Zaman zaman nahoş vakalar olsa da, insan zafiyeti der, böylece geçerdik her an
Neler oluyor, hangi çilelerle derdest bulunuyor, merak ederdik
Lakin bir aile meselesidir diye, sabra yönelir niyaz ederdik ve çok içine girmezdik
Günlerden bir iftar vaktiydi, henüz eve gelmiştim
Sevgili zevcem, mütebessim bir şekilde ve selamımı canı gönülden mukabele edip aldı
Çehresinde bir mahzunluk hali vardı, nedense gözlerini kaçırıyordu, fark etmiştim
Hiç seslenmeden kıtafetimi değiştirdim ve sakin bir şekilde abdestimi tazeledim
Merak ettim ve mutfakta uğraşırken, yanıma gelmesini söyledim
Müterddit bir biçimde ve hüznün hayli fevkiinde olarak, buğulu bir sesle gözlerime baktı
O an anlamıştım, bir gariplik vardı, fakat dile getirmekten imtina ederek kaygılanıyordu
Yumuşak bir eda ile ve mütebessim bir halde, hayırdır, niye kederlisin, bekliyorum dedim
Başını öne eğerek, nefesi kesik kesik refakat ederek, anlatmaya başladı
O kadar tesirinde kalmıştı ki, heyecan ve burukluk bir anda ruhuna ulaşıp ağlatmıştı
Dayanamadım, ben de duygulandım, metin olmalıydım, sırtını sıvazlayarak paylaştım
Bahsi geçen yakın akrabası olan hanımı ve çocuklarını,akşam iftar sofrasından kovmuş
Kapı ve pencerelerin çamını kırarak, zavallı hanım kardeşimize fevkalade dayak atmış
Ağza alınmayacak hakaretler ederek çocukla, akşamın o suskun halinde kapıya koymuş
Komşuları aman dilemiş, hiç mi yakınları yok diye medet istemiş ve çaresizce çekilmiş
Sevgili refikamla yakınen görüşen ve halleşen bir kardeşimizdi, dertleride bin payeydi
Bu kadar sefih bir şekilde ve böyle bir rezalete imza atan şahıs güya öğretmendi
Hatta almadığı sertifika kalmadığını söyleyen, uzak doğu sporlarını organize eden zandı
Görünürde ve sosyal halinde, takiye ehli olan ve fakat akrabalarıyla küs olan insandı
Bazen karşılaşır, bir vesileyle ordan burdan konuşur, merhabalaşırdık,nasıl bir insandık
Hanımına çarşaf giydiriyor, evlerinde kalın perdeler gün içinde dahi kapalı duruyormuş
Kendisi namaz kılmayan, her türlü hevesiyle berduş olan,aileye karşı mesul omayanmış
Garipliğin hatti hesabı yoktu, vicdan azabı kimin umurundaydı, tekebbür her vakit vardı
Güya insandı, eşreften nasipsiz olan bir candı,en yakın ve emanetlerine kıyan canavardı
Bu durumdan iş ve okul çevreleri, spor camiası habersizdi,çünkü alalamayı çok iyi bilirdi
Çaresizlik içinde kıvranan ve hotlanan ise zavallı eşi ve çocukları idi, kim sahiplenecekti
Çok acı ve hazin bir olaydı, çocukları ve hanım bacıyı bir vesileyle teselli ederek ayrıldım
O korkak ve sefik adamı bulmak için kapıyı çaldım, nihayet ve hayli sonra kapı açılmıştı
Suratı asık bir şekilde karşıladı ve dip odaya doğru adımladı, arkadından içeri girdik
Olayın arka perdesini öğrenmeyi diliyordum, ne olmuşta bu kadar çileden çıkılmıştı
Tek söylediği ve defaten dile getirdiği,çocuğuna yüz veriyor, sözümden çıkıyordan ibaretti
Neymiş bunlar, kapının eşiği asla yıkanmayacak,hiçbir zaman dışarıya çıkılmayacakmış
Yani bir nevi hapis hayatı yaşayacakmış ve koşulsuz şekilde itaat etmek zorundaymış
Nasıl bir inanış ve ehliyet hiç anlayamadım, sebebi gayesini su al ederek hayli zorladım
Ih diyor, illahlah demiyor,yoksa üçten dokuza şart olsun boşadım'ı utanmadan ekliyor
Nasihat ettim,hak ve selahiyetlerini söyledim,zaman zaman hiddetlendim, çıktım geldim
Refikam çok kötü dövmüş, morarmadık bir yeri kalmamış, ne betbah bir insanmış dedi
Ne demeliydim, adamlığı nasıl tarif etmeye cüret göstermeliydim,çaresiz seslenmedim
Böyle insanlar var oldukça, nitelik bu bakımdan tahrip olunca ve şaşkınlık başlayınca..
Hastaneye götürmeye ikna edememiş zevcem, çocuklarım var, nereye sığarım ki demiş
Mustafa CİLASUN