Onun adına Sarı Kız derlerdi
Ahmet adında yaşlı bir babası
Vardı iki atı, bir arabası
Gençti, güzel, mavi gözleri çapkın
Yaş yirmi dört olmalı derdi barkın
Saz çalarken can verir ömürlere
Şurup gibi akardı gönüllere
Dinleyenler mest olur ah çekerler
Biçareler, mecnunlar of çekerler
Sıra oynak türkülere gelince
Tellere daha bir kıvrak vurunca
Neşelenen, keyiflenen çok olur
Gam dağılır, keder gider yok olur.
* * *
Günlerden bir gün yolu ora düştü
Aşkı tatmamış gönlü zora düştü
Ani çarpıldı sevdi ferman olmaz
Tozlu yollar derdine derman olmaz
Sık sık gelir oldu Alpat Köyü’ne
Saz biter inerdi dere boyuna
Dalar gider gözleri uzaklara
Bir bir selam verir hatıralara
Bir gün sevdiği adamla tanıştı
Birlikte gezerken ona alıştı
Onu pek çok sevdiğini söyledi
Ama sevdiği bundan hoşlanmadı
Genç adam bu aşka kayıtsız kaldı
Bana ne diyerek görmezden geldi
Yıllar önce çok sevmiş evlenmişti
Fakat sevdiğinden terkedilmişti
Uzun zaman üzülmüş, dert çekmişti
Bir daha mı diyerek and içmişti.
Bir gün sevdiği adam köyden gitti
Ondan ayrı kalmak acıya itti
Dağ-taş aşkını ararken saz çalmış
Görelim Sarı Kız neler söylemiş.
* * *
Çağıl çağıl akan sular akmasın
Bölük pörçük esen rüzgar esmesin
Gökte kanat çırpan kuşlar uçmasın
Eğer sevdiğime varamaz isem
Onu kollarıma saramaz isem
Dur-durak bilmeden Sarı Kız ağlar
Kavuşmak tutkusu kalbini dağlar
Yüceden akar su ovada çağlar
İsterim ben de biraz mutlu olmak
İsterim sevgiden payımı almak
Sarı Kız haykırır sesi duy artık
Al kalemi ele cevap yaz artık
Onun senden gayrı nesi var artık
Yaralı gönlümü al geri verme
Sahip çık gözyaşıma geri verme.
Yazan. Serdar Yıldırım