Sanki han duvarlarıyla konuşuyorum
Bir bir örüllen taşların hikayesine dalıyorum, yaşanmışlığı anıyorum
Sıla özlemini, yarin hasretini sorgulayıp, hicrana adımlıyor, sessizce ağlıyorum
Kaybolan yılları bir kez daha hatırlayıp, hüzünle yeniden tanışıyorum


Yesari Asım aklıma geliyor, bak Yahya Kemak neler söylüyor
Üsküpün esrarından dem vuruyor, vecdin hakikatinden söz edip, gayret için nefesleniyor
Bin atlı için seferberlik ilan ediyor, surların ahından gelen figanları duyuyor
Durma arkadaş, kalk bir silkin diyerek, ruhların esaretine sesleniyor


Ah Orhan Veli, ne kadar içlidir yazdığı hüzünlü şiirleri
Mahzunca bakan gözleri, ati için en muteberli cehti, nesil için pek mühim gayretleri
Diyarbekirin bitmeyen çilesi, neslinin en ritkalli ruh haleti ve dile gelen yanık türküleri
Kalenin aşikar heybeti, suskun sokakların göç veren ve hasret kokan hazin çilesi


Nereye baksam, yurdun her köşesinden bir taş kaldırsam ağıt var
Ey suskun yar, yüreğinde dinmeyen hüzün ne letafetli kar, aşk için çileler gönülde yaşar
Tütmeyen bacalar, boyun büktüren sancılar, ah çektiren ıstıraplar, umutla başkalaşırlar
Örfü yasalar, asabi maslahatlar, kana susamış canlar, söyleyin hadi niye hiç acımasızlar


Milleti millet yapan nedir, kader birliği değilmidir, nesil hürriyeti elbette ki şereftir
Şereften nasipsiz nefesler, desiseler içinde bin bir halt ederek, tefrikayı yüreklere ekerler
Dehşetin ve korkunun seyrinde telaşa verirler, gasp için ellerinden gelenleri esirgemezler
Ne kadar çıkarları varsa, satılmışlık reveşta ya, kula kul olmak adına hiç taviz vermezler


Ne bir söz dinlerler, ne tarihin ibret sahnelerinden demlenirler, makan için serilirler
En müteberli dostları, din-i mübin adına tefrika üreten para babaları ve sattığı silahları
Eşkiyalık tuğyanları, arkadan vurma kalpazanlıkları, masum canları katletme iştihları
Canlı bomba pazarlıkları, gençleri feda eden savaş çığlıkları, ah Mehmet Akifin feryatları



Mustafa CİLASUN