Ne kadar kızsan
Yokluğumda bir kahırla ansan
Ve hatta ismimi unutacak olsan sen haklısın

Akıttığın gözyaşların
Sine-i sürurunda ki ahu figanın
Çaresizliğin sukutuyla melalinle silinmezler kazdığın

Her baharın hazandı
Seherin izleri senin için ne zordu
Duymak istediğin bir haber adına zorunlu yutkunduğun

Sen gecelerde demlediğin
Çileyi amansız bir sabır ile yudumluyorken
Ben kaygıların kuşatıcılığında nafakam için senden uzaktım

Sana yalnızlı nasıl anlatırdım
Yüreğimde açan ilkbaharların solgunluğunda
Kurşuni sokakların nefes aldırmayan acımasızlığında sabrederken

Gençliğimiz yok oldu gitti
Bir takat mi kaldı heveslerimizde
Ümitsiz sabahladığımız gecelerin sende bıraktığı izlerle

Ben sana çok açım
Sensizliğin isyanında ağaran saçım
Yollarında hasretini çektiğim gözlerim artık fersiz kaldı

Senin bir gülüşüne
Ellerin ellerimde bir kelam edişine
O kadar hasretim ki zindanlar yüreğimde haneler edindi

Gecelerimde her gölge
Bir gardiyanın ayak izleriydi sanki
Serbestîye tin bu kadar yat artık dercesine verdiği komut gibi

Başımı koymak istemediğim
Senin düşlerinle terden sırılsıklam olan
Duyduğum özlem yeniden içimde acılara gark edecek diye

Sen bana hasret ben sana
Şimdi ben ne diyeyim yüce yaratana
Ermedik bir türlü saadetin sinelerde yaşattığı ilkbaharlara

Hep bir umutla karanlığın
Halimizi yoksul bırakan solumalarıyla
Ömrümüz renksiz, hislerimiz şevksiz geçiyor gelecek adına

Neyleyim ben sensiz varlığı
Neyleyim aşı, çorbayı, tarhanayı kaşığı
Senin sevgin, senin aşkın, senin varlığın yeterdi çoktan bana


Mustafa CİLASUN