Şehreni kani olamadığım ne kadar hicran varsa inanıyorum ki nasibi haktan
Gönül yarası, kalbin hüzünle yakarışı, gözlerin akan yaşı
Bilmem ki neleri ifşa ediyor, her sızının hisarından söz ederek sevda ile yüzleşiyordu
Ne bileyim bahtımın ağlatan ve ibreti anlatan nasihatlarını
Gideceğim yolun işaret taşlarından kalan maküs hıçkırıklarını ve vecdin cenahını
Hasredilen gönlün kutlu sevdasını, çile için cenk edilen nefsin nizamsız harını
Bir kul olmak için aklın tahkiki hülyasını ve kalbin sadakatli aşkını
Ansız gelen ve beklenen şakınlığın panik yaşatan narını
Çaresizliğin her cenahtan sökün eden efkarını, haşyeti gönle salan azametini
Ölümle yüzleşmeden ve aşkın hakikatine erişmeden, nefeslenmenin edebi vebalini
Kime sorayım, kitabı celili anlamak için yanayım, ruhumun hicranına nasıl kanayım
Karanlığın hükmü yüreğime hançer yarası açtı
Ne kadar yaşanmış ulvi sevdalar varsa, latifliğin toprağında filizlenerek gönüllere aktı
Ne akşamın ve ne de hevesleri güfteleyen sabahın aşksız hiçbir anlamı vardı
İşte o vakit gözlerim yaşardı, hasret bağrımda hançeriyle acılara taş çıkartmıştı
Gayretim gönül dostluğunda sadakatle yol almaya tabidir
Yazmak ise yanmadan fevkalade müşkil bir zanaattir, sanki çulsuz bir insani haldir
Ne taaacüp etmek kafidir, ne yazmak için şekliyet çok önemlidir, hal dili yeterlidir
Hesabın hukukiliği kim içindir, elbette ki vefa onur için en önemli bir seçimdir
Geçinmek için bahanelere serilip, kula kulluk etmek şereften nasipsizdir
Şayet bir aşktan söz edilecekse, kalbin her hali elhak sahibine hazzı sürurla tabidir
Nefsin iki şubesinden birini tecih ederek, aklın selimliğinde nefeslenerek girmek edeptir
Ruh kimindir, kalp yürekten aridir, aşk heveslerin değil, gönlün sesine tabidir
Mustafa CİLASUN