Bir sis perdesi çöküyor sinemin alyanaklarına
Ne kadar suskunluğum varsa çıkıyor nefesimden umut haykırırcasına
Silinmeyen izlerim bir bir günyüne çıkıyor, nöbet-i müddet diyor o ulvi manasında
Sabır diyordum, kanaat ederek öyle yutkunuyordum, aşkı ne kadar biliyor ve anlıyordum






Şayet kalbimden neşet eden bir ecrim yoksa
O vakit ağlıyor ve sızlıyorum kör kuyuların manaya hasret çığırtkanlığıyla
Aklım nerdeydi, merakım neden mesnetsizdi, irfanım mı keşilmişti dilen gelen ne varsa
Ne zaman uzaklara nazar etsem, ruhumun hicranıyla nefeslensen umman geliyor aklıma






Neden bedeviyi hakir görürdü bu gönlüm
Yabaniliği istemezdi yüreğim, oysa bizzat içinde yaşatan biriyim, ahh ömrüm
Gözlerim tuttuğu yaşı bırakıyor, içim acıyarak burukluğumu hatırlatıyor içten gördüm
Ne kadar öksüz şehirler varsa, sokaklarda katledilen bedenler hangi manaysa onu öğrendim






Ceddim ilim ve irfan adına ruhu sanatlaşmış
Lakin kindar sinelerin bekleyen kursakları zaten ayan beyan ortadaymış, çıldırmış
Ne kadar kin ve husumetleri kaldıysa, bir nebze bırakmadan kalplerin işgaline kalkmış
Bir zavallıklık başlamış, hizipler planlanmış, ruhları bir esarete çanak tutarak pazarlanmış






Hilalin mahzun hali, gönlüme umut vecdeden hakmış
Ruhumdan tebarüz eden ne kadar aşk-ı mana kaldıysa feyz ile anbean cezbe odoklanmış
Kitab-ı celilin evrensel mesajları akıl ve inşiraha tabi olan kalplerin o prangalarını kırmış
Artık vakit tamammış, beklenen feraset ve ihsan gönüllerde şahlanmış, aşk bir hakikatmış






Mustafa CİLASUN