Ne sessizliğin hicranında nefeslenmek aşk için gönlü seriyor
Günler geçiyor
Kabirler bir bir açılıp maveranın hüznüyle ruhu sevdaya hasrediyor
Dil lal oluyor
Kalp dirliğinde umutla inşirahın sürurunu bekliyor
Çileler sabırla yad edilip
Yüreğin burukluğunu saklanan vaktin eşiğine sancıylagötürüyor
Nefesin kadri
Ruhun yetisi birşeyler söylüyor
Lakin yine hakkıyla anlaşılmıyor ve ne de gönlü ihya ederek serinletmiyor
Vadedilen ne varsa
Maslahatların girdabında bir sanıksa aşkla terennüm edilemiyor
Gözler süzüyor, iz'an özüyor
Dil bu vakitler halin deminden şehrettiği hakikatleri zerkediyor
Vicdan akdesen buğusuyla aşk için nasibi hak diyor
Ey sükutun hülyasında medfun olan yar
Esrarın ilzamında makus sesin ve nefesinle gönlüm için bilmem ki niye ağlarsın
Hali fakirliğim ayan iken
Edebi cahilliği aşikarken, aşk yadellerin sudurunda sevdaya avdet ederken
Ağlamak sineme iltica eder ve edebi suhuletini yad ederek aşkın sadrını diler
Artık lalelerin dilinden ve lali anberinden
Açmış dileklerin sağanağında anlamlaşan hilkatin vecdi mukavelesinden
Vaadin azimete ducar olan kasvetinden
Sabrın kalbi dirinçleştiren münasebetinden ve hasredişmiş gönüllerden
Aşkı sual etmeliyim ve öyle göçmeyi nefeslenmeliyim
Bülbül öterken diyar-ı mısır gelir aklıma
Mahzun gönüllerin duyulmayan hicranı kalbimi dağlıyor saklasamda
Bir ömür hasredilmiş
Aşk için çilelerin fendi ruhların pervazında sadende olan raddeymiş
Şair sessizliğine çekilerek çaresiz boynunu bükmüş ve helalleşmiş
Mustafa CİLASUN