Çırpınan şu gönlümü hakikat için koşulsuz aşkın ramına bırakmalıyım, ağlamalıyım
İçimi burkan ne varsa sevdanın firkatleşen şadıyla kurtulmalıyım, bir secdeyle ayılmalıyım
Kalbin nazargah olduğunun farkını anlayan ihsana erişen kul olmalıyım hiç durmamalıyım
Ruhum hangi kafesin pervazlarında inliyor
Yoksa kalbim esareti sadece dört duvar arasında kalmak ve yaşamak mı olarak telakki ediyor
Neden aklım meraka yönelmiyor, tahkik etmek nefsime müşkil geliyor, peki, hak ne söylüyor
Hangi vaktin şafağında dirilmeliyim, niskinleşen bezgin ahvalimden silkinmemi kim istiyor
Zemheri nedir bilir misin, hangi anın kederisin
Neden hiç sual eylemeden hakka teslim oldum diye maslahatlara gönlünü gark edersin
Azimet hangi raddede ihsanlaşır merak edermisin, gönlüne hakka teslim etmeyene ne dersin
Niçin şartlar böyle diye miskinliği seçersin, sinende aşkı bekleyen kuvveti hiç keşfedemezsin
Aşk, gönlün lahzasında açılan ne ulvi ilhamdır
Gam içinde manalaşan hakikatin didarıdır, çile ile taçlendırılandır, vefa ile ancak sanattır
Gönül hasredilmedikçe, inşirah kalpte filizlenmedikçe, samimiyetin ihsana neden muhtaçtır
Neden ölüm ruhumuza sürur bahşeden bir fırsdattır, hesap etmek aşkına tav olan hakikattir
Kaldır artık başını, kurut gözlerinden akan yaşı
Servilere bak, dağların suskun yamaçlarından gelen nidaya ak, muhabbet için işaret taşı
Yalnızlık kalbine sürur bahşetsin, tefekkür etmek için ilim kalbine feyz ihsan etsin kim duacı
Ne ekersen onu biçersin, vermeyen el ihsana ulaşmaz bilesin, azimet aşktır vecdi kalbin tacı
Mustafa CİLASUN