Kavimler Göçü
Kavimler Göçü, Avrupa tarihinin önemli olaylarındandır. Bu göç sonundaki gelişmeler, Avrupa tarihinin dönüm noktasını oluşturur.
Yurtlarındaki egemenliklerini kaybeden Hunlar, Asya’nın batı bölgelerinde yaşamaya başlamışlardı. 4. yüzyılda Hazar Denizi ile Aral Gölü arasında yaşayan Alanların topraklarını ele geçirdiler. Doğudan gelen baskılar ve kuraklık nedeniyle, batı yönündeki ilerlemeleri devam etti. Bu sırada Karadeniz’in kuzeyinde ve Doğu Avrupa’da Gotlar, Gepitler, Vandallar gibi Cermen kavimleri yaşamaktaydı.
Balamir liderliğindeki Hunlar, İtil (Volga)’i geçtiler. Hunların Karadeniz’in kuzeyine doğru gitmeleri, Gotlar, Gepitler ve Vandallar gibi kavimlerin Avrupa’nın içlerine doğru göç hareketlerini başlattı (375). Bu hareket Avrupa’nın etnik yapısını değiştirdi ve Roma İmparatorluğu’nun da parçalanmasına yol açtı. İşte, Avrupalıların Barbar adını verdikleri bu Cermen kavimlerinin korku ve panik içinde birbirlerini batıya doğru itmesiyle bir çok topluluğun yer değiştirmesi olayına Kavimler Göçü denir.
Kavimler Göçü’nün sonuçları:
Avrupa, yüzyıla yakın bir süre karışıklık içinde kaldı.
Bazı tarihçilere göre bu olay, İlkçağ’ın sonu Orta Çağ’ın başlangıcı kabul edildi.
Barbar kavimlerin batıya doğru ilerlemeleri sırasında toprakları alt üst olan Roma İmparatorluğu 395 yılında Batı ve Doğu olmak üzere ikiye ayrıldı.
Avrupa’daki kavimlerin birbirleriyle karışıp kaynaşması sonucu bugünkü İngiltere, Fransa, İspanya gibi Avrupa devletlerinin temelleri atıldı.
Avrupa’daki krallıkların sürekli savaş ve yağmaların etkisiyle gücünü kaybetmesi, feodalite rejiminin ortaya çıkmasına zemin hazırladı.
Avrupa’ya yerleşen Türkler, burada devlet kurdular. (Avrupa Hun Devleti, Avar Devleti gibi)
Avrupa Hun Devleti
5. yüzyılın sonlarına doğru Balamir’in önderliğinde batıya doğru yürüyen Hunların bir bölümü ilk defa Doğu Anadolu’ya girdiler. Balamir’in ölümünden sonra oğlu ya da torunu olduğu sanılan Uldız döneminde ise, Karpat dağlarını aşıp Macaristan’a girerek burada Avrupa Hun Devleti’ni kurdular.
Avrupa Hun Devleti’nin dış politikası Uldız döneminde belirlenmiştir. Bu politikaya göre; Bizans baskı altında tutulacak ve Cermen kavimlerine karşı Batı Roma İmparatorluğu ile işbirliği yapılacaktır.
Uldız dönemi
Uldız, Bizansı baskı altına almak amacıyla Trakya üzerine yürüdü. Barış isteyen Trakya valisine “Güneşin battığı yere kadar her yeri zaptedebilirim” diyerek Doğu Roma’ya (Bizans’a) meydan okudu. Türklerin gücünden çekinen Bizans, anlaşma yaparak Hunların üstünlüğünü kabul etti.
Bu dönemde Hunlar, Orta Avrupa’dan Hazar’ın doğusuna kadar uzanan geniş topraklara sahip olmuşlardı. Devletin doğu bölgesini Karaton’un yönettiği biliniyorsa da bu hükümdar hakkında fazla bilgi yoktur.
