Ne ruhumu şad eden vecdin sürurruyla barışık bir haldeyim ve ne de davalıyım
Ne maziyi sayfalarına gömen anıların sofrasındayım
Ne de atimi galeyana getiren sosyolojik argümanların esertinde bir hancıyım
Sanki unutulmaya yüz tutmuş bir umudun yorgunluğunda yolcuyum
Ne kadar hakkıyla bir kul olduğumun farkındayım
Veya zafiyetlerimin vurgunluğunda sevdaya açılmış bir yılgın soluğum
Vadedilenlerden habersiz, sahnelenmiş rollerden nasipsiz bir halde savruluyorum
Ne aklım suallerin serencamında kifayet ediyor
Ne hasretine ram olduğum sessiz yar sinemin ahına temaşa ederek serinletiyor
Bir nefesin ülfetinde ne varsa, aşk bu dert için sevdalanıp sayıklasa yetmiyor
Hakikatin kulaklarını çınlatarak vefanın kadrini tefekkür ediyor ve sızlıyor
Hasret yüreğimin makus köşesinde derdimle halleşiyor
Umut ne kadar sabırla yad ettiğim ibreti hakikat varsa idrakime sesleniyor
Nasip, hangi vakti bekliyor, kalbim yine hıçkırıklarını çaresiz gizliyor
Nasıl bir cengaverlik ki iradeden vazgeçirip maverayı hal için ayan ediyor
Ne sen sor ve ne de ben hali fakirliğimi serdederek ağlayayım
Sanki çıktığım yolun bezirganlığında avunan bir bahtı kara canı davacıyım
Kime arz ederim, nasıl ayam ederek edebi görmezden gelirim, ar ederim
Ecrin vuslata abat olan sayına umut bağlar ve yüreğimi aşka bağışlarım
Ne bir ses çıkartırım ve ne de ruhumun hicran damlalarına sığınırım
Kalbimin en münbit köşesinde anlamlaşan asudelikle sükutun iksirini yudumlarım
Ne hasrettiğim vicdanı ayıplarım ve ne de ses çıkartmayan yari lanetle anarım
Gönlümün açılmayan kapısında hakka yalvarıp, aşk için secdeye kapanırım
Mustafa CİLASUN