Bilmem ki nasıl yanayım
Lal olan bir halin lehçesinde perişanlık mı yaşayayım
Derdi gamımı kime anlatayım, ruhumun figanını ummanın arzına sunayım
Dağların vakarıyla kalbimde bir serinlik süruru bularak yadımı göz yaşlarımla anayım



Ne kadar hasret varsa sanki içimde
Sineme zerkettiği hicran hangi şadın firakıyla kalbimin hüzün sahnelerinde
Aklım ermiyor esinin şahadetine, nefesim kifayet etmiyor firkat çektiğim ülfetin halinde
Yanmayı murat ederdim, merakımla derdi sahnesini derlerdim, hasretle hasrettiğim gönülde



Hicran haydi diyor, hüzün yakamı hiç bırakmıyor
İçinde kaybolduğum sabır neden zihnime sarhoşluğu ve bir boşluğu sessizce yaşatıyor
Neden bilmediğim ve vasıl olmadığım lehçeler karşıma çıkıyor ve idrakim susarak ağlıyor
Hangi bekleyen vakitten söz ederek, kalbime buruklum ekiyor, söyle neden aklım yetmiyor



Pınarlar akıyor lakin gönlüm bir kuraklığı tatıyor
Serabın mağrurlaşan siması sinemdebilmem ki ne arıyor, hangi kitaptan bahsediyor
İlimsiz ve irfasnsız bir gönlün maliki olmak ne kadar ıstırap veriyor, gaölerim hiç durmuyor
Ömür kumaşı hergeçen gün eriyor, hangi rüzgarın feryadını duysam, içim neden daralıyor



Aklım hakikatin ramında aşka ram olmadan
Nefsim bahanelere sığınarak bizarlık yaşatmadan, ruhumu esaret içinde acze bırakmadan
Kalbim edebin ve idrakin mülahazasında inşiraha vasıl olmadan göçmeyi sahibe anlatamam
Hangi sevdayı ansam, hasretmeyen bir gönül için çırpınan nefesi hüzünle ansam, soramam




Mustafa CİLASUN