin Peygamber öldü Allah bakidir demesi insanlarin telasa düsmemeleri icin söylenmis bir söz olup medet ummamanin gerekliligini anlatmaktadir. Yani bu iki durum aslinda cok cok farklidir |
--->: Bazı veliler, Peygamberimizle (a.s.m ) vefatından sonra görüşmüş ve sohbet etmi Her idda isbat için delile muhtaçtır. Siz Rasulullah'ın ölümünden sonra manevi yolla insanlarla görüşebileceğini idda ediyorsunuz. Bu konuda ki delilinizi öğrenebilirmiyim? |
--->: Bazı veliler, Peygamberimizle (a.s.m ) vefatından sonra görüşmüş ve sohbet etmi Benim söyledigim tez/hipotez bir delile dayali dahi olmasa sizin bunu delille cürütmeniz gerekmez mi? Bir adamin körlügüne inandigim gibi gördüklerinede inanirim. Heleki bu sahsiyetler güven vaadeden insanlar ise. |
--->: Bazı veliler, Peygamberimizle (a.s.m ) vefatından sonra görüşmüş ve sohbet etmi Sizin teziniz delile dayalı değilse bunu çürütmek bir yana bunu konuşmak dahi gerekmez. İsa as.'ın Maide sursindeki şu sözü Rasulullah sav. içinde geçerlidir. “ ... İçlerinde bulunduğum sürece onlara şahittim. Beni vefat ettirinceartık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi görüp gözetirsin. ” |
--->: Bazı veliler, Peygamberimizle (a.s.m ) vefatından sonra görüşmüş ve sohbet etmi mükerrer olduğu için |
--->: Bazı veliler, Peygamberimizle (a.s.m ) vefatından sonra görüşmüş ve sohbet etmi bismillahirrahmanirrahim Resulullah (s a v ) kim beni rüyasında görürse bisinki beni görmüştür zira şeytan beni taklit edemez. buyuruyor bu hadis resulü ekrem efendimizin rüyada görülebileceğine delildir....... sahabe yada tabiinde rüyasında resulü ekrem (s a v)'i gören varmı? diyorsunuz evet var bizzat torunu, hazreti hasan, radıyallahu anhum vefatından az önce kardeşi hazreti hüseyin'e dedemiz rasulullahı gördüm, artık kavuşma zamanı dediği tarihi bir gerçektir..... Allah'cc Açılan kapı rasulullah (s a v ) tan geçer. ey, resulüm, deki: eğer hakikaten ALLAH'I seviyorsanız beni sevinki ALLAH'da sizi sevsin.. ayeti ile resulullah'ı sevmeden Allah'a ulaşmanın mümkün olamıyacağını Allah cc bizlere bildiriyor. kur'an, ne ise o gerisi boştur sözü ne kadar abestir.zira ALLAH cc. rasulullah için o kendiliğinden hiç bir şey söylemez. diye bizleri ikaz ediyor. eğer kur'an'dan gayrısı boş olsaydı allahın elçisi, veda hutbesinde: Ey insanlar! dikkat edin size iki şey bırakıyorum: 1-ALLAH'ın kitabı olan kur'an'ı 2- benim sünnetimi bunlara sımsıkı sarılın.. demezdi.. MÜRTET olan kişi mervandır. ali imran suresi indiğinde, o yazıyordu.. ali imran yerine kendi ismini kıyamete kadar okusunlar diye, Ali mervan yazdı. cebrail (a s) anında gelerek bunu rasulullah'a bildirdi ve gereken yapıldı.. Evet ebu cehil çok dinledi ama ebu cehil olarak kaldı fakat resulü zişan efendimizi aşkla muhabbetle dinleyen on binlerce sahabe'i kiram efendilerimizi, peygamber efendimiz, (s a v) gökdeki yıldızlara benzetmiştir, ve onlar kömürken mücevher olmuşlardır. Selam ve dua ile |
