?O kağıt tüccarı İstanbul'a gelirse başını kesin?
Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yapılan tarama sonucu Osmanlı devrinde vergi kaçakçılığı, rüşvet ve yolsuzlukla nasıl mücadele edildiği bire bir örneklerle ortaya çıkarıldı.
Ali EYVAZ'ın haberi/VAKİT
Türkiye'de vergi kaçakçılığı, rüşvet ve yolsuzlukla mücadelede mevcut yasaların yetersizliği ve verilen cezaların azlığından şikayet edilirken, Sayıştay bu konuda çok önemli bir çalışma yaptırdı. Sayıştay Dergisi için yapılan araştırmada, Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde belirli bir dönem taranarak, Osmanlı'da bu tip suçlarla nasıl mücadele edildiği bire bir örneklerle ortaya çıkarıldı. Sayıştay dergisinin 59. sayısı için ?Osmanlı Döneminde Rüşvet ve Sahtekarlık Suçları ve Bunlara Verilen Cezalar Üzerine Bazı Belgeler? adlı çalışmayı yapan Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nden Doç. Dr. Kemal Daşcıoğlu, bu tip suçlarda devletin önce alacağını tahsil ettiği ve ardından öngörülen cezayı uyguladığına dikkat çekerek, bir vezirin aynı suçlardan hüküm giymesi durumunda mallarının da müsadere edildiğini vurguluyor.
SİMİTÇİDEN KADI'YA KADAR İLGİNÇ CEZALAR
Osmanlı Devleti'nde gerek devlet hizmetinde çalışanlar gerekse esnaf, tüccar ve benzeri meslek grubundan insanların vergi kaçakçılığı, rüşvet, yolsuzluk ve sahtekarlık gibi suçlardan dolayı sürgün, görevden alma, meslekten ihraç ve idama kadar çeşitli cezalara çarptırıldıkları belirtiliyor. Simitçiden kadıya, vezirden cami imamına ve esnafa kadar rüşvet ve yolsuzluğa bulaşmış kimseler hakkında verilen örnek kararlardan bazıları şunlar:
SİMİTÇİYE ?MALZEMEDEN ?ÇALMA? CEZASI
-12.02.1722 tarihli tutanak: ?İstanbul'da Çarşamba pazarında Simitçi Hasan, dört paralık simidi on beş dirhem noksan halka satmaya cüret ettiğinden, Seddülbahir'e sürgün edildi ve orada kalebent olunmasına da karar verildi.? Simitçinin kaleye geldiği ve burada kalebent olunduğuna dair kale dizdarından da haber alındığı belirtiliyor.
-15.08.1706 tarihli karar: ?Kuzat (kadılar) taifesinden Zağra-i atik muvakkili (fermanlara tuğra çeken kimse) Mehmet Bey'in sahte ferman tahrir eylediğinden Limni Adasına sürgün edilerek cezalandırılması hakkında hüküm? veriliyor.
ULEMEYA AYRICALIK YOK
Ulema sınıfından bazı kimselerin de bu tür suçları işledikleri ve gerekli cezalara çarptırıldıkları belgelerden anlaşılıyor:
-Bursa'da Alaaddin Bey camiinde imamlık yapan ulema sınıfından Hamza Efendi, mahallesindeki bir parça yeri zapt etmek için, İstanbul'a şeyhülislamın mührünü taklit ederek sahte mühürlü mektup yazdı. Bununla birlikte rüşvet almaya da cüret ettiği için Limni Adası'na sürgün edilmesine karar veriliyor. (Tarihi bilinmiyor)
-Temmuz 1760 tarihli tutanak: İstanbul'da Koca Mustafa Paşa Camii müezzini ve kandilcisi olan İbrahim Efendi, mahallesinde sakin Şerife Hafize adlı bir kadını gerekli tetkikleri yapmadan Halil adındaki kimseye nikah ettiği için Bursa'ya sürgün ediliyor. Aynı belgenin devamında ?... kimesnem olmayub öksüz kaldığım ecilden hall-i perişaniyetime merhameten pederim mezkûr kullarının her ne kadar cürmi var ise dahi afv ve Sene-i cedîd hürmeten ıtlak buyrulması...? şeklindeki cümleden bir af isteğinin olduğu anlaşılıyor.