Rua dönemi
Rua, ülkeyi kardeşleri Muncuk, Oktar ve Aybars ile birlikte yönetti. Muncuk’un erken ölümü üzerine Aybars ülkenin doğu kanadının yönetimine, Oktar ise batının yönetimine getirildi. Rua, Uldız’ın belirlediği Hun dış politikasını uygulamaya devam etti. Casusluk faaliyetlerini ileri sürerek Bizans üzerine bir sefer düzenledi (422). Bu sefer sonucunda Bizans ağır bir vergiye bağlandı.
Batı Roma’daki taht karışıklığından yararlanmak isteyen Bizans, İtalya’ya kuvvet gönderdi. Bunun üzerine Rua, 60 bin kişilik bir orduyu Batı Roma’nın yardımına göndererek Bizans İmparatoru Theodosius (Teodosyus)’u savaşmadan geri çekilmek zorunda bıraktı. Bizans üzerine yapacağı bir sefere hazırlanırken 434 yılında öldü. Yerine kardeşi Muncuk’un oğlu Attila geçti.
Attila dönemi
Attila, amcası Rua’nın yanında yetişti ve onunla birlikte çeşitli seferlere katılarak devlet yönetimini ve ordu komutanlığını çok iyi öğrendi. Onun zamanında Avrupa Hun Devleti en parlak zamanını yaşadı. Tahta çıkınca, ülkeyi kardeşi Bleda ile birlikte yönetti. Rua, ölmeden önce Bizans tarafından kışkırtılan ve bu ülkeye sığınan Hun kaçakları ile ilgili sorunu çözmek için Bizans seferine çıktı. 434 yılında Hun sınırına gelen Bizans heyetini Margos yakınlarında karşıladı. Heyete isteklerini iletti ve 434 yılında Bizans ile Margos Antlaşması imzalandı.
Bu antlaşmaya göre;
Bizans, Hunlara ödemekte olduğu vergiyi iki katına çıkaracak,
Bizans, Hunlara bağlı kavimlerle anlaşma yapmayacak,
Ticari ilişkiler sınır kasabalarında devam edecek,
Bizans, elindeki Hun esirleri iade edecekti.
Attila’nın seferleri
Birinci Balkan Seferi (441-442): Bizans’ın Margos Antlaşması’nın hükümlerine uymaması üzerine Attila, Bizans üzerine sefere çıktı. Doğu Trakya’ya kadar ilerleyen Hun ordusundan çekinen Bizans, barış istemek zorunda kaldı. Bu antlaşma ile, Attila Bizans’ın ödediği vergiyi arttırdığı gibi bazı sınır kalelerini de ele geçirdi. Bu seferden sonra Avrupa Hunlarına Balkanların yolu açılmış oldu.
İkinci Balkan Seferi (447): Birinci Balkan Seferi’nden sonra Bizans’ın imzaladığı antlaşma şartlarında öngörülen vergiyi ödememesinden dolayı, Attila yeniden sefere çıktı. İki kola ayrılan Hun ordusunun bir kolu Yunanistan’a girip Teselya’ya kadar ilerledi. Diğer kolu ise Sofya, Filibe ve Lüleburgaz şehirlerini alarak Büyük Çekmece yakınlarına kadar ulaştı. Bizans İmparatoru II. Theodosius (Teodosyus) barış istemek zorunda kaldı. Yapılan Anatolyos Antlaşması’na göre;
Bizans, ödediği vergiyi üç katına çıkaracak,
Bizans, yüklü bir savaş tazminatı ödeyecek,
Tuna’nın güneyindeki yerler askerlerden arındırılacaktır.
Bizans, yıllık verginin ödenmesi konusunda isteksizdi. İmparator II. Theodosius, bundan kurtulmak için Attila’ya suikast düzenledi. Bu durumu haber alan Attila, Hun başkentine gelen elçilik heyetindeki suikastçiyi yakalatarak suçunu itiraf ettirdi. Suikastçiye ve diğer heyet üyelerine dokunmadı. Ancak Bizans İmparatoruna ağır sözler içeren bir mektup gönderdi. Çünkü Hun hükümdarı, Bizans’ın yeterince yıpratıldığını ve Hun devletine bir zararının dokunmayacağını biliyordu. Attila bu olaydan sonra politikasını değiştirerek Batı Roma üzerine yöneldi.
Batı Roma (Galya) Seferi (451)
Bizans üzerinde kesin egemenlik kurduğuna inanan Attila, Batı Roma’yı dize getirmek için hazırlığa başladı. Batı Roma üzerine yapacağı sefere bir bahane bulması gerekiyordu. Kendisine daha önce nişan yüzüğü gönderen imparatorun kız kardeşi Honoria (Honorya)’nın teklifini kabul ettiğini bildirdi. Çeyiz olarak da imparatorluğun yarısını istedi. Bunun kabul edilmemesi üzerine de harekete geçti. İki ordu Batı Roma’nın asker deposu sayılan Galya’nın Katalon Ovası’nda karşılaştı. Batı Roma ordusunun başında Aetius (Aetyus) adında bir komutan bulunuyordu. Yapılan savaşta iki taraf da ağır kayıplar vererek geri çekildi. Bir yıl sonra, Attila İtalya üzerine yürüdüğünde karşısına Roma ordusunun çıkmaması, daha önce yapılan savaşta Romalıların çok büyük kayıplar verdiğini göstermektedir. Katalon Savaşı’ndan sonra Aetyus’un gözden düşmesi de bu görüşü desteklemektedir.
İtalya Seferi (452)
Attila, 452 yılında yüz bin kişilik ordusuyla Alpler üzerinden İtalya’ya girdi. Roma’nın onu durduracak gücü kalmamıştı. Papa I.Leo başkanlığında bir heyet, Hun imparatorundan Roma’yı bağışlamasını istedi. Attila, papanın ricasını kabul ederek geri döndü. Roma’nın Hristiyan dünyası için kutsal bir merkez olması ve Roma’yı 410 yılında yağmalayan Got kralının aniden ölmesini uğursuzluk sayması bu kararında etkili oldu.
Attlila, Bizans’ı ve Batı Roma’yı etkisiz hale getirdikten sonra, yönünü İran’daki Sasani İmparatorluğu’na çevirdi. Ancak İtalya Seferi’nden sonra, 453 yılında öldü.
Attila’nın kişiliği ve Avrupa Hun Devleti’nin yıkılışı
Attila, tarihin yetiştirdiği büyük devlet adamlarından birisidir. Onun adı günümüze kadar dillerden düşmemiştir. Hakkında operalar bestelenmiş, filmler çevrilmiş, resimleri ve heykelleri yapılmıştır. O, güçlü bir irade sahibi, ciddi, büyük işler başarmaya yetenekli, sadeliği seven ve mütevazi bir hükümdardı. Ölümünden sonra yerine geçen oğulları İlek, Dengizik ve İrnek devleti babaları kadar iyi yönetemediler. İlek, ayaklanan Germen kavimleri ile savaşırken hayatını kaybetti (454). Yerine geçen kardeşi Dengizik zeki fakat siyasi yönden başarısızdı. İçinde bir çok kavmi barındıran Hun Devleti’nin birlik ve bütünlüğünü koruyamadı. Doğu Roma ile yapılan mücadele sırasında öldü (468). Ülkenin başına geçen İrnek, artık Batı ve Orta Avrupa’da tutunmalarının mümkün olmadığını görerek, kendine bağlı Hunlarla beraber Karadeniz’in kuzeyine çekildi. Geriye kalan Hunlardan bir kısmı Orta Asya’ya geri dönerken, diğerleri ise Avrupa’ya doğru yönelmiş olan Avarlara katıldı. Avarlara katılan Hunlar, Bulgar ve Macar devletlerinin kurulmasında etkili oldular