--->: Bazı veliler, Peygamberimizle (a.s.m ) vefatından sonra görüşmüş ve sohbet etmi Konunun izahına yardımcı olacağı kanaatımla.. Benden selam söyle!" Resulullah efendimizi vesile edilmesi ile ilgili Osman bin Hanif hazretleri şu hadiseyi anlatır: "Osman bin Affan halife iken, büyük sıkıntısı olan bir kimse, Halifenin karşısına çıkmaya utandığı için bana dert yanmıştı. Ben de, hemen abdest al! Mescid-i seadete git! Dua et, istediğini bildir, dedim. Adamcağız, dua ettikten sonra, Halifenin bulunduğu yere gidip huzuruna çıkarılmış. Halife, bunu seccadesi üstünde oturtup, derdini dinlemiş ve kabul etmiş. Adamcağız, işinin birdenbire yapıldığını görünce, sevinerek bana geldi. "Allahü teala senden razı olsun! Halifeye sen söylemeseydin, sıkıntıdan kurtulamayacaktım" dedi. Benim Halife ile görüştüğümü zannetti. Hazret-i Ömer halife iken, kıtlık oldu. Eshab-ı kiramdan Bilal bin Hars , Resulullahın türbesine gidip; "Ya Resulallah! Ümmetin açlıkdan ölmek üzeredir. Yağmur yağması için vesile olmanı yalvarırım" dedi. Resulullah efendimiz o gece rüyasında görünüp; "Halifeye git! Benden selam söyle! Yağmur duasına çıksın!" buyurdu. Hazret-i Ömer, yağmur duasına çıkınca, yağmur yağmaya başladı. Allahü teala, sevdiklerinin hatırı için, duaları kabul buyurmaktadır. Allahü teala, Muhammed Aleyhisselamı çok sevdiğini bildirmiştir. Bunun için, bir kimse, "Allahümme inni es'elüke bi-cahi Nebiyyik-el-Mustafa" diyerek bir dua etse, duası red olunmaz. Bununla beraber, ufak-tefek dünya işleri için, Resulullah'ı vesile etmek edebe uygun olmaz. Burhaneddin İbrahim Maliki buyurdu ki: "Çok aç olan fakir bir kimse, Hücre-i seadete gidip; "Ya Resulallah! Karnım açtır" dedi. Az sonra birisi gelip, fakiri evine götürdü, karnını doyurdu. Fakir yapdığı duanın kabul olduğunu söyleyince, "Kardeşim! Çoluk-çocuğundan ayrılıp uzak yollardan sıkıntılar çekerek Resulullah'ı ziyaret için geldin. Bir lokma ekmek için Resulullah'ın huzuruna çıkmak yakışır mı? O yüksek huzurda, Cennet'i ve sonsuz nimetleri istemeli idin! Burada istenilen şeyleri Allahü teala reddetmez" dedi. Resulullah'ı ziyaret etmek şerefine kavuşanlar, kıyamet gününde şefaat etmesi için dua etmelidir." İmam-ı Ebu Bekr-i Mükri, bir gün İmam-ı Taberani ve Ebu Şeyh ile Mescid-i seadetde oturuyorlardı. Birkaç günden beri bir şey yemediklerinden çok acıkmışlardı.İmam-ı Ebu Bekr artık dayanamayarak; "Açım ya Resulallah!" dedikten sonra, bir köşeye çekildi. Seyyidlerden bir zat, iki hizmetçisi ile gelerek; "Kardeşlerim! Dedem Resulullah'dan açlıkdan yardım istemişsiniz. Sizi doyurmamı emir buyurdu" dedi. "Bir şey isteyeni boş çevirmeyiz!" Resulullah'ı vesile ederek muradlarına kavuşanlardan biri de, Muhammed bin Münkedir'dir. Şöyle anlatır: "Bir adam, babama seksen altın bırakıp cihada gitmişti. "Bunları sakla! Çok muhtac olana da yardım edebilirsin" demişti. Medine'de kıtlık oldu. Babam, altınların hepsini açlıktan bunalanlara dağıttı. Altınların sahibi gelip istedi. Babam; "Bir gece sonra gel" dedi. Hücre-i seadete gidip, sabaha kadar Resulullah'a yalvardı. Gece yarısı, bir adam gelip; "Uzat elini!" dedi. Bir kese altın verip, sonra oradan kayboldu. Babam evde altınları sayıp seksen adet olduğunu görünce, sevinerek hemen sahibine verdi." İmam-ı Muhammed Musa hazretleri, başından geçen bir hadiseyi şöyle anlatır: "637 (k.1239) senesinde, Sader kalesinden seçkin bir cemaatle beraber çıktık. Yanımızda bize kılavuzluk eden bir kimse vardı. Bir müddet gittikten sonra suyumuz tükendi. Su aramaya başladık. Ben de bu arada ihtiyacımı görmek için gittim. Bu sırada müthiş bir şekilde uykum geldi. Nasıl olsa giderken beni uyandırırlar deyip, başımı yere koydum. Uyandığımda, kendimi