Tevessül,kabul eden ibn teymiyye ve imamlarin görüşleri

...


  1. Alt 06-03-2009, 19:48 #1
    mucahid_tr Mesajlar: 17
    .......................................Caiz olan tevessül dörttür:
    1) Allah’u Teâlâ’ya O’nun isim ve sıfatları ile teves*sül.
    2) Allah’u Teâlâ’ya Salih amellerle tevessül.
    3) Allah’u Teâlâ’ya salih Müslüman kimsenin duâsı ile tevessül.
    4) Zât ile Tevessül.
    İlk üçünün caiz görülmesinde ittifak vardır. Caiz olan dördüncü şekli ise zât ile tevessüldür. Bunun caiz olduğu hakkındaki deliller üzerinde duracağız.
    Zat ile Tevessülü kabul etmeyen, Vahhâbî ve benzer düşüncelerde olan kendilerine Selefîler diyenlerin görüşleri*nin kaynağı Ä°bn Teymiyye’dir. Talebesi Ä°bn Kesîr (ö.774/1372):
    ...........................“Ä°bn Teymiyye’nin devlet ve ulemânın huzu*runda teves*sü*lün haram olduÄŸu görüşünden kendi iste*ÄŸiyle vazgeçip,bir insanın duasında resulullahın hürmetine ÅŸeklindeki dua ÅŸeklini kabul ettiÄŸini .. fa*kat istigâse’nin ..haram olduÄŸu görüşü üzere de*vam ettiÄŸi sözünü bizlere” nakletmiÅŸtir.[1]
    Ä°bn Teymiyye (ö.728/1328)’yi görüşlerinin kaynağı ola*rak kabul eden*ler, Ä°bn Teymiyye’nin bu sözü korkusun*dan dolayı söylemiÅŸ olabilir derlerse; biz de deriz ki: Siz insanların sözleri*nin zâhirine göre hüküm vermiyor muydu*nuz? Ayrıca Ä°bn Teymiyye korksaydı istiÄŸase’nin haram oldu*ÄŸunu söylemez ve görüşünde ısrar etmezdi.
    Vahhâbîlere, vahhâbî denilmesi görüşlerinin kaynak*la*rın*dan biri olan Muhammed bin Abdulvahhâb (ö.1201/1787) olmasın*dan ötürüdür.
    .......................................Muhammed bin Abdulvahhâb’ın tevessüle dair görüş*leri:
    Muhammed bin Abdulvahhâb’a, Her ne kadar bize göre doÄŸru olan cumhu*run bunu mekruh görmesi olsa da, içtihadî meseleler*den birisinin muteber olmadığını ileri sürmek muteber deÄŸildir. Bu yüzden tevessül edenleri de reddedeme*yiz. Bizim inkâr et*tiÄŸimiz ÅŸey, bir mahlûka hem de Allah’a edildiÄŸinden daha fazla duâ ediliyor olması, ÅŸeyh Abdulkadîr ya da bir baÅŸkasının kabrine yönelip sıkıntıla*rın giderilmesi ve istekleri*nin verilmesi için saygı ile ondan istekte bulu*nulması*dır. Burada nerededir sırf Allah’a duâ etmek? Nerededir Allah’la beraber hiç kimseye duâ etmemek? Ama birisi çıkar duâ ederken “Allah’ım! Ben senden Peygamberlerin ya da Salih kullarının vesilesi ile ÅŸunu ÅŸunu istiyorum” diye duâ etse, sadece Allah’a duâ ettikten sonra, herhangi bir kabrin ya*nında duâ edi*yor olsa bile, bu bizim reddettiÄŸimiz bir ÅŸey deÄŸildir.[2] diyor.
    Muhammed bin Abdulvahhâb’ın bu sözleri, tevessü*lün ona göre de câiz olduÄŸunu göstermektedir. Ona göre tevessül, cumhur ulemânın mekruh gördüğü bir ÅŸeydir. Ama mekruh, haram bile deÄŸildir. Nerede kaldı ki bazıları*nın dediÄŸi gibi bid’at ya da ÅŸirk olsun.
    Tevessülü kabul etmeyenlerin itibar ettikleri büyük âlim*lerden Ebû’l Ferec Ä°bnu’l Cevzî’nin (ö.597/1200)soyu Ebû Bekir Sıddık’a dayanır. Ä°bn Cevzî is*miyle meÅŸhur olmuÅŸ*tur. (Ä°bn Cevzî, Ä°bn Teymiyye ve talebesi Ä°bn Kayyim el Cevziyye’den bir asır önce yaÅŸamıştır.)

