Vuslatın iştiyakından arî nefesten kalan harı
Garip bir handa geceleyen canı, aşka hoyratça bakan bühtanı
Küskün sokaklarda sabahlayan hicranı, eleme yaslanan hüzzamı ve insanı
Nevi şahsına münhasır hezeyan saçan, hakikatin rahlesinden uzaklaşan âdemi canı


Siyaset ilmi, sosyolojik badirenin senasıdır
Mazisinden utanan, tarihin ibretli sahnesinden kaçan arsızdır
Edep dışlanınca, nefis nizama yabancıysa, hal hazanın solgunluğunu anınca
Ne fetretin ilzamı şarttır, ne med ceziri yaşatan hülyalar gamdır, adamlık ihsanladır


Göçenler ne söyle bilir misin, idrake ne dersin
Vicdanın solmayan lehçesinde ne kadar acizsin, yüreğinlesin
Kalbin firakından, halin dramından, ruhun serencamından elbet habersizsin
Niye yaşayan bir ölüsün, vehmin sofrasında hürsün, ne ölümden ne aşktan büyüksün


Dil kalbin akseden sedası olmadıkça elemdir
Gönül yar sevdasına kanmadıkça diyarı gamdır ve hicrandır
Hakikatin firkatine erişmek, iradeyi hasrederek çileyle yüzleşmek ibadattır
Ana dünya ve ahirin için cenahtır, şefkatin tevdisinde imtihandır, kalbin içinde ardır


Niye karayel halimi kuşatan bir efkârı hardır
Ecdadın payesi ruhum için manidarlaşan bir nazarı hazdır
Ney sesiyle, sazende nefesiyle, yar mecramı niyetiyle kalp için ibretli nazdır
Hayatın nihayetinde, erdemin izzetinde, şerefin payesinde mavera kimler için aşktır


Dile gelen ne varsa, aşktan yoksun bir nazarsa
Kalp sahibin sevdasından uzaksa, arzular kuşatan olsa da
Hazlanma, ruhun sessizliğinde ve kalbin açılan sahifesinde inşirah cenahtır
Takati tüketmeden, gözleri söndürmeden, dili dürmeden, kefene bürünmeden ferahtır


Dervişin gönlünden, Abidin zikrinden korkma
Haline yaban gelen her ne varsa, kalbin sesiyle bir kez daha anla
Zamanın hülyasına, nefsin arsızlığına, arzunun bahtsızlığına kanmadan ibreti yaşa
Ve yaşamaya muhtaç olduğun her ne varsa, rahmetin insicamında sunuluyordu sana


Mustafa CİLASUN