Oysa çekilen çileler ve meşaketler Rahmetin işaret taşlarıydı, aşkı hakikattı
Kalbim ne kadar anlamıştı, ruhum sessizliğin kadrinde fevkalade üzgün ve perişandı
Şimdi geriye ne kaldı, fersiz iki göz,dil edebe muhtaçken nasıl söyler bir çift söz evet,ardı
Lakin yıllara sari suskunluğum bırakmadı
İçim kan ağlarken, hali melalim kuytu köşelerde sessizce nefeslenirken,birden başladı
Ruhum için sanki bir terapi seansıydı, kalbim yazdıkça fevkalade rahatlayıp ayıklandı
Zihnimde ne varsa, derdi ummana dökmek bana kaldıysa, bahtım beklenen sadıksa hardı
Sahilin sessizliğini bir ahenk içinde okşayan dalgalar
Sanki ruhumun her halinde durmadan kalbi sayfalarıma birşeyler yazarlar ve anlatırlar
Gecenin matemi, günün zevale çıkmış haşyeti, hilalin mahzun çehresinde gizlediği hali...
Suskun yüreğime, serdedemediğim derdime bir çare olsun diye dinlerim, sabırla beklerim
Lisan aynı, duygular niye bu kadar farklı ve abartılı
Dile gelen sazsemaisi,üflenen neyin yanık busesi, tanburun alıp götüren hoş güftesi cabası
Ağaç gölgesine muhtaçtım, kör kuyuları andım, maziyi hüzünle yudumladım, gönül ağrısı
Kalktım, şöyle bir etrafıma bakındım, yanmıştım bir yudum su arandım lakin bulamadım
Sabrın ne olduğunu çaresiz düşünmeye başlamıştım
Bir direniş biçimimiydi, çaresizliğe kapı aralamayan seçimmiydi,hakikatin kendisimiydi
Peki, kanaat nasıl telakki edilmeliydi, azimetsiz ve meraksız biçimde nefeslenmeli miydi
Aklın ve irfanın, arifin şerhettiği aşkı sevdanın, vuslat için cehti kuşanmanın senasımıydı
Kuylu ve mübarek ay olan ramazanı şerife oruç ayı derler
Her nedense bizzat Kur'an ayı olduğunu dillendirmezler, sadece latif sesle tilafet ederler
Tezelden hatimler indirilir, yedi nesil zikredilir,iftarlar şenliklenir,camiler ziyaret edilir
Ne hakkıyla teravihin ne olduğu bilir ve ne de nefisler bu manada tezkiye edilir adettendir
Mustafa CİLASUN