Ne firkatti alıp götüren, idrakime işleyen


İbretin şadında akitleşen, bir hesabın vecdinde ki sualle kavilleşip gözyaşın serdeden


İçimden gelen ahımı bırakıyorum, sessizliğin muvazisinde neler buluyorum, sukut ediyorum


Bilmem ki nasıl gel desem, figanımı ayan edip, kalbimi sürura erdirsem, umutla yüzleşiyorum





Neden gönül sahram, uçsuz bucaksızdır


Ruhum figana ram eden, muhakemeyi kalbime veren, irademle imtihanımı bekleyen sırdır


Mizaç nefsin, hakikat kalbin, idrak ve irfan aklın, azim ve ceht mefkûrenin feryadı deryasıdır


Edep sinemi nizam etmedikçe, fikretmek kalbime istikamet vermedikçe, hasret nasıl bir gamdır





Hicran hakkıyla terennüm edilmedikçe laldır


Hangi yöne baksan, farkın olmayı ihmale alsan, korkularınla yaşasan, nasıl bir ilaçtır


Hüzün, hamallık istemez, kalbi latiflikle berhudar olmayı ulufe bilmez, o naifleşen bir taçtır


Çare, biçarelik değildir, aczi yet hangi kul için kifayet-i delildir ihsan ve ihlâs iman için vardır





Ne kork ve ne de başka sineleri korkut acıdır


Bilmeyen korkar, şehre demeyen takiye yapar, zerk eden nasıl bir aşk için kulaç atar, sızıdır


Çektiğin resimlere bir bak, senden alıp giden zamana sevda nazarıyla ve ibretle bak, yanıktır


Unuttuğun ne varsa, ardında zihninde sakladığın bizzat sadıksa, nihayetinde hesap vuslattır





Düşün sana tevdi edilenleri, sana değer verenleri


Sarfı nazar ettiğin binlerce kelimeleri, boğazında düğümlenen ukdeleri, emel ve ümitleri


Hazan ne zaman olmadı ki, iklimler birer aşk-ı zamandı, hilkatleriyle anlamlaşan mümbitlerdi


Esirgeme gözyaşlarını, gecenin mağrurluğunda sessizce kabirde yatanları kalan nice hülyaları





Öte kim için vardır, aşk kalbin en güzide ahıdır


Sevda hakkıyla anlaşılmadıkça, ten için dillenen oldukça, nefsi olmak için yaşandıkça acıdır


Cezbe gelmek, kalbi inşirah için nizam etmek, edebi nefsinde nefeslenmek, firkattir, ne tatlıdır


Anlamayanı çok görme, keramete asla bir önem verme ve gölgesinde nefesini sefil etme sızıdır





Mustafa CİLASUN