Düşünürüm hali fakirliğimi, şefkate muhtaç halimi, latif sezginde ki yerimi
Aldığın her nefeste ki edebi gayretini ve yüzünün kızardığı o mahcubiyetini
Ne zaman yalnız kalsam, suyun sakin ve sessizliğinde ki o naif aşkı yoklasam
Hilkatim için şöyle bir atime baksam, bahtımını sayfalarını bir bir sana açsam



Hani açık denizlerin suskun melali vardır, tefekkür eden can, aşka muhtaçtır
Yolun selameti için idrak ve izan aklımı perişan eden her zan müthiş sancıdır
Hesabını bilen ve onun manasında iradesinden vazgeçen için aşk manidardır
Ruhumu meftun bırakan, kalbimin inşirah için yalvartan sevda kim için ardır



Bazen mısralar kadrin feyzine müdrik olamaz, hissedişin manasını aktaramaz
Divana duran gönlün hüzün perdesini, hicran mukavelesini aşkla yansıtamaz
Nefsi hergeleliği, iradeyi zafiyeti, ne derler arzını görmezden gelmez, usanmaz
İçimden neşet eden aşkın yaşlarını, sevdanın vahasına bırakmaz, hiç arlanmaz



Ecdat neler söylememiş, ruhuma işleyen ince sızıları bin hüzünle dile getirmiş
Ne kadar hicranın senası izhar olmuş ise onu kalbinin derinliklerinde hissetmiş
Bazen lahavle çekmiş bazende nazarın temaşa sanatından ruhun ahını aktarmış
Dünya ne yalanmış ve ne de fermanda arza sunulan hezeyanmış o bir hesapmış



Aşkların örüldüğü, sevdaların muhabbet için vefayı seçtiği ve nefsin şahitliğini
Aklın ve vicdanın serhatleştiği mecrada umutla koşmanın metanetleştiği birliği
O an için tertiplenen kefaleti, ölümün eşsizliğinde gizlenen naifliği, aşk-ı dirliği
Her nefesin kadresinde, nefsin şerefe tabi hallerinde ve kalbin letafetinde ki o ecri



Mustafa CİLASUN