Yağan yağmurdan ıslanan yanız topraklar değildi
İliklerime kadar nüfuz eden yalnızlığımda bendim
Çaresizdim, umudun katresinde sinmiştim tendim
Geçmişten habersiz, geleceğinden ümitsiz biriydim


Yağmurdu yıllarca gözlerimden fütursuzca akanlar
Yeşertmiyordu yüreğimde kuruyan şu zavallı filizleri
Bitmeyen dertleri, asla silinmeyecek en deruni izleri
Tespih tanelerini çekerken zikrettiğim çileli geçmişi


Neye, nasıl, hangi şekilde, bilinmeyenler denkliğinde
İnanacaktım, anlatanlardan zaten bizardım bir saftım
Onca zamandır işlenen günahtan, hadsiz davranıştan
Sonra, inanmam için anlatılanlar meçhulde bir kelamdı


İtminanlık kalmamıştı, aile ortamı dağılmıştı, verandı
Kadın kocasını, erkek karısını aldatırken, sabi mahzun
Neye inanmalıydı, gerçekleri nasıl ayırmalıydı masundu
Allah, peygamber diyenleri duyardı ama bir aldatılandı


Nasıl inanacaktı, kandırıldığını bilerek nasıl saf tutacaktı
En yakınlarıydı, ebeveyn payeleri vardı bir anne babaydı
Kendilerini dahi kandıranlardı, evlatlar nasıl inanacaklardı
Çaresizliğin çardağında, yağan her yağmurda ıslananlardı




Mustafa CİLASUN