Şampiyonun kaskındaki Osmanlı Tuğrası'nın sırrı   Konuyu açan: alptraum   İlk Mesaj: 12-05-2010 (14:11)   Son Mesaj: 12-05-2010 (14:11)    Cevap: 0    Gösterim: 697  

    12-05-2010

    Şampiyonun kaskındaki Osmanlı Tuğrası'nın sırrı

    Şampiyonun kaskındaki Osmanlı Tuğrası'nın sırrı
    Kenan Sofuoğlu, Türk motor sporunun dünyadaki tek gururu... Ekim’de Dünya Supersport Şampiyonu oldu. Şimdi ise MOTO GP2’de yarışan ilk Türk yarışçı unvanını kazandı.

    Tuğrul Tunalıgil'in röportajı

    Kenan Sofuoğlu, Türk motor sporunun dünyadaki tek gururu... Ekim"de Dünya Supersport Şampiyonu oldu. Şimdi ise MOTO GP2"de yarışan ilk Türk yarışçı unvanını kazandı. İki abisini pistteki kazalarda kaybeden 27 yaşındaki sporcu, "Ailem bu noktaya kolay gelmediğimi bildiği için abilerimin vefatı sonrasında beni vazgeçirmedi. Ama bugün bana "bırak, artık yarışma" deseler, sözlerini dinlerdim. Yarış öncesi onları mutlaka arar, dualarını almadan piste adımımı atmam" diyor.
    * Hız tutkusunu hayatınıza nasıl girdi?
    Adapazarı Akyazı"da babamın motosiklet tamirhanesinde... İki ağabeyimle hayallerimizde hep yarışçı olmak vardı. O günlerde Türkiye"den yurt dışına çıkmış hiç yarışçı yoktu. Zaten topu topu 4 motor yarışçısı vardı, bunlardan 3"ü de bizdik. 2001"de kriz patlayınca Türkiye"deki yarışlar da öldü. Bu da bizi yurt dışına itti. "Yamaha Cup" kupasına katıldım. Şampiyonada 8 yarışın 6"sını kazanınca, profesyonel teklifler aldım.

    * Doğuştan gelen bir yeteneğiniz mi var, yoksa sırrınız çalışmak mı?

    Biz zaten motosikletin üzerinde büyüdük. Ben bu spora çok erken yaşta başladım. İlk kez 22 yaşında Dünya Şampiyonu oldum. 2001"de yurt dışına çıkınca Avrupa Şampiyonası"na gitmek istedim. Çünkü biz Türkiye"nin en iyisiydik. Ama ilk yıllar o kadar yavaştık ki, Avrupa"da herhangi bir ülkenin 3"üncü liginde oynayan futbolcular gibiydik. Ben o gün Avrupa Şampiyonası"na girmek için babama çok yalvardım. Babam "Gerek yok. Biz bunlardan çok aşağı seviyedeyiz" dedi. Ben inatla antrenmanlara katılıp düştüm. Ama o gün yaşadıklarım beni kamçıladı. Türkiye"ye dönecekken Almanya"daki arkadaşım beni aradı. Amatör yarışçıların katıldığı Yamaha Cup"ta yarışmamı istedi. Önce "Ne işim var" dedim. Sonra yarıştım. Beni işte o "Yamaha Cup" buraya getirdi. Orada 25 yılın en yetenekli pilotu seçildim ve profesyonel teklifler aldım.

    "Sponsor olsa bugün MOTOGP"nin 1 numaralı yarışçısı olurdum"

    * MOTO GP2"yi neden tercih ettiniz?

    İki kez Supersport Dünya Şampiyonu oldum. Şimdi Avrupa"da ismimi daha büyütmek için MOTO GP2"yi tercih ettim. "Hem MOTO GP2"de şampiyon oldu, hem de Supersport"ta dünya şampiyonu oldu" dedirtmek istiyorum. Türkiye"nin en büyük şirketleri gelip "Kenan arkandayız" dese, yarın MOTOGP"nin 1 numaralı takımında yarışırım. MOTOGP"dekilerin büyük sponsorlar var. Valentino Rossi"nin bile sponsoru Bugatti...

    * Yarışta kaç kilometrelere çıkıyorsunuz?

    300-320"lere çıkıyorum.

    * Tehlikeli bir hız...

    Yarışı kazanmaya öyle konsantre olunca başka hiçbir şeyi düşünmüyorsunuz. Hayatınız pistte hep o hızlarla geçtiği için bu kilometreler çok doğal geliyor. O anda sadece daha iyi tur derecesi yapmayı düşünüyorum. Normal biri arabayla 100-120 ile giderken ne hissediyorsa, benim için de aynısı geçerli. Motorun üzerinde zaten kilometre saati yok. 320 km"ye ulaştığınızda ufacık bir hata ile yoldan çıkıp düşebilirsiniz. O zaman "her şey bitti" demek. Tekrar kalkıp yarışı tamamlasan bile, diğerlerine geçildiğin için yarışı kaybedersin.

    * Vücudunuz yarışlarda ne kadar zorlanıyor?

    Red Bull"un akrobasi uçağına binmiştim. Pilot bana çok ağır G"ler yedirmişti. Ama hiç etkilemedi. Yarışlarda da bayağı G yiyoruz ve dayanabiliyoruz. Virajlarda vücudumuz bir o yana, bir bu yana savruluyor. Yazın 30-35 derecedeki bir yarışta 2-3 kilo su kaybediyoruz.

    "Yanmaz kıyafetimiz kanguru derisinden yapılıyor"

    * Düştüğünüz zaman yaralanma riskiniz ne?

    Yarışlarda düşmeler kalkmalar çok normaldir. Bu yaralanma riskini en aza indirmek için tulum şeklindeki özel ve yanmaz kumaşlı bir elbise giyiyoruz. Ayrıca bu elbisenin sırtına yapılan özel çıkıntı da olası bir düşmede pilotun kafasının yere çarpmasını engelliyor. Bu elbise sayesinde, 200-220 km hızla düştüğünüz zaman, yerde 200 metre bile sürüklenseniz, hiçbir zarar almıyorsunuz. Sadece takla attığınız zaman kolunuzu ya da bacağınızı kırma ihtimaliniz var. Kıyafet kanguru derisinden yapılıyor. Kanguru derisi çok hafiftir. Yerde istediğiniz kadar sürüklenin, yanma ihtimali yok. Yırtılma ihtimali de çok düşük. Kaskımız ve eldivenimiz de en özel deriden yapılıyor.

    * Yarışta viraj dönerken pilotların diz kapakları yere temas ediyor. Zor bir hareket mi bu?

    Virajları alırken dizinizi yere değdiriyorsunuz. Çünkü diz virajlarda bir nevi "üçüncü tekerlek" işlevi görüyor. Herkes "Orada bilye mi var?" diye sorar. Orada sert bir plastik var. O plastik aşındıkça yenisiyle değişiyor. Kimi pilot yere dizini çok değdirir, kimisi az... Ama viraja girerken her pilotun dizi yere değer. Dizde ağrı ya da sızı hissetmezsiniz. Çünkü diz kısmınızda altına yumuşak süngerler yerleştirilmiş bir plastik madde var.

    "Ölümü düşünen bir yarışçı asla yarışamaz"

    * Abilerinizi pistlerde kaybettiniz. Yarıştayken ölümü hiç düşünüyor musunuz?

    Söz konusu bile değil. Ölümü düşünen bir yarışçı zaten yarışamaz. Bir örnekle anlatayım. Aslında MOTOGP2"nin son 2 yarışına benim katılma hakkım yoktu. Çünkü oranın belli pilotları var. Oraya 1 kişi ekstradan katılamıyordu. Ama sezon ortasında şampiyonanın Japon pilotu Tomisawa hayatını kaybettiği için 1 koltuk boştu. Ben de 2010 Dünya Şampiyonu olduğum için bu yarışı bana teklif ettiler. Sezonu bitirir bitirmez, o ölen pilotun yerine yarışa gittim. Demek istediğim şu: Eğer ölümü düşünseydim, üzerinde 3 ay önce bir başka pilotun öldüğü motoru kullanmazdım. Ölüm olayına gelince, yarışta bunu yaşamak yüzde 2-5 ihtimal. Ama eceliniz geldiyse, yarışta da ölürsünüz, trafikte de... Trafikte hayatınızı kaybetme ihtimali bizim yarışlara göre daha yüksek.

    * Hayatını sürekli riske etmek stresli mi?

    Ölüm konusu bence bir ecel meselesi. Benim iki ağabeyim de kazalarda vefat etti. Birisine yolda karşıdan karşıya geçerken araba çarptı. Diğeri de yarışta vefat etti. Burada ecelin nerede ve nasıl geldiği önemli değil. Bizim zaten ailece böyle bir inancımız olmasa, bugün annem babam benim yarışmama izin vermezdi. Bugün "Ecelden korktum, yarışmayacağım" diyemezsin. Ecel gelse, zaten beni oturduğum koltukta da yakalayacak. Ben bir yılda 120"nin üzerinde uçağa biniyorum. Çoğu kez uçağın sis yüzünden pisti pas geçtiğine tanık oldum. Bir seferinde Avustralya"dan dönerken uçak 1.5 saat içinde 4 kez inmeye çalıştı ama 4"ünde de inemedi. Böyle riskleri görünce zaten "Hayatın her yanında risk vardır" diyorsunuz.

    * İki ağabeyinizi kaybettiğinizde anneniz "Bu sporu yapma, bırak" deseydi, ne yapardınız?

    O günlerde zaten annem bana "Yurt dışına gitme, burada beraber kalalım" diyordu. Ama "sporu bırak" demedi. Aradan zaman geçince onlar da kabullendi. Ailem de bu noktaya kolay gelmediğimi bildiği için beni durdurmadı. Ama bugün annem bana "Yapmayacaksın, bitti" dese, kesinlikle onların sözünü dinlerim.

    "Kavuğu alıp hiç giyememek de vardı ama takmak nasip oldu"

    * Kaskınızın üzerine neden Osmanlı arması yerleştirdiniz?

    Bu aslında bir Osmanlı Tuğrası... Sonuçta bu armalar ve tuğralar bizim eski kültürümüzü anlatıyor. Avrupa"dakiler sordukları zaman onlara bizim çok eskiye dayanan bir kültürümüz olduğunu anlatıyorum. Bir de küçüklüğümden beri içimde hep Osmanlı"ya olan bir hayranlık var. O yüzden bu tuğrayı yaptırmayı gerekli gördüm. 2007"de de kaskıma da "Fatih Sultan Mehmet arması" yerleştirmiştim.

    * Dünya Şampiyonu olduktan sonra da kavuk giyme fikri nereden çıktı peki?

    Sezon başından beri şampiyon olursam kürsüde Osmanlı kavuğu giyerek kutlama yapmayı planlıyordum. Çünkü her pilot şampiyon olduğu zaman kendi ülkesine, geçmişine ve tarihine dayalı şovlar yapar. Benim de niyetim şampiyon olursam, o kavuğu takmaktı. Şampiyon olmak da, kavuğu takmak da nasip oldu. Ama kavuğu alıp da kullanamamak vardı. Çünkü son yarışta şampiyonluğu kaybetseydim, kavuğu kutusunda saklayacaktım. Sonuçta o bir hayaldi. Eğer olmasaydı, 2011 ve 2012"yi bekleyecektim. Yabancı TV"ler beni kavukla gördüklerinde "Turkish Sultan" dediler. Benle röportajlar yaptılar. Çünkü sultanların kullandığı bir kavuğa benziyordu."Neden taktın" diye sorduklarında "Bizim çok eski geçmişimizi anlattığı için" dedim.

    "220 km hızla rakibimle çarpıştım, ölümle burun buruna geldim"

    "2008 yılında yarış esnasında yaklaşık 220 km süratle bir başka pilotla çarpıştım. Rakibim motorunun kontrolünü kaybedip benim önüme düştü. Ben de kendisine 220 km hızla vurdum. Çok büyük bir kaza olmasına rağmen, ben sadece belimden sakatlandım. Kırık değildi. Ama o sakatlık yüzünden şu anda hâlâ sıkıntı yaşıyorum. Özellikle yarışlarda belimden hep problem yaşıyorum. Bunun dışında 12 yıldır yarışıyorum, daha bugüne kadar hiçbir yerim kırılmadı. Sadece antrenmanlarda motokros yaparken kırıldı. Motor üzerinde en riskli hareket, emin olmadığınız bir şekilde rakibinize atak yapmaktır. Yaptığınız bu atak yüzünden de hem kendiniz, hem de rakibiniz yarış dışı kalabilir. Ama sonuçta bu yarış kesinlikle risk taşıyan bir spor... Risk almadan da yarış kazanamazsınız."

    Vatan - Pazar




    Şampiyonun kaskındaki Osmanlı Tuğrası'nın sırrı Yorumları