    .................................................. .Ebu’l Ferec Ä°bnu’l Cevzî’nin Tevessülü Ka*bulü
    Ebu’l Ferec Ä°bnu’l Cevzî: Nefsimi terbiye edeme*dim bazı salih kiÅŸilerin kabrine gidip onları aracı yapıp düzelmem için duâ ettim. [3]
    Ä°bn Teymiyye, Ä°zzuddîn b. Abdusselâm’ın (ö.660/1262) sadece Peygamber ile teves*sülü kabul ettiÄŸini söylüyor. [4]
    Şevkânî:(ö.1250/1834) Allah (Celle Celalühü)ü Tealaya fazilet ve ilim sahibi zatlarla tevessül etmek, haki*katte onların salih amelleri, faziletleri ve meziyetleriyle teves*sül etmek demek*tir. Zira fâzıl zat ancak yaptığı amel*lerle faziletli olur.[5]
    .................................................. ...........Ebû Hanîfe (ö.150/767):
    Tevessülü kabul etmeyenler Ebû Hanîfe’nin teves*sülü kabul etmediÄŸini söylüyorlar. DoÄŸru olan ise El Feteva’yı Hindiye c:5, s: 318 Ebû Hanîfe “Hakkı için” yapı*lan duâyı kerih görür. DoÄŸrudur. Ebû Hanîfe bu sözünü kiÅŸinin yaptığı iyi bir iÅŸten dolayı Allah (celle celâluhu) o ki*ÅŸiye sevap vermeye mecburdur, düşüncesinde olan Mute*zile’nin önünü kesmek için sedd-i zerîa kabilinden söylemiÅŸ*tir.
    Ama “hürmetine veya hatırına” ÅŸeklindeki teves*sülü inkar ettiÄŸine dair, mezhebinden hiçbir kimse Ä°mâm Azam’dan böyle bir haber nakletmemiÅŸtir. Hanefî âlimlerin*den ve muhaddislerinden Ä°mam Aliyyü’l Kârî, bu mekruhluÄŸun hakk sözüne vaciplik (mecbûriyet) mânâsı yüklendiÄŸi takdirde olacağını, zira vaciplik veya mecburi*yet mânâsında kimsenin, Allah (celle celâluhu) üzerinde hakkı olmadığını, ancak hürmek ve tazîm mânâsında kullanıl*dığı zaman bunun tevessül babından olacağını, Allah’ın (c.c.) “O’na varmaya vesile arayın” buyurdu*ÄŸunu ve bunu el-Hısnu’l-Hasîn’de de yazdığına göre duâ*nın âdaplarından kabul edildiÄŸini ve bu hususta yukarı*daki hadisin geldiÄŸini söylüyor. [6]
    Yine Hanefî âlimlerinden Ä°bn Âbidîn, Reddü’l-Muh*târ’ında bunu ondan kabullenerek naklediyor. [7]
    Bunlardan da önce, “Falancanın hakkı için” ifâdesi*nin hürmetine demek olduÄŸunu, vâciplik demek olmadığını ve bunun hadislerle sâbit olduÄŸunu, bu ifâdeyi câiz görmeyenlerin vâcibliÄŸe mecbûriyet mânâsı yükledi*ÄŸini, ama burada mânânın bu olmadığını daha önceleri Ä°mâm Sübkî de söylemiÅŸtir. [8]


    .................................................. .....................Ebû Yûsuf....... (ö.183/798):
    “Falan kiÅŸinin enbiyânın veya Kâbe’nin hakkı için” de*nilerek yapılan duâyı Ebû Yûsuf câiz görmüştür.[9]
    .................................................. ..............Âlûsî.........................:(à ¶.1270/1853) Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zatı ve makamı ile tevessülü kabul ediyor. DiÄŸer insanlarla olanı kabul etmiyor.[10]
    Âlûsi’nin bu husustaki görüşleri karışık. Aynı kay*nakta Allah’ın katında üstün bir yeri olduÄŸu kesin bilinenle de tevessül edilebileceÄŸini söylüyor. (yani “dostlarının hatı*rına” denilebilir) Ancak dostun Ahmed Efendi hatırına denmez; diyor. Çünkü onun Allah katında rutbesi var mı yok mu? Bilinmiyor. Bu yüzden onunla tevessül Allah’a karşı bir cür’ettir, diyor Alûsi.
    Biz de deriz ki; burada hüsnü zan asıldır. Mü’min’in ce*naze namazı ve mü’minliÄŸine ÅŸahitlik gibi. En fazla olsa olsa kiÅŸi yanılmış olur, endiÅŸe yersizdir.
    Âlûsi: “Allah’ın (Celle Celalühü) Peygamber’e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) olan sevgisi sebebiyle” tevessül edilmekte*dir. Tevessülün hikmeti burada saklı olsa ge*rek.[11]



