Karanlığın loş edasında nefeslenir ve sessizce adımlardım
Kaçardım, firar etmiş bir mashkum misali nazarlardan
Korkardım, yüreğimin yara almasından ve kararmasından
Oysa bir çift sözüm vardı
Zindanlarda geçirdiğim günlerin acısına ve vurgun yemiş bakir duygularımla
Zanlıydım, sadece nefsi müdafa eden bir soluktum, hiç anlaşılmadım
Zemherinin ortasında, yıkılmış duvarlar arasında, ayaz içimi sızlatınca bakardım uzaklara
Yıllara sari bekleyen umutlarım vardı
Henüz gençlik yıllarımdı, mefkurem için azimet en muteberli azıktı, sabır illaki yanımdaydı
Kanaat nereye kadardı, hangi umdeler ve ilkeler için yapılacaktı, akıldaneler ne kadar alıktı
Siyasiler, vesayet için nesilleri katledenler, olağanüstühalller, sıkıyönetimler elan salgındı
En masum kitaplarım dahi saklanırdı
Polis dinlemeden kelepçe takardı, onlar içinde dernekler ayrıştıran bir odaktı, kan akardı
Ne söyledimse dinlemediler, nezarethaneye attılar, ne yemek ve ne de su verdiler, attılar
Leş gibi kokan bir odada, nasıl aldırmadan duruyorlarsa, mahkum olmadık ya aldırmadılar
Ah hapisane yıllarım, içimi sızlatan acılarım
Bir suçum olsa hayıflanırım, hak ettim demek ki diye yüreğimi ayıklarım,kime anlatırım
En garibime giden, hakimi temaşa ederken, hiç sual etmeden el işaretiyle yol vermiş sanırım
Görevli Polisler evinize gideceğiz, yatak ve yorgan alacağız dediler, artık hiç aldırmadım
Hak ve hukun adına neler katlediliyor anlamıştım
İmtiyazlı nefesleri gördükçe, her naneyi işledikleri halde alenen perdelenen sahneleri andım
Şöyle bir içimi çekerek hayıflandım, ya sabır diyerek kalbimin sahibine umutdumu bağladım
Yeter artık, vesayet telakkiniz ve temayül maslahatınız dedim ve yüreğin sesini dinleyerek
Elbette ki “evet” diyeceğimi kimseden gizlemedim ve alenen niyetimi sizlere belli ettim
Mustafa CİLASUN