çölün ortasında yapayalnız buldum. Arkadaşlarım beni unutup gitmişlerdi. Yalnızlıktan süyük bir korkuya kapıldım. Çölde, sağa sola yürümeye başladım. Nerede bulunduğumu, nereye gideceğimi bilemiyordum. Her taraf dümdüz kumdu. Az sonra hava karardı. Yolculuk yaptığımızkafilenin izi bile yoktu. Ben, gece karanlığında yapayalnızdım. Korkum daha da şiddetlendi. Telaşla daha süratli yürümeye başladım. Bir müddet gittikten sonra, çok susamış ve yorulmuş bir halde yere düştüm. Artık hayatımdan ümidimi kesmiş, ölümümün yaklaştığını hisseder gibi olmuştum. Susuzluk ve yorgunluktan, ızdırap ve elemim son haddine varmıştı. Birden aklıma geldi. Gece karanlığında; "Ya Resulallah! Yetiş! Senden, Allahü tealanın izniyle yardım etmeni istiyorum!" diye inledim. Sözümü bitirir bitirmez, birinin bana seslendiğini duydum. Sesin geldiği tarafa baktığımda; gece karanlığında, etrafına ışıklar saçan, bembeyaz elbiseler giyinmiş, o zamana kadar hiç görmediğim bir kimsenin beni çağırdığını gördüm. Bana yaklaşıp elimi tuttu. O anda bütün yorgunluğum ve susuzluğum kayboldu. Yeniden doğmuş gibi oldum. Ona canım birden ısınıverdi. El ele bir müddet yürüdük. Hayatımın en tatlı anlarından birini yaşadığımı hissettim. Bir kum tepeceğini aşınca, beraber yolculuk yaptığım kafilenin ışıklarını görüp, arkadaşlarımın seslerini duydum. Onların yanlarına doğru yaklaştık. Benim bindiğim hayvan en arkadaş onları takib ediyordu. Birden gelip önümde durdu. Bireğimi önümde görünce, sevinç çığlıkları attım. Ben bağırınca, benimle gelen zat elini elimden çekti. Sonra elimden tutup bineğime bindirdi. Sonra da; "Bizden bir şey isteyeni ve yardım talebinde bulunan kimseyi biz boş çevirmeyiz" diyerek geri dönüp gitti. |
--->: Bazı veliler, Peygamberimizle (a.s.m ) vefatından sonra görüşmüş ve sohbet etmi Allah c.c Peygamber efendimiz S.A.V.den sonra yeryüzüne peygamber gelmeyeceği için bir çok Allah dostu veli ve veliullah göndermiştir..Bu evliyalar insanlara yanlış yaptığı zamanlarda onları tekrar doğru yola yöneltmekle meşguldular..Allah c.c. yeryüzüne 4 kutup ve 4 hey (Hu) göndermiştir..Bu kutuplar Başta Abdulkadir Geylani Hz. 2. Seyyid Ahmedel Bedevi 3. İbrahim Al Desuki ve 4. Seyyid Ahmedel Rufai dir..Bu saydıklarım Yeryüzüne Peygamber Efendimizden sonra gelen en büyük en kudretli keramet ve ilim sahipleridir.. Allah c.c her yüzyılda bir bir tane mürşid yollamaktadır geçen yüzyılın mürşidi ise Bediüzzaman Said-i Nursi hz. dir..Allahı zikreden her kalbin nazarında illa bir keramet beslenmektedir.Allah dostu insanlar tabiki Peygamber efendimizi mana aleminde görebilirler ve hatta sohbette edebilirler..Bu Delille gösterilmez çünkü bu Sırrı ifşa edenler bir daha bu aleme zuhur edemezler..Sıra-ul Esrar dediğimiz meselede budur.. Zaten bunlara inenmak ve inanmak sizlerin elinde olan bir şeydir..Eğer dört dörtlük bir insan olsaydık aklımıza şüphe ve kuşku düşmezdi ayrıca bunları tartışmaz ancak yaşardınız..İnşallah o kademelere erişip Allahın Resulu ve müminleri habibullahı sadece bir nebze görebilseydik..Ancak biz kim Allah dostu olmak kim? Böyle ahır zamanda bir yol gösteren olmazsa halimiz çok duman... |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 13:48 . |
2000- 2025
Tüm bağışıklıklar ve idelerden bağımsız olan sözcükleri sarfetmeye mahkumdur özgürlük