    .................................................. .........Hanbelî:
    Tevessülü kabul etmeyen müslümanlardan bazıları Hanbelî, bazıları da tüm mezheblerden faydalandıklarını söylüyorlar. Mezheb imâmlarından Ahmed b. Hanbelî (ö.241/855) tevessülü kabul ediyor; mezhebinin görüşü de bu yönde*dir. Mensek adlı eserinde de yazılıdır. Ayrıca Elbânî’nin Tevesseül adlı eserinin 62. sayfasında Ahmet b. Hanbel’in tevessülü kabul ettiÄŸini yazıyor.
    .................................................. ..Ä°mâm Şâfî’: ................(ö.204/819)
    Ä°bn Hacer Savâiku’l-Muhrika li Ehli’d-Dalâli ve’z-Zendeka adlı eserinde Ä°mâm Åžafî, ehl-i beyt ile tevessülde bulunurdu der.
    Ä°mâm Şâfî’ şöyle anlatıyor: Bir ihtiyacım oldu*ÄŸunda iki rekat namaz kılar, Ebû Hanîfe’nin mezarına gi*der ve orada duâ ederdim. O’nun bereketiyle ihtiyacım derhal karşılanırdı.[12]
    Ä°bn Hacer, (ö.852/1448) el-Hayrâtül-Hisân fî Menâkibi’l-Ä°mâm Hanîfeti’n-Numân adlı kitabın 25. fas*lında Ä°mâm Åžafî, BaÄŸ*dat’ta Ebû Hanîfe’nin kabrine gelip onun ile Allah’a (Celle Celalühü) tevessülde bulunurdu di*yor.[13]
    Ä°mâm Kevserî (ö.1371/1952) sahih bir isnadla oldu*ÄŸunu söylemiÅŸtir. Kaldı ki; Ä°mâm Şâfî’ tevessül ile ilgili deÄŸi*ÅŸik haberleri mevcut*tur. Ayrıca Ä°mâm Şâfî’ ileride gele*cek olan Teber*rük bahsinde açıklandığı gibi Ahmed b. Hanbel’in gömle*ÄŸiyle tevessülde bulunmuÅŸtur.[14]
    .................................................. ........Ä°mâm Mâlik: ....................(ö.179/795) Ä°bn Humeyd’in bildirdi*ÄŸine göre Ab*bâsi halifesi Ebû Câfer hacca gittiÄŸi zaman Hz. Peygambe*r’in mezarını ziyarete vardığında orada bulu*nan Ä°mâm Mâlik’e: “Yâ Ebâ Abdillah! Yönümü Kıb*leye dönüpte mi duâ edeyim?” dediÄŸinde, Ä°mâm Mâlik “Niçin yönünü ondan çevireceksin? Halbuki o senin ba*ban Âdem’in (a.s) vesilesidir. Bilakis Rasulüllah’a yönünü dön. Onun ÅŸefaâtini iste, seni affeder.” dedikten sonra “EÄŸer onlar kendile*rine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah’tan bağışlanmayı dileseler, Rasûl de onlar için istiÄŸfar etseydi, Allah’ı ziyadesiyle affedici, esirge*yici bulurlardı.” (Nisa 4/64) âyetini okudu yani Ä°mâm Mâlik, Hz. Âdem’in (Aleyhisselâm) Peygam*berle (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yaptığı tevessülü kabul edip bir fıkhî meselede delil ge*tirmiÅŸtir.
    Âdem Peygamber hata iÅŸlediÄŸi zaman dedi ki: “Ey Rab*bim! Muhammed’in hakkı için senden af diliyorum”
    Ä°mâm Mâlik’in bu olayı Subkî, (ö.771/1369)Åžifâü’s-Si*kâm’ında Es’Seyyid Semhûdî, Vefâ’ul Vefâ’sında, El-Kastallânî (ö.923/1330) El-Mevâhibü’l-ledünniyye’sinde, zikretmiÅŸlerdir.
    Bu olayın sağlamlığı ve râvîlerinin tahric ve değer*lendir*meleri, ileride Âdem (Aleyhisselâm) hadisesinde daha geniş bir şekilde açıklanacaktır.
    .................................................. ...........Ä°mâm Subkî: ................Tevessülün müstehab olduÄŸuna dair dört mezhebin nasslarını Şıfâü’s-Sikam fî Ziyâreti Hayrıl-Enâm adlı kitabında geniÅŸ olarak açıklayıp, câiz görmüş*tür.
    Zat ile tevessülü kabul etmeyen Vahhâbî ve Selefî*ler, tevessülü kabul eden*leri, Allah’a (Celle Celalühü) ortak koÅŸmakla suçluyor*lar.
    Biz de deriz ki: Ä°tibar ettiÄŸiniz Åževkânî, hem Pey*gam*ber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile hem de salihler ile tevessülü kabul ediyor. Ä°tibar ettiÄŸiniz diÄŸer bir âlim olan Ä°bn Cevzî kabirlere gidip, ölmüş salih insan*larla Allah (Celle Celalühü)’a tevessül ettiÄŸini söylüyor. Ä°bn Teymiyye Peygamberimizle (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) teves*sül ile ilgili görüşünü deÄŸiÅŸtirip, mübah görüyor. Mez*hep imâmı Ahmed b. Hanbel ve Ä°zzuddîn b. Abdüsselâm Peygamberi*mizle (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tevessülü ka*bul ediyor.
