Ne vakit ruhum inhisara abat olup, hıçkırıkları bir bir aralasa o vakit yanardım
Kimseye yük olmamak için azimle çabalar, nazarlarımı kaçırırdım, hiç anlamadın
Biran baktın, alaycı bir tebessümle yüreğime sancıyı bıraktın, kalbimi dağlamıştın
Neydi benim suçum, manaya mücerret olmak değildi korkum
Sabrın ilgasında, şekliyetten uzak bir vahada nasibin hicran sadasıyla yol alırdım
Neyi ne zaman düşünmeliyim ve içinden çıkılması müşkül düğümleri çözmeliydim
Buydu be sızım ve kanatin pervazlarında nefes nefese kaldığım hüzünlü adımlarım
Bazen özlem duyardım, düşlerin kanatlarında ve sızılarımla
Mis gibi kokan çiçeklerin şevki umutlarında, bin bir gayretle öten kuşlar figanıyla
Ne gücün vardı ve ne de farkı fark ettiren irfanım yanıbaşımdaydı, kalbim yalnızdı
Sessizliğin derinliğinde beklediğim bir umut vardı, bazen ruhumu okşayan senaydı
Bizim çocukluğumuz şımartılmaya hiç fırsat bırakmazdı
Her nedense vakar ve kemaliyet sükutun vecdinde aranan bir sevdalı yar ve ardı
İhsan için, faziletli olmak elbette ki ibratli bir seçim, nefsin terbiyesi edebi esindi
Adab-ı muaşeret bilinmezse ne büyük fakirlik ve nasipsizlik olarak dillenen farktı
Seni suçlamıyorum, sadece başımı önüme eğip ağırlaşıyorum
Öncelikle dinlemeyi bilmek ve tahammül etmeyi becermek hal ehlinin işi olamaz
İnsansa eğer manasından yoksun kalamaz, nefsini telakkilerin hışmına bırakamaz
Bedelsiz sızlanmak ve yakarmak bir kalp için deva olamaz, aşk haksız yaşanamaz
Mustafa CİLASUN