Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor ve Fenerbahçe.. Her yıl transfere yüz milyon dolar gibi büyük paralar harcadılarsa da takımın başına yabancı hoca getirilmesinden dolayı istenilen başarı her zaman gelmedi..
Reha Muhtar'ın yazısından
Aykut, Tayfur, Tugay, Şenol... Sonunda onları kendi futbolcuları kurtaracak...
Daum"un kaprislerinden, kendi bildiğini okumasından fazlaca sıkılmıştı Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe Yönetimi...
Geçen yıl şampiyonluk Trabzon maçında kaybedilince, Aziz Yıldırım, Daum"un biletini hemen kesti...
Bir yıl öncesinden, Daum"u kontrol etmek, kendi başına hareket eden Alman adamı uzaktan yönetmek için, Futbol Direktörü adı altında eski kaptan Aykut Kocaman getirilmişti zaten...
Daum gidince, Aziz Yıldırım, en güvendiği, en rahat ettiği, en kolay sözünü geçirdiği adamı teknik direktör yaptı...
Aykut Kocaman bir teknik direktör olmaktan çok, Fenerbahçe kulübünün bir çalışanıdır...
Bu takımın futbolcusu sonra da teknik direktörle yönetim arasındaki köprüsüdür...
***
Böyle adamları barındırır kulüpler...
Yabancı teknik direktkörlere fazla güvenmediklerinden, nerede ne zaman ne yapacağını bilmediklerinden, "Acaba tanıdığı bir menajer üzerinden bir futbolcu mu getirir, takımda o mevkide oynayanı alacağı futbolcu uğruna takımdan mı keser" sorularının cevaplarını, "kulübün çocuğu" olarak nitelenen eski futbolcular üzerinden alırlar...
Tayfur Havutçu da aynen böyle bir "Beşiktaş kulübü çocuğudur..."
Bir zamanlar Fenerbahçe"de oynamasına rağmen, Süleymen Seba"nın yeğeni olması, Beşiktaş"taki kaptanlığı, arkasından yıllarca teknik direktörlerle Beşiktaş kulübü yönetimi arasında köprü vazifesi görmesi esas misyonudur...
Tayfur Havutçu, Beşiktaş"ta yabancı ya da yerli teknik direktörlerin yardımcısı olmaktan çok, kulübün onlar üzerindeki temsilcisiydi...
Tıpkı Aykut"un Daum üzerindeki misyonu, Tayfur Havutçu"nun Schuster hatta Mustafa Denizli üzerindeki misyonunun benzeriydi...
***
Schuster"le çözülemeyen mesele, tıpkı Fener"de yapıldığı gibi Beşiktaş"da da "öz çocuğuna görevi vermek" biçiminde formüle edildi...
Tayfur zaten yıllardır Beşiktaş yönetiminin, gelen teknik adamlara verdiği yardımcıydı...
2004 yılında ben Beşiktaş yönetimindeyken bile böyleydi...
Şimdi 2011"deyiz ve Tayfur, bunca teknik adamın bir türlü olmamasından sonra "Kulübün adamı olarak kulübün teknik direktörü" oldu...
***
Ve dün Hagi"yi gönderen Galatasaray yönetimi iki ezeli rakibinin yaptığı formülün üzerine atlayıp eski kaptanı Tugay Kerimoğlu"na takımı teslim etti...
Hagi, Galatasaray"ın efasenisiydi, ancak Galatasaray"ın kendisi değildi...
Dışardan birisiydi Hagi...
Oysa Tugay içeriden birisidir...
Tıpkı Tayfur gibi...
Tıpkı Aykut gibi...
Ve elbette tıpkı Şenol Güneş gibi...
***
Ne ilginç...
Her biri 100 milyon euronun üzerinde takımlar kurdular...
Dünyanın en büyük kulüplerinden Barcelona"dan, Real Madrit"ten, Almanya"dan, İspanya"dan, Rijkaard"ları, Schuster"leri ve Daum"ları, Aragones"leri getirttiler...
Bugün onları kontrol için, yönetimin görüşlerini teknik adamlara iletmek için görevlendirdikleri öz çocuklarını takımın başına vermek zorundalar...
Şenol Güneş"i ayıralım...
Ne Aykut"un (Kocaman) ne Tayfur"un (Havutçu), ne Tugay"ın (Kerimoğlu) Fenerbahçe"ye, Beşiktaş"a, Galatasaray"a gelebilecek bir futbol teknik direktörü kariyerleri yok...
Hiçbirinin arkasında üç büyüklerin yanına yaklaşacak bir CV henüz yok...
***
Ne ki bu hiçbir şey ifade etmiyor...
Yönetimler ve Başkanlar rahat ettikleri, kontrol ettikleri, uyumlu çalıştıkları, otoritelerini tartışmadıkları adamlarla, çalışıyorlar...
"Hoca ne der" duygusundan çok, "Ben Hoca"ya söylerim" dürtüsünün ağır bastığı formüller bunlar...
Zinhar Aykut"u, Tayfur"u, Tugay"ı suçlayacak bir eleştirinin salvoları değil bunlar...
Başkanlar ve yönetmler en rahat işbirliği yapacakları adamlarla çalışacaklar elbette...
Barcelano"nın teknik adamı Quardiola örneği herkesin gözünün önünde...
Niye Aykut, Tayfur, Tugay birer Quardiola olmasınlar...
Neden Fatih Terim örneği, bir istisnanın dışında, bir sistemin mucizesi olmasın?..
Olabilir elbet...
O sistemi de "Yuvadan yetişen bu üç çocuk" gerçekleştirir belki kim bilir?..
Ne ki, buradaki esas amaç mucizeden önce, "Başkanların kolay yönetibilir" adam aramaları gerçeğidir...
Onun için Aziz Yıldırım, soyunma odasına girip "Son maç konuşmasını" yapıyor...
Fatih Terim"in, ya da Schuster"in veya Aragones"in çalıştırdığı bir takımda Aziz Yıldırım"ın kafasına estiği gibi girip Galatasaray maçının son maç konuşmasını yapması mümkün mü?..
Ne dersin Ercan?..
VATAN
Reha Muhtar'ın yazısından
Aykut, Tayfur, Tugay, Şenol... Sonunda onları kendi futbolcuları kurtaracak...
Daum"un kaprislerinden, kendi bildiğini okumasından fazlaca sıkılmıştı Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe Yönetimi...
Geçen yıl şampiyonluk Trabzon maçında kaybedilince, Aziz Yıldırım, Daum"un biletini hemen kesti...
Bir yıl öncesinden, Daum"u kontrol etmek, kendi başına hareket eden Alman adamı uzaktan yönetmek için, Futbol Direktörü adı altında eski kaptan Aykut Kocaman getirilmişti zaten...
Daum gidince, Aziz Yıldırım, en güvendiği, en rahat ettiği, en kolay sözünü geçirdiği adamı teknik direktör yaptı...
Aykut Kocaman bir teknik direktör olmaktan çok, Fenerbahçe kulübünün bir çalışanıdır...
Bu takımın futbolcusu sonra da teknik direktörle yönetim arasındaki köprüsüdür...
***
Böyle adamları barındırır kulüpler...
Yabancı teknik direktkörlere fazla güvenmediklerinden, nerede ne zaman ne yapacağını bilmediklerinden, "Acaba tanıdığı bir menajer üzerinden bir futbolcu mu getirir, takımda o mevkide oynayanı alacağı futbolcu uğruna takımdan mı keser" sorularının cevaplarını, "kulübün çocuğu" olarak nitelenen eski futbolcular üzerinden alırlar...
Tayfur Havutçu da aynen böyle bir "Beşiktaş kulübü çocuğudur..."
Bir zamanlar Fenerbahçe"de oynamasına rağmen, Süleymen Seba"nın yeğeni olması, Beşiktaş"taki kaptanlığı, arkasından yıllarca teknik direktörlerle Beşiktaş kulübü yönetimi arasında köprü vazifesi görmesi esas misyonudur...
Tayfur Havutçu, Beşiktaş"ta yabancı ya da yerli teknik direktörlerin yardımcısı olmaktan çok, kulübün onlar üzerindeki temsilcisiydi...
Tıpkı Aykut"un Daum üzerindeki misyonu, Tayfur Havutçu"nun Schuster hatta Mustafa Denizli üzerindeki misyonunun benzeriydi...
***
Schuster"le çözülemeyen mesele, tıpkı Fener"de yapıldığı gibi Beşiktaş"da da "öz çocuğuna görevi vermek" biçiminde formüle edildi...
Tayfur zaten yıllardır Beşiktaş yönetiminin, gelen teknik adamlara verdiği yardımcıydı...
2004 yılında ben Beşiktaş yönetimindeyken bile böyleydi...
Şimdi 2011"deyiz ve Tayfur, bunca teknik adamın bir türlü olmamasından sonra "Kulübün adamı olarak kulübün teknik direktörü" oldu...
***
Ve dün Hagi"yi gönderen Galatasaray yönetimi iki ezeli rakibinin yaptığı formülün üzerine atlayıp eski kaptanı Tugay Kerimoğlu"na takımı teslim etti...
Hagi, Galatasaray"ın efasenisiydi, ancak Galatasaray"ın kendisi değildi...
Dışardan birisiydi Hagi...
Oysa Tugay içeriden birisidir...
Tıpkı Tayfur gibi...
Tıpkı Aykut gibi...
Ve elbette tıpkı Şenol Güneş gibi...
***
Ne ilginç...
Her biri 100 milyon euronun üzerinde takımlar kurdular...
Dünyanın en büyük kulüplerinden Barcelona"dan, Real Madrit"ten, Almanya"dan, İspanya"dan, Rijkaard"ları, Schuster"leri ve Daum"ları, Aragones"leri getirttiler...
Bugün onları kontrol için, yönetimin görüşlerini teknik adamlara iletmek için görevlendirdikleri öz çocuklarını takımın başına vermek zorundalar...
Şenol Güneş"i ayıralım...
Ne Aykut"un (Kocaman) ne Tayfur"un (Havutçu), ne Tugay"ın (Kerimoğlu) Fenerbahçe"ye, Beşiktaş"a, Galatasaray"a gelebilecek bir futbol teknik direktörü kariyerleri yok...
Hiçbirinin arkasında üç büyüklerin yanına yaklaşacak bir CV henüz yok...
***
Ne ki bu hiçbir şey ifade etmiyor...
Yönetimler ve Başkanlar rahat ettikleri, kontrol ettikleri, uyumlu çalıştıkları, otoritelerini tartışmadıkları adamlarla, çalışıyorlar...
"Hoca ne der" duygusundan çok, "Ben Hoca"ya söylerim" dürtüsünün ağır bastığı formüller bunlar...
Zinhar Aykut"u, Tayfur"u, Tugay"ı suçlayacak bir eleştirinin salvoları değil bunlar...
Başkanlar ve yönetmler en rahat işbirliği yapacakları adamlarla çalışacaklar elbette...
Barcelano"nın teknik adamı Quardiola örneği herkesin gözünün önünde...
Niye Aykut, Tayfur, Tugay birer Quardiola olmasınlar...
Neden Fatih Terim örneği, bir istisnanın dışında, bir sistemin mucizesi olmasın?..
Olabilir elbet...
O sistemi de "Yuvadan yetişen bu üç çocuk" gerçekleştirir belki kim bilir?..
Ne ki, buradaki esas amaç mucizeden önce, "Başkanların kolay yönetibilir" adam aramaları gerçeğidir...
Onun için Aziz Yıldırım, soyunma odasına girip "Son maç konuşmasını" yapıyor...
Fatih Terim"in, ya da Schuster"in veya Aragones"in çalıştırdığı bir takımda Aziz Yıldırım"ın kafasına estiği gibi girip Galatasaray maçının son maç konuşmasını yapması mümkün mü?..
Ne dersin Ercan?..
VATAN