Ne kervanlar gelip geçti, hanlar saraylar kimleri misafir etmedi, gönül şirazesiydi
Ahu figanlar hiç dinmedi, sabrı cemil için temenniler her zaman dile gelen bir işti
Kalp, aşkın ve ona tabi olacak her sıtkı canın mecrasında en mütekamil sathı kitaptır
Ruh, özgürlüğün fuhuhatına anlam katan sevdayı hakikattir, aklın ve iraden içindir
Ne zaman boşluğun sarhoşluğunda adımlarsan, izanının ve zafiyetlerinin hebadıdır
Kul olmak ve kemaliyle istikametin eminliğinde mutmainliği yaşamak aşkın sadrıdır
Şayet nefsin tezkiyesinde sancı ve sızıyı gönlün didarında hissedersen şekliyet anıdır
Korkmak, haşyetin kadrinde nedensiz solumak hali yıldıran ve yoran bir ahu figandır
Her dile gelen nida, ne haktır ve ne de hakikattır, o rahmeti anmayanın ruhu yaralıdır
Kalbin saiklerinde, tizleşen nefesin perdelerinde aşkın firkati çok uzaksa kime sadıktır
Hali pervaneleştiren sevda, manayı ulvileştiren mecra evet, hakikatle bir mutabakattır
Suyun yolu kesilmez, asla bir dur durak bilmez, barajlar dahi o ana şahitlik edemez
Nefesin azizliği kalbi ve ruhi olduğu müddetçe evladır, aşk-ı nidadır feyzi kespeder
Dirlik ve birlik icmali, bir milletin sevdaya ram olacak afakı, ruhları köleleştiremez
Bahanelere ve fırsatlara kurban edilemez, basiretsiz olacak nesli aşka teslim edemez
Her nasılsa eğitim müfredatı zavallı nefesleri test ve tost arasında bırakmışlardır
Nefsi hezeyanların sefilliğinde soluklarını bir mecraya sokarak, ivme kazanacaktır
Muhakkak ki istisna umimiyet için gerekçe olamaz, şevksiz tedrisat kime kalacaktır
Ağlayan nisanın, hıncın resmini bizzat yaşayarak anlatan insanın hali ne olacatır
Mustafa CİLASUN