Hangi vakit umutlarım için açmayı bekleyen bir goncasın, o kalbinle gül-i nihalsin
Hasreti sineme bırakan arsın, sessizliğin şadında sabırla nefeslenen ne zarif bir fidansın
Neden gönül nidamı duymazsın, mütemadiyen esarın perdesinden bakan ülfetli nazmısın
Gönül hangi lisanın manasında esen feryattır
Ruhun bekleyen serencamında ki nasib-i aşk, nasıl bir vaktin iştiyakında kalbinde sancıdır
Umut şimdi içimde gamdır, her yanında hüzün bir başka nazar ile sinemde açan hicrandır
Bazen içim mi geçiyor, düşlerim kalbimin sürura olan ihtiyacına şimdilerde geçit vermiyor
Gömlümün sahrasında ki aşk sanki bir hicran
Hangi lahzaya erişsem, gece gündüz demeden gönlümü suskun nazarın ramına hasretsem
Ömür kumaşımı hiç tereddüt etmeden vakfetsem, irademden vazgeçerek o ihsanına erişsem
Sabır neymiş, hakkaniyet hangi lisanın manasında sultanmış şehrine malik olarakta göçsem
Sus artık diyor, gönül şirazesi aşka meylediyor
Nefsim sukut ederek sessizlik iklimine çekiliyor, ne akıl ve ne fikir bu manayı tefsir ediyor
Ruhumun sessiz ahendinden esini bahşeden bir melal, sürur içinde gönlümde filizleniyor
Kalk artık uyumak yok diyor, azimet için heba ettiğin ne varsa telafi etmek için soyun diyor
Neden bu vakte kadar ihsandan çok uzaktım
İnşirah için hiç ellerimi açmamıştım, gönül kapımın kapalı olduğundan habersiz candım
O vakit aşkı nasıl ve hangi terlakkilerle adlandırıp, ruhumla hakikatin didarına koşardım
Nasıl bir hesabın beklediğini umursamadan her nefesli gibi yaşardım, peki nasıl hicrandım
Mustafa CİLASUN