Böyle değildin eskiden
Hali melal bahçesinden bir pareydin, evet bir gül-ü nihaldin
Umutların açardı, şevkin her yanı kuşatırdı, nefesin harı ardı, farkı manaydı
Ne oldu, hangi elem sinende ufkunu kararttı, sürurun kayboldu, gölgen şad oldu



Neydi vefa duygunu zedeleyen
Bin hüzün içinde nefesini demleyen, kederler içinde halini yıllara gark eden
Çekip giden, arzuların hasretini sinene ilga eden, gönülden çektiren, sükut ederken
Kimseye ayan etmeden, gözlerden dökerken, geceye seslenirken çileyi nefeslenirken



Göremediğim, fark edemediğim
Hayatı manasına abat ederek, hakikatine ülfetle eremediğim
Derdi gam bildiğim, rahmetin vesilesini ötelediğim, hevesi bir asude bildiğim
Suhulet cenahında edebi ihmal ettiğim, inşirahı akıl etmediğim, umud vehmettiğim



Saklı sandıkta duran nameyi
Gönül dilinden kaleme alınmış ve hasrete kanmış bir edebi aşkı payeyi
Görmedim, akıl sır erdiremedim, ayan olan halimde dahi düşlerimde yer vermedim
Yıllardır kimseye söz etmedim, sinemde ki koru niye fark etmedim, evet, ne sefilim



Ne kadar özürlensem kar etmez bilirim
Derdin sahibidir, hali lal olan, hasreti nefesinde bulan, umutla yarınları koklayan
Bedbin ve bizar kalan, boynu bükük bir şekilde sessizlik içinde aranan hissederim
Bin dert ile, kalbimin lekeli sahifelerinde inlerim, gönlümü hicran nidasına veririm




Mustafa CİLASUN