-1794 yılında alınmış bir mahkeme kararıyla, Erzurum müftüsü Abdurrahman Efendi, rüşvetten dolayı sürgün ediliyor.
-05.03.1789 tarihli Zabtiye tutanağı: Rusçuk mahkemesi başkatibinin yalan ilamlar vererek oranın kadı ve naiblerini aldattığı ve bu şekilde ahalinin hukuki haklarını iptal ettiği için Vidin'e sürgün edilerek ?terbiye edilmesi? hakkında hüküm veriliyor.
İDAM GEREKTİREN CEZALAR
-Mayıs 1776 tarihli tutanak: Mısır valisi ve çavuşbaşına yazılan hükümde, İstanbul'da kağıt tacirliği yapan, bunun yanında vergisinde dalavere çeviren, fesat ve kötülüğü ile bilinen Burdurlu El-Hac Salih Efendi'den bahsediliyor. Tutanakta şöyle deniliyor: ?şekavet, sahtekarlık, hıyanet ve rüşvet suçlarından emsaline örnek olsun diye katline hüküm verilmişken, merhameten cezası hafifletilip Mısır'a sürgün edilmesine ve orada ikamet ettirilmesine?? Öte yandan Salih Efendi'nin çavuşbaşına verilen emirle hapsedilerek götürülmesi isteniyor. Ayrıca hükümde ?fima ba´d Der-aliyye'me ayak basmamak ve her ne zaman gelur ise ele geçtiği saat katl ve idam olunmak şartıyla Mısr-ı Kahire'ye tard ve teb´idi fermanım...? şeklindeki ifadeden adı geçen kişinin şayet İstanbul'a dönerse katledileceği de anlaşılıyor.
-03.09.1789 tarihli tutanak: İstanbul'da oturan Ümmügülsüm adlı bir kadının, ?dalavere? gibi suçlardan dolayı Bursa'ya sürgün edilip, orada ikamet ettirilmesine karar veriliyor.
OSMANLI MERKEZ TEŞKİLATINDAKİLERE DE AF YOK
-Ağustos 1791 tarihli tutanak: Divan kalemi katiplerinden Seyyid İbrahim kendi halinde olmadığı, sadakatten uzaklaştığı, kanun ve hükümlere ilaveler yaptığı için görevinden azledilerek Limni Adasına sürgün ediliyor.
-1798 tarihli tutanak: Hassa silahdarlarından Hacı İshak Ağa, Vidin'e kapıcıbaşı olarak atanmış ancak burada halka hizmet edeceği yerde fesatlık yayarak ve harici bağ ve bahçelerde ziyafetler düzenleyip; bir de rüşvet aldığından dolayı görevinden azledilerek başka bir yere sürgün edilmesine karar veriliyor.
DEVLET ÖNCE ALACAĞINI TAHSİL EDİYOR SONRA CEZAYI UYGULUYOR
-1791 tarihli tutanak: Kalyonlar halifesi Ahmet Efendi ile Peksimetçibaşıya sürgün cezası veriliyor, ancak bunların devlete vermekle yükümlü oldukları vergi ve bütün meblağlar tahsil edildikten sonra Kıbrıs'a sürgün edilmeleri kararlaştırılıyor.
-1796 tarihli tutanak: Yine Anapa muhafızı Mustafa Paşa'nın, Sarı Baba namında bir zimmî ile birlikte hareket ederek rüşvet ve yolsuzluk gibi kötü işlere sebep oldukları anlaşılıyor. Bunun üzerine Mustafa Paşa'nın azledilmesine emval ve eşyasının zabt edilerek müsadere edilmesine ve yanında bulunan zimmînin de idamına karar veriliyor. Bu kişiler, önce Sinop'a sürgün ediliyor; buradan da Mustafa Paşa bir adaya sürgün giderken, yanındaki zimmî ise katlediliyor. Görevinden azledilen ve vezirliği alınan Mustafa Paşa'nın mallarının da müsadere edilmesi önemli bir ayrıntı olarak dikkat çekiyor.