Ruhumu okşayan, sinemi kuşatan hicranı nefeslere ayan etmedim
Bir anlamda çaresizdim, hissiyatımın esiniyle meşk ederek serinledim geçtim
Yıllara sâri hüzünle bahtıma boyun büktüm, sabrı nefeslendim, öteyi terennüm ettim
Bilemezdin, esin verdin veda ettin
Nerden bilecektin, bahşettiğin asudeliği elbette bilemezdin, naiftin
Gözlerini gizledikçe, edebi önceleyince beklenmeyen ilham sinemi ihata ettikçe
Susuyordum bütün dikkatimle esinin ihtişamını dinliyordum sürura niye akıyordum
Yüreğin acizliğine hak veriyordum
Yalnızlığın sessizliğinde yol alırken sükût ederken karşıma çıktın
Fevkalade zarif ve bir o kadarda naif halinizle, özür dileyerek sual etmiştin
Nedense hayli şaşkınlık içindeydim beklemediğim duyguların sökünüyle karşılaştım
Edebi derinliğiniz ve içtenliğiniz
Kalbimi bizar ediyordu, halimi alıp hasretin bağrında serinletiyordu
Kelimelerin gücünü, nefesin kutsiyetini, meramın insicamını seninle keşfettim
İnşirahın o titreten ihtişamıyla, nazarın manaya mukadder hazzıyla karşılaşmıştım
Ruhumun hicranını fark ettim
Kalbinizin ülfetini, hamiyetperver letafetini, nezaketi nefeslendim
Ne söylemişsem, ne kadar meramı hasretmişsem kifayetsizdir itiraf ediyorum
Hal dilinden pek anlayamadığımı, kal için sarfı nazar ettiğimi latifliğinizle anladım
Sanki ayılmıştım, başkalaştım
Vaktin ne çabuk geçtiğini hiç fark etmedim, ziyadesiyle sevinmiştim
Sinemde uhde olarak kalan ne kadar sızım varsa, maksat duyguyu yaşamaksa
Her ne kadar aynı lisan konuşuluyor olsa da, feragat ve feda olmak maksatta yoksa
Yaşamanın efkârıyla hayatta
Her neye vasıl olmak şartsızsa, iradi olmak azimet olsa da farkıyla
Nefesin latifliğini, nazarın ibretamiz yüceliğini, halin hüznünü sürura erdirmektir
Kal için niyetin, hal için sadakatin, edep için nezaketin kaygısıyla yaşamak, farktır
Mustafa CİLASUN