Ayılmaların sancısıyla küskün yüreği anlasam, çaresiz ağlasam
Ne kadar muradım kalmışsa yanıklığın fevkine kansam, solmuş neferse yaklaşsam
Hicranın en bakir ulviyetini terennüm edip vicdanın ferahlığında aşkla anlamlaşsam
Ne meçhulün evhamıyla sevdalanırım
Ne aklın soyutluğunda nefesimi zahir için yorar, heyecanlanırım
Mukadder olan ne varsa, nasip vaktin sağanağında umutsa, bahtım için hüzün arsa
Kalbin sesinde, nefesin müddetine, hesabın gerekçesine, heves mizanı talep etmiyorsa
Yolda kalmış bir garibanın sabrı var ya
Çaresiz umudun serhatlığında yapayalnız kalınca, baht nasılsa
Hareket ve kuvvetin teslimiyetinde izan, nefsin murakabesinde kalınca, dert başka
Ne kal için, nede nar seçim, halin muhtaç olduğu hakikat kim için en ülfetli bir geçim
Göçmeler başlayınca, dil susup göz bakar
Dünya için bel bağlayıp, heveslerin insicamında soluyan ne anlar
Hırsın mücerretliğini nasıl sorgular, hınç niye kalp için en efkârlı ve hazin nazar
Keşkeler ruhun iltifat etmediği kadar, mukallitleşen her canı bahar, aşkı nasıl anlar
Bilmem ki mezarlıklar niye nefsimde kar
Her gün göçen binlerce nefesin halinden hakkıyla kim anlar ey yar
Ne hazanın ulviyetinde nar, ne baharın dile gelen letafetinde sevdayı koklar nazar
Nihayetin rahlesinde, vesilelerin sahnesinden akseden o resim, nefesimi neden yorar
Ne zaman kırgın gönülleri anıp ağlasam
Hevesin sökün eden sahnesinde düşünceye dalıp hıçkırığa kansam
Mağribin figanında, mazlumun ahında, kalbin bahşedilmiş cenahında aşkı ansam
Ummanın hicranıyla yalvarsam, gönül efkârımı haykırsam meşkiyle ayılıp kalksam
Ne yazmışsam, anlaşılmaya muhtaçsam
Yâd ellerdeki nefesin hamiyetine lüzum duyuyorsam ki ne yapsam
Edebin dilinden, gönlün sesinden, hissiyatın hakikate türap ülfetinden dem alsam
Ağlamanın mealinde, hıçkırmanın vecdinde, kederin perdesinde Rabbime yalvarsam
Mustafa CİLASUN