    Muhammed b. Abdulvehhâb’ın ÅŸu sözü: “Fakat bi*risi çıkar duâ ederken “Allah’ım! Ben senden Peygam*berle*rin ya da Salih kullarının vesilesi ile ÅŸunu ÅŸunu istiyorum” diye duâ etse, sadece Allah’a duâ ettikten sonra, herhangi bir kabrin yanında duâ ediyor olsa bile, bu bizim reddettiÄŸimiz bir ÅŸey deÄŸildir.” [15] demesi de ayriye*ten aleyhinize olan bir delildir.
    Hal böyle olunca savunduğunuz birçok fikirle*rin kay*nağı olarak gösterdiğiniz yukarıda adı geçen âlimleri*niz, sizin şirk olarak kabul edip bunu yapana kâfir dediği*niz bir ameli yapıyorlar. Ne diyeceksiniz?
    Onlar da bir insandı, hata yaptılar, derseniz! Biz de deriz ki “Sen kabirdekilerine iÅŸittirici deÄŸil*sin” (Rûm, 52) ve (Fâtır, 22.) âyetlerinin zâhirlerine göre ölünün iÅŸitmediÄŸini söylüyorsunuz. Demek ki; size göre okuma yazma bilen bu zâhir manayı anlaması gerekir. Fakat görüşlerinizin kaynağı olan Ä°bn Teymiyye ve tale*besi Ä°bn Kayyim ölülerin iÅŸittiÄŸini iddia etmekte devam etmiÅŸlerdir.
    Ayrıca itibar ettiÄŸiniz diÄŸer âlimler, size göre okuma yazma bilen bir insanın anlayacağı “Ä°yyâke na’büdü ve iyyâke nesteîn” âyet-i kerimesinin manasını anlaya*madık*ları için mi zatlarla tevessülü kabul ettiler? Anlaşıl*ması bu kadar âşikâr ve basit olan mevzularda bu âlimlerinizin hata ettikle*rini söylerseniz, birçok konuda da hata edebilecekle*rini imâ etmiÅŸ olursunuz. Böylece onların görüşlerini savunduÄŸunuz için siz de hata içinde olduÄŸu*nuzu baÅŸka konularda da hata edebileceÄŸinizi isteme*den de olsa itiraf etmiÅŸ olursunuz. .......................................
    Allahü Teala Hazretleri: “Biz hiç Müslümanları, (Al*lah‘a teslim olmuÅŸ kulları) mücrimler (günah*kar*lar) gibi tutar mıyız? Size ne oluyor, ne bi*çim hüküm veriyorsunuz?”(Kalem 35,36)buyuruyor.
    Tevessülü kabul edenler, Allah’a yapılması gereken iba*det ve ta’zimin tevessül edilen kiÅŸiye yapılmasını kabul et*miyorlar. O kiÅŸiden Allah'tan korkar gibi korkmuyorlar, Allah'ı sever gibi sevmiyorlar. Ondan istemiyorlar. Allah’tan istiyorlar. Tevessül edilen zatı yaratma, icad etme ve birÅŸey üzerine tesir etme gibi Allah’a ait vasıflarla vasıflan*dırmıyorlar. Tesirin Allah’tan olduÄŸuna inanıyor*lar.
    Tevessül edilen kiÅŸinin Allah’ın Haram dediÄŸini “He*lal” demesini, Allah (Celle Celalühü) nün Helal dediÄŸinide “Haram” demesini kabul etmiyorlar.
    Tevessül edilen kiÅŸiyi hiçbir ÅŸekilde Allah’a ortak koÅŸmu*yorlar. Her türlü taÄŸut düzenini ve taÄŸutu kabul etmiyor*lar. En cahillerimize bile sorsanız, hepsi yukarıdaki söylediklerimizi söylerler. Tevessülü kabul etmeyenler Åže*riat zâhire hükmeder diyorlar? ki öyledir. Öyleyse yorum ve zân yapmadan tevessülü kabul edenlerin bu görüşlerini ve niyetlerinin böyle olduÄŸunu, kabul etmeleri gerekir.
    Hayır! Niyet önemli derlerse?
    عن ابى هريرة رضى الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "ان الله لا ينظر الى صوركم واموالكم ولكن ينظر الى قلوبكم واعمالكم"
    Ebû Hureyre (Radiyallahu Anh) Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduÄŸunu rivâ*yet etmiÅŸtir: “Şüphesiz ki Allahu Teâlâ, sizin sûret*leri*nize ve mallarınıza bakmaz; lâkin kalpleri*nize ve amellerinize bakar.”[1]Müslim, Birr: 10, No: 34, 4/1987.
    ..............KAYNAK...........SELEFİLER VE TASAVVUFÇULARIN GÖRÜŞLERİ
    Tevessülü kabul edenler, niyetlerinin de anlattıkları gibi olduğunu söylüyorlar.
    Zât ile tevessülü kabul edenler, yaptıkları amellerde muhak*kak bir âyet ya da hadis’e dayanırlar.


    [1] el-Bidâye ve’n-Nihaye c: 14/47,107 inci sene geçti baÅŸlığının altında Daru’l-kütübi’l-ilmiyye. 3 baskı Beyrut/1987

    [2] Muhammed bin Abdulvahhab tüm eserleri 3.kısım, s:68 Muhammed bin Suud İslâm fakültesinde Muhammed bin Abdulvahhab haftasında neşrolunmuştur.

    [3] “Saydul-Hatır müminlere öğüt, Ebul Ferec El-Cevzî (Ä°bn Cevzî), Tevhid yayınları, s.99-100, Baskı, 1998.

    [4] İbn Teymiyye Külliyatı, c.1 s.179, Tevhid Yayınları ,1998.

    [5] Åževkanî, ed-Dürru’n-Nedide, s. 5-6, Ducvi Makâlât fit-Tevessül Kitabu BuÄŸye

    [6] Aliyyü’l-Kârî, Fethu Bâbi’l-Ä°nâye, 3/30.

    [7] Ä°bn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, 5/540.

    [8] Ä°mâm Sübkî, Åžifâu’s-Sikâm, 138.

    [9] Reşid Rıza Tefsirul-Menai XI 372-373

    [10] Âlûsi Ruhul-Meani VI-128

    [11] Âlûsi Ruhu’l-Maâni, VI/128

    [12] El Heytemî, el-Hayratü’l-Hisan, s.94

    [13] Hatibu’l-BaÄŸdadi, Tarih-i BaÄŸdad

    [14] Ä°bnül Cevzî Menakıbu’l Ä°mâm Ahmed b. Hanbel, s.609-610

    [15] Muhammed bin Abdulvahhâb tüm eserleri 3.kısım S:68 Muhammed bin Suud İslâm fakültesinde Muhammed bin Abdulvahhâb haftasında neşrolunmuştur.

    Konu mucahid_tr tarafından (06-03-2009 Saat 19:58 ) değiştirilmiştir.
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.