Sanki dipsiz bir kuyu, soyulmuş bir yol, insana muhtaç ruhun sırları misaliydin
Bilmem ki ne kadar sızı hissederdin,kalbin hasretini zikredermiydin, söyle neydin
Her an o geçmeyen zamanların hasadına bırakmıştın, zeval içinde yaşatan farktın
Halim tükenirken, dilim kendi ahvalini ayan ederken, gün biterken kederdin
Ruhumu esir alan bir hicrandır, zemheriyi her vakit kalbimde hüzünle yaşattın
Anlamadın, bir an dahi olda derdin nedir diye hiç sormadın, ne kadar anlamlıydın
İnsanı çileden çıkartan bir acıydın, vurgun yemiş mazlum yaptın ama usanmadın
Nereye gitsem, akılımı emanete mi versem dedim lakin başaramadım
Yalnız başına yol alan bir yelkenli misali ummanı an be an ruhumda yaşattın
Hasretin kollarına bıraktın, çektiğim susuzluğu kalbime anlatamadım, kıvrandım
Kaç zamandır gönlümü nafile yere oyaladım, umudu bırakma diyerek inandırdım
Bak şimdi yolun yolcusu, nefesin acısı, ruhun serencamında neyevurgundum
Dilim bizar oluyor, gönlüm bilmem hala niye dur durak bilmeden umuda koşuyor
Bir vakit mi kalıyor, kabir vicdanıma sesleniyor, içim titreyerek kendinden geçiyor
Ne deyim, çaresiz boyun bükerim, el hak demek ki böyle olacakmış bahtım derim
Çektiğim acıları, çileli yolculukları, hasre kokan adımları nasıl ifade edeyim
Kokladığım çiçeklerin, umut içinde kanatlanan leyleğin, düşen yağmura imrenirim
Artık vakit geldi yaınen bilir ve her katresinde eririm, nefesin bir aşk zadesiyim
Kendi halinde, sessizliğin tüm müşahhas dirliğinde, ümidin feyzi şimdi iliklerimde
Mustafa CİLASUN