Bireyin toplumsal kuruluşu, Aydınlanma düşüncesinin eleştirisine katkı yapan bir diğer düşünür, Rousseau nun yakın çağdaşı Johann Gottfried von Herder (1744-1803) için önemli bir rol oynar. Herder 'in düşüncesinin merkezinde, onun, insanlığımızın özsel aracı olarak, dil görüşü bulunur. Dil, bilinç ya da `refleksiyon'da örtük olarak bulunan insana özgü bellek ve önceden kestirme güçlerinin temelinde bulunmaktadır. Bu güçler, insanın, hayvanlar karşısındaki, göreli yetersizlik ve güçsüzlüğünü telafi ederler. Hayvanın içgüdüsel tepkilerinin sabitliği ve kesinliğinin yerine, insan varlıklarının daha büyük bir özgürlüğe ve birbirleriyle işbirliği yapma gelişkin yeteneğine sahip olmasına imkân verirler. Herder için, insanın düşünce ve bilincinin özsel aracı olarak dilin, sadece, o olmadan da varolabilecek olan düşünce ya da fikirlerin ifadesi için bir alet olmaması hususu can alıcı bir öneme sahiptir. Dil düşünceyi mümkün kılan ve bundan dolayı da, ondan ayrılamaz olan bir şeydir. Aynı şekilde, farklı diller, yalnızca aynı düşüncelerin ifadesi için alternatif aletler olmayıp, farklı düşünme ve hissetme biçimlerine, farklı düşünce ve duygulara tekabül ederler. Bunun bir sonucu, bir dil- den bir başkasına doyurucu bir biçimde tercüme yapmanın güç, hatta imkânsız olabilmesidir. Dilin insan düşüncesi ve kültüründe oynadığı bu `kurucu rol', ister doğal, ister entellektüel veya ister tinsel olsun, evrensel bir insan özü düşüncesiyle de bağdaşmaz; işte bu, insan doğası ya da tarihsel ilerlemeyle ilgili, Aydınlanma tarafından onaylanan, evrenselci kabulleri biraz daha zayıflatan bir sonuçtur. Herder 'in görüşleri, bunun yerine, ayrı halkların özgül tarihlerinin önemini vurgular. Bu görüşler aynı zamanda, ondokuzuncu yüzyılın her hâlde en etkili ideolojik gücü olacak olan milliyetçiliğe de ilham vermiştir. Farklı halkların ya da ulusların dilleri, ayrı bir ulusal kimliği tanımlayan, kültür ve duyarlılık farklılıklarına tekabül eder.
Gerçekten de, Herder bazı bakımlardan, Aydınlanmanın kabullerinden, Rousseau 'dan bile daha radikal bir biçimde ayrılır. Rousseau her ne kadar evrensel tarihlere ve kaçınılmaz ilerleme kavramlarına şüpheyle baksa da, çağdaşlarına çok can alıcı bir öğüt vermekten geri durmaz. O, toplumsal gelişmenin yönü ve modernitenin nimetleri konusunda kararsızlık içindedir, bununla birlikte bu gelişme sürecinden kaçınılabileceğini ya da onun şimdi tersine çevrilebileceğini düşünmez. Rousseau ’nun sosyal ve politik felsefesi, anlam belirsizliğine izin verse bile, açık- ça buyurucudur. Oysa, Herder in düşüncesi rölativizme kayar. Onun insan toplumuna ilişkin yorumu, farklı halk ve kültürlerin değerleriyle `karakter özellikleri'nin mukayese edilemezliğini gerektirir görünmektedir. Bir ulus ya da halkın biricik olan hayat tarzı, ona evrensel bir insan özü veya tek bir ideal toplum modeliyle nihaî olarak değer biçilmek bir yana, başka bir ulusun hayat tarzıyla ölçülemez. Herder her ne kadar geride, herkesçe paylaşılan bir `insanlığın' (Hümanitüt) varlığını kabul etse de, bu, dil ve kültür farklılıklarıyla örtülür. İnsan toplumlarının çeşitliliğini, Hume ve Montesquieu gibi diğer Aydınlanma düşünürleri de kabul etmişlerdir, fakat onlar yasaların ve geleneklerin değişkenliğinin, ortak insan ihtiyaçlarını karşılamanın alternatif yolları olarak gördüler. Öte yandan, Herder in bene ilişkin yorumu, insan ihtiyaçlarının bile kendi topluluklarının somut hayat tarzlarından ayrılmaz olduğunu telkin eder. Başka bir deyişle, Herder'in ulusal ve kültürel farklılığa olumlu bir değer biçmesi, Aydınlanmanın evrenselleştirme eğilimlerine, gerçekte belirsiz birtakım içerimlerle birlikte, bir alternatif sağlar. Bir yandan, çeşitliliğin tanınması, onsekizinci yüzyıl boyunca Fransız kültürünün hâkimiyetine içerlemiş, Almanca konuşan bir dünyada özgürleştirici bir rol oynamıştır. Almanlar, kendi yollarını modernitenin çalıları içinden geçerek aramalıydılar. Öte yandan, kimileri için rölativizmden nihilizme yalnızca birkaç adım vardı. Eğer evrensel hiçbir ahlâkî standart yoksa, o zaman hiçbir standartın olmaması da pekâla mümkündür. Herhangi bir değer, müstakil bir kültürel geleneğin özsel bir bileşeni olarak, savunulabilir. Bireyin toplumsal kuruluşundan rölativizm aracılığıyla nihilizme çıkan görünüşteki kısa yol, göreceğimiz gibi, Kıta Avrupası geleneğinde yer alan daha sonraki düşünürlere çetin ve tekrar tekrar ortaya çıkan bir problem hazırlar.
Kendisi Romantik hareketin bir üyesi olmasa dahi, Herder 'in düşünceleri Romantizmin onsekizinci yüzyılın sonlarına doğru yükselişinde de önemli bir rol oynamıştır. Kısmen Fransız Aydınlanmasının hâkimiyetine duyulan ulusal hınçla motive olan Alman düşünürler, `Alman ruhunun daha dindar, içe dönen bakışı'nı geliştirdiler.s° Fransız düşüncesinin cansız ve türdeşleştirici materyalizmine karşı, dini ya da daha dikkatli ifade edildiğinde, din aracılığıyla ifade edilen hakikatleri savunmaya dönük yaygın bir ilgi vardı.sı Romantizm, insanlığın duygusal, tinsel ve estetik niteliklerini kutsar. Romantikler Kant 'ın ahlâk felsefesinden, özellikle de onun, ahlâkî hayatın doğa biliminin deterministik ve indirgeyici kategorilerinden farklı terimlerle anlaşılması gerektiği mesajından etkilenmişlerdi. Kant 'ın rasyonel benin evrensel bir biçimde geçerli olan ahlâk yasasına tâbi olma ve aızu ya da eğilimin `empirik' motiflerinden bağımsızlığı olarak, katı özerklik anlayışı onların pek ilgisini çekmedi: Onlar bunun yerine, Goethe 'nin mektup tarzında yazılmış, oldukça popüler romanı The Sorrows of Young Werther (Genç Werther'in Acıları) 'inde (1774) belirgin olan niteliklere, otantiklik, doğallık ve kendini ifade etmeye değer verdiler. Aynı zamanda Romantikler, yalın bir biçimde duygucular da değildiler. Herşey bir yana, duygu ve tutkunun hem düşünce ve hem de kurguda ele alınması, pek de Romantiklerle başlamış olan bir şey değildi. İtiraza açık olan, bu ele alınışın, özellikle onsekizinci yüzyılın gücü tükenmiş klasisizmi olarak görülmüş olan akımdaki ilham vermeyen doğasıydı. Romantikler özgünlüğü ve bireyselliği, sanatsal ve zaman zaman da toplumsal normların muhalefetini, ve salt uzlaşımsal olan bütün duygu ve eylemi hor görmeyi savundular. Onlar, İsaiah Berlin 'in sözleriyle, `akıl karşısında duygunun değil de, mağrur, inatçı ve engellenmemiş insan irâdesinin sözcüleriydiler.
Romantizm için, değer ve güzellik herşeyden önce biricik ve özgün olana ait özelliklerdir. Bir sanat eserine şekil veren sanatçılar gibi, bireyler de kendi özniteliklerini, bireyselliklerini işlemelidirler. Taylor, Romantik görüşte örtük olarak bulunan insan öznesi düşüncesini `öznel ifadecilik' olarak tanımlar. Öznel ifadecilik özneyi, doğa biliminin mekanistik kategorilerinden çok, ifade kategorileri yoluyla anlar. Öznel ifadecilik, iki idealle özdeşleştirilir. O, öncelikle, başkasına bağımlılığın tersine, bene, `kendisini dış gerçekliğe zorla kabul ettiren içsel bir güce' bağımlılığın peşine düşülmesini içerir. Bu düşünce, Leibniz ve Spinozâ yla olduğu kadar, Rousseau ve Kant 'la da irtibatlandırılır. Söz konusu özerklik anlayışı, ikinci olarak, Herder 'in, ifadenin bireyin özerk kişisel gelişiminin, arızî değil de, özsel bir yönü olduğu kavrayışıyla birleşir. Tıpkı dilin aktardığı düşüncelerden ayrılamaz olması gibi, ifade de, daha genel olarak, ifade edilmiş olan her ne ise, onu değişmeden bırakmaz. Öznel ifadecilik, başka bir deyişle, `bir formun gerçekleşme- sinin o formun ne olduğunu aydınlattığı ya da belirli kıldığı' görüşünü içerir. Bireysel insan hayatı ile sanat eseri arasındaki benzerlik, bu görüşü iyi özetlemektedir: bilinçli bir varlık olarak insan, en yüksek amacına, tıpkı bir sanatçı ya da yazarın amacına, eserini söylemek istediklerinin tam anlamıyla uygun bir ifadesi olarak gördüğü zaman ulaşması gibi, kendi yaşantısını potansiyel olarak olduğu şeyin uygun ve doğru bir ifadesi diye gördüğü zaman, ulaşır. İnsan hayatının salt kendisine özgü özelliği, ifade yoluyla ben bilincinde en yüksek noktaya erişmektir. Hayat sanata benzer, bundan dolayı sanat hayat için önem taşır. Kimileri hayatın sanat olduğunu öne sürerek, daha bile ileri gideceklerdir.
yabangülü kardesim yardimina ihtiyacim var! bu testi Almancaya cevirmem lazim zaman kisitli bi kac günüm var ve ben basaramadim yardim edebilirmisin zamanin varsa_?? selametle..