Su kendi halinde ve aşkın demiyle seyrediyordu
Ne kadar badire varsa kulak asmadan ve tavırlaşmadan akıyordu
Manaya mebni, hedefe ram olmak için ayni olarak ve sükûtun bağrında kalarak
Kalbi solukları, hıçkırığın yankılarını, hicranın sayfalarını sanki önüme sıralıyordu


Anlatıyordu lakin konuşmadan nakşediyordu
Her zerresinde, umudun gailesinde, seraplaşan muhayyilesinde ardı
An ve akan zaman, müddeti nefesle serdedilen hicran, sine-i yanıklığında vicdan
Bahşedilen her nimette dile gelen şükran, gönül için ummana arz edilen bühtan hardı


Artık göçen her hangi bir nefes için neler vardı
Ne mezarın latifliği ve hatta mimari asudeliği, nazarın cezbeliği aşktı
Hesap kalp için en mukayeseli ve şartlı cenahtı, hukuk bunun için zikredilen aktı
Nitelik idrakin, akıl vicdani yakınlığın izan iradi vaazın rüknüyle meşke tevdi aşktı


Sual etmek, merak içinde nefeslenmek sevda işi
İlhamın sağanağında ve fetretin dile gelen harcında aşk hevesi neyler
Zevkin fevkinde zillette mi meyleder, tenin ilzamından sökün eden terden ar eder
Legal olan ve inşirah ile anlamlaşan, bahtın sudur unda anlam bulan mutlağı yeğler


Ne dağın haşmetiyle nazar ettiği nefesi metheder
Ne bekleyen gönül için umudun hikmetinden söz eder, nasibi önceler
Ne hıncın vehmiyle sual eder, ne hırsın eşkâliyle edebe göçer, aşk için hakikat der
Sevdanın firkatinde, naifliğin her ikliminde nefesi önceler, mizanın haşyetiyle gider


Ne sübyanın talihsizliği keder için bir nezakettir
Ne nisanın bahtında hercümerçlik bir vakıadır, akıl ihsanla fevktir
Aldatan her kim varsa, adamlık onun halinden uzaksa, çile çekmek bahtta varsa
Hesabın gerekçesi ortada, zerreyi miskal hakkı kim işgal ederek çalıyorsa bir gasptır


Hangi devletin ve ithal edilen kanunu vesaitin
Milletin dilinden anlamayan ve kalbi olmaktan kaçınan resmiyetin
Kaçamak güreşen muhalif zehabın, oy kaygısıyla hakikati dışlayan bir cenahın
Entrikalar üreten ve Mehmet’in nefesini feda eden rüsvanın hezeyanını işitmek ardır


Mustafa CİLASUN