Ta ruhun serencamından akseden bir nidanın vicdani inhisarıydı
Fevkalade yanıktı, makamı manasına kanmış olan bir irşadı mana secdasıydı
Ne kadar latif bir cazibesi vardı, gittikçe içine çeken bir aşkı sadıktı, çok farklıydı
Sesler kesildi, dikkatler pikleşmişti
Yaratan hak ne kadar güzel ve asude bir şekilde halk etmişti, ne büyük bir sanattı
Anları sorgulattı, hesabı evvele aldırdı, aklın icrasına fevkalade tanıktı, anbe andı
Sevdaya vesile kılan hicrandı, ruhumun hasret kaldığı aşktı, farklılaştıran sadıktı
Ezelden dem vuran, faniliği aşikar kılan şandı
Ne vakit dile gelse, kalbin latifliğinde dinlenince ve ruh refakat edince aşka
Kıt aklım, nizama muhtaç nefsim, niteliksiz ahvalim sinemi fevkalade sızlatıyor
Acı içinde acıyı, korkunun fayda etmeyeceği vakti, sadakatsiz hali ne ayan ediyor
Kuruntular çile olur mu, aşk hakikatsiz duyulur mu
Gönül kendi inhisarında mahsun bir şekilde boğulur mu, dert hiç ortaksız olur mu
Yük billahi benim, hatta vesvese içinde seyreden sahipsiz düşlerin, emelin olur mu
En mütekamil birşekilde tanzim edilmiş insan, hiç bilgi ve ihsandan uzak kalır mı
Akıl nefsimin nizam edilmesinde irademe meyleder
Zafiyetler haşyetin ne olduğunu anlamadıkça elbette ki bataklığa o an batar
Gül niye ruhun ve kalbin latifliğinde en münbit birşekilde aşk ve sevdayla kokar
Kararmış ve nahoşlaşmış nefesler bu hakikatin ülfetinden ne kadar anlar ve koşar
Mustafa CİLASUN