Gönül şarimiz aklıma geliyor birden
Mısır seferine çıkmak zorunda kaldığı bir gaileden, neden gönlü ağlardı pek akledemem
Kanadı kırık bir kuş misali, nefesi sadık hakikat timsali olarak niye harap haldeydi bilsem
Nazar ettiği feraseti, kalbinde münbitleşen inşirah hallerini hakkıyla suskun hicrana versem



Neden yazdığı mektuplara cevap gelmezdi
Bin hüzün içinde nefesini, halinin dirliğinden beklerdi, refikasına tesselli için ne derdi
Niçin kerimesinden merakı gidermesi için hasretin bizarlığında gönlünü hasrederek giderdi
Ne gün biter, ne ay tefekkürle vuzuha erer, ne yıl suskun ve sancılı kalbime aşkla çare ekerdi



Nazar ettiğim resimler, hicranla müsaviler
Neden fakirlik içinde kalmışlardı miskinleşen gönüller, asırlar bu halimize ne söylerler
Neden tefrika sinemizde filizlendi, nefsanilik denen illet her yanımızı kuşattı, alay ederler
Medeniyet telakkisinde dile gelen ne varsa, bizi bizden arileştirenmidir taltif edilen teraneler



Neden gönül ağlar, içini burkar ve elem başlar
Neden unutuldu en ulvi lisanlar, edebi manada rafta bekleyen feryatta ki binlerce kitaplar
Hangi lahzanın şevki ve sürurundan feyz alarak ibret sunan yüzlerse unutulan o sanatlar
Niçin ruhun lisanı anlaşılmaz kalbin yegane sahibin nazargahı olduğunun farkına varılmaz



Aşk, vecdin yakarışı ve kalbin haykırışıdır
Sabrın sülbünde manalaşan ardır, kanaat içinde saklanan ummandır, nefsin için nizamdır
İnsan niye yaratılmıştır, her vakit korkuyla nefeslenmek nekadar ihsandır, sürur niye hazdır
Her müjdenin bir akıbeti vardır, hikmeti hangi akıl, izan sahiplerinin kalbinde anlaşılacaktır



Mustafa CİLASUN