Türkiye Spor Yazarları Derneği, Trabzonspor ve Beşiktaş'ın internet sitelerinden yayımladıkları bildiriler üzerine bir açıklama yaptı.
Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "Futbol dünyamızda her yıl bu aylarda sahnelenmekte olan bir müsamerenin bir kez daha gündeme gelmiş olmasını derin bir üzüntü ve şaşkınlıkla izlemekteyiz.
Şampiyonluk yarışında hakem hataları başta olmak üzere çeşitli nedenlerle mağdur edildiklerine inanan kesimler, hiçbir kural ve anlayışla bağdaşmayacak biçimde suçlama yarışı içine girmişlerdir.
Bununla ne yapılmak istendiği bilinmektedir. Şampiyonluk yarışının sadece sahada verilmediğine inanan kesimler, önümüzdeki maçlar için kendilerine avantaj oluşturabilme gayreti içine girebilmektedir.
Yarışta geri kalmış olanlar da aslında kendileri çok doğru ve başarılı işler yaptıkları halde, dışlarında gelişen birtakım olaylar nedeniyle mağdur edildiklerine camialarını inandırmaya çalışmaktadır.
Camialarının sağduyulu kesimlerinin bile üzüntüyle izlediği bu anlamsız hareketler, oluşturduğu öteki sıkıntıların yanında gerginlik ortamının da tırmanmasına yol açmaktadır. Bu kapsamda bazıları düpedüz suç işlemekten bile kaçınmayacak bir ölçüsüzlük içindedir. Kulüpler adına yapılan açıklamaların önemli bir bölümünün 5149 sayılı yasanın suç saydığı fiiller arasında yer alabilecek nitelikte olduğu açıktır.
Gelişmelerle ilgili olarak spor medyasının da suçlanması, üzücü olmayı da aşan utandırıcı bir durumdur. Bu suçlamayı yapan kişi ve kuruluşların bugün bulundukları noktaya gelmelerinde medyanın olumlu payı gün gibi ortadadır. "Bugün memleketin 4'te 3'ü bizim şampiyonluğumuzu istiyor" diyebilen kişilerin, böylesi bir sempatinin oluşmasında payı yadsınamayacak medyayı hedef alması pek sağlıklı bir durum değildir.
Sporla ilgili bütün kesimler şunu da çok iyi bilirler: Saha dışında ne kadar gürültü patırtı ederseniz edin, iş döner dolaşır sahada biter! Bunun tersi çok iddia edilmiş ama doğruluğu da pek ortaya konulamamıştır. İşlerin saha dışında bittiğine inananlar, o karanlık labirentlerde kaybolup gitmişler ya da sonunda yine sahadaki sporun aydınlatıcı ışığına yüzlerini çevirmek zorunda kalmışlardır.
Ayrıca sözkonusu bildirilerin içeriği ve üslubu, ilgili camiaların ulaştığı düzeyi yadsıyacak niteliktedir. Bu kapsamda özellikle medyaya yönelik ifadeler son derece çirkin ve yakışıksızdır. Bu asla kabul edilemez nitelikteki ifadeleri kullananlar, bundan sonraki dönemlerde de her dakika o medya ile birlikte yaşamak zorunda olduklarını unutmamalı ve nezaket sınırlarını aşmamaya özen göstermelidir.
Sözü edilen konularda en büyük eleştiriler o beğenmedikleri medya tarafından yapılmakta ve bütün gerçekler ortaya konulmaktadır. Herhangi bir takım aleyhine ya da lehine yapılmış hakem hataları başta olmak üzere sporumuzla ilgili her türlü gelişme yine bu medya tarafından mercek altına alınıp enine boyuna irdelenmektedir. Bunun sayılamayacak kadar çok örneği, gazete, televizyon, radyo ve internet arşivlerindedir.
Sporda başarının bu tür demeç savaşları ve masabaşı açıklamalarıyla olmayacağı belki de binlerce kez kanıtlanmış bir gerçektir. Herkesin kendi işine gücüne bakması, gerginlik yaratıcı suçlamalardan kaçınıp hedefine yoğunlaşması, en sağlıklı ve iyi sonuç verecek olan durumdur.
Bu kapsamda Futbol Federasyonuna yönelik suçlamaların da yersiz ve tutarsız olduğunu görüyoruz. Çok kısa bir zaman önce Federasyonu çalışmaları için öven kesimlerin, karşılaştıkları herhangi bir zorluk nedeniyle bunun tam tersini ileri sürmeye kalkmaları inandırıcı olmuyor. Türk hakemliğinin belki de en parlak dönemlerinden birini yaşamakta olduğu şu ortamda, yapılan hataların abartılmasının kimseye bir yararı olmayacağı da açıktır.
İlgili bütün kişi ve kuruluşları, sporumuza zarar veren bu anlamsız kavgadan uzak durmaya davet ediyoruz. Camiaların sağduyulu kesimlerinin de seslerini yükseltip bunlara geçit vermemesinin önemine inanıyoruz. Daha çok uzun yıllar spor dünyasının içindeki insanlar olarak yüzyüze geleceğimizi hatırlatıp o durumlarda birbirimizin yüzüne bakabilecek durumda olmamızın önemi noktasında uyarmakta yarar görüyoruz."
Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "Futbol dünyamızda her yıl bu aylarda sahnelenmekte olan bir müsamerenin bir kez daha gündeme gelmiş olmasını derin bir üzüntü ve şaşkınlıkla izlemekteyiz.
Şampiyonluk yarışında hakem hataları başta olmak üzere çeşitli nedenlerle mağdur edildiklerine inanan kesimler, hiçbir kural ve anlayışla bağdaşmayacak biçimde suçlama yarışı içine girmişlerdir.
Bununla ne yapılmak istendiği bilinmektedir. Şampiyonluk yarışının sadece sahada verilmediğine inanan kesimler, önümüzdeki maçlar için kendilerine avantaj oluşturabilme gayreti içine girebilmektedir.
Yarışta geri kalmış olanlar da aslında kendileri çok doğru ve başarılı işler yaptıkları halde, dışlarında gelişen birtakım olaylar nedeniyle mağdur edildiklerine camialarını inandırmaya çalışmaktadır.
Camialarının sağduyulu kesimlerinin bile üzüntüyle izlediği bu anlamsız hareketler, oluşturduğu öteki sıkıntıların yanında gerginlik ortamının da tırmanmasına yol açmaktadır. Bu kapsamda bazıları düpedüz suç işlemekten bile kaçınmayacak bir ölçüsüzlük içindedir. Kulüpler adına yapılan açıklamaların önemli bir bölümünün 5149 sayılı yasanın suç saydığı fiiller arasında yer alabilecek nitelikte olduğu açıktır.
Gelişmelerle ilgili olarak spor medyasının da suçlanması, üzücü olmayı da aşan utandırıcı bir durumdur. Bu suçlamayı yapan kişi ve kuruluşların bugün bulundukları noktaya gelmelerinde medyanın olumlu payı gün gibi ortadadır. "Bugün memleketin 4'te 3'ü bizim şampiyonluğumuzu istiyor" diyebilen kişilerin, böylesi bir sempatinin oluşmasında payı yadsınamayacak medyayı hedef alması pek sağlıklı bir durum değildir.
Sporla ilgili bütün kesimler şunu da çok iyi bilirler: Saha dışında ne kadar gürültü patırtı ederseniz edin, iş döner dolaşır sahada biter! Bunun tersi çok iddia edilmiş ama doğruluğu da pek ortaya konulamamıştır. İşlerin saha dışında bittiğine inananlar, o karanlık labirentlerde kaybolup gitmişler ya da sonunda yine sahadaki sporun aydınlatıcı ışığına yüzlerini çevirmek zorunda kalmışlardır.
Ayrıca sözkonusu bildirilerin içeriği ve üslubu, ilgili camiaların ulaştığı düzeyi yadsıyacak niteliktedir. Bu kapsamda özellikle medyaya yönelik ifadeler son derece çirkin ve yakışıksızdır. Bu asla kabul edilemez nitelikteki ifadeleri kullananlar, bundan sonraki dönemlerde de her dakika o medya ile birlikte yaşamak zorunda olduklarını unutmamalı ve nezaket sınırlarını aşmamaya özen göstermelidir.
Sözü edilen konularda en büyük eleştiriler o beğenmedikleri medya tarafından yapılmakta ve bütün gerçekler ortaya konulmaktadır. Herhangi bir takım aleyhine ya da lehine yapılmış hakem hataları başta olmak üzere sporumuzla ilgili her türlü gelişme yine bu medya tarafından mercek altına alınıp enine boyuna irdelenmektedir. Bunun sayılamayacak kadar çok örneği, gazete, televizyon, radyo ve internet arşivlerindedir.
Sporda başarının bu tür demeç savaşları ve masabaşı açıklamalarıyla olmayacağı belki de binlerce kez kanıtlanmış bir gerçektir. Herkesin kendi işine gücüne bakması, gerginlik yaratıcı suçlamalardan kaçınıp hedefine yoğunlaşması, en sağlıklı ve iyi sonuç verecek olan durumdur.
Bu kapsamda Futbol Federasyonuna yönelik suçlamaların da yersiz ve tutarsız olduğunu görüyoruz. Çok kısa bir zaman önce Federasyonu çalışmaları için öven kesimlerin, karşılaştıkları herhangi bir zorluk nedeniyle bunun tam tersini ileri sürmeye kalkmaları inandırıcı olmuyor. Türk hakemliğinin belki de en parlak dönemlerinden birini yaşamakta olduğu şu ortamda, yapılan hataların abartılmasının kimseye bir yararı olmayacağı da açıktır.
İlgili bütün kişi ve kuruluşları, sporumuza zarar veren bu anlamsız kavgadan uzak durmaya davet ediyoruz. Camiaların sağduyulu kesimlerinin de seslerini yükseltip bunlara geçit vermemesinin önemine inanıyoruz. Daha çok uzun yıllar spor dünyasının içindeki insanlar olarak yüzyüze geleceğimizi hatırlatıp o durumlarda birbirimizin yüzüne bakabilecek durumda olmamızın önemi noktasında uyarmakta yarar görüyoruz."