Mecnunun ıstırabını kim anlar, hakkıyla sancı yaşar yanarmış
Virane olmak, hali hazan içinde solmak, düşen yaprağın melalinde okunmak
Ne yaraymış, hicranın katresine banmış, ne kadar nida etse de duyulmayan aşkmış
Hakikat bilmem kim için farkmış
Gönlün inşirahı, yüreğin yangınlığı hal iklimini kuşatan harmış
Nar aşksa, ar haksa ve edep mutlaksa, hissiyatın ilzamı nasip için muratmış
Anlatamadığım, dilin sızısıyla dağlandığım, sine-i efkârımı sakladığım sevda armış
Ne yazılan nameler nede güfteler
Ayan olmayan elemli kaderler, sinelerin serencamında ne demler
Mızrabın hıçkırığında, rüzgârın uğultusunda, mahzunun bağrından sancılar
Ne umudun, niyetin hasadındaki korkunun, solgunluğa duçar olan sabrın hesabı var
Bir devlet ki nefese bedel değer
Şayet insana yaraşan, kul olmaya ramak kalan umdeler solmuşsa
Mefkûre denen uhdeler tükenmişse, idealler zevk için maslahat olmuşsa acıdır
Niye gençlik erdemin, faziletin, edebin, ülfetin, firkatin, öte sancısından arî olurlar
Tensellik için bahane uydururlar
Aldatmaktan, hissiyatı karatmaktan, kalbin sesini anlamamaktan
Naifliğin, zarafetin farkına vakıf olmadan yaşamaktan ve gülü kopartmaktan
Âdem, adam olmadıkça, insan beşerlikten kurtulmadıkça, kul ki ihlâsa kanmadıkça
Her ne yazılsa sadakat olmayınca
Vuslatın hesabı yapılarak yaşanmayınca aklım olsa da acım başka
Ne konuştuğum nefeslerin ve hatta viranelikte yaşayan mahzun kişilerin hülyası
Hasretine matlup olduğu ütopyası, dünyevilik adına serdettiği ahkâmı kalbi anlasa
Sen ağlama, ben ağlarım korkma
Bir nesil ki yozlaştırılıp yeksana tabii olunca, aldatmak bir yarışsa
Kul utanmayınca, insan hilkatini unutunca, yaşamak varlık namına sunulunca
Korkmak bana yaraşır, ağlamak kalbim için ardır, sinem için öte bir sevdayı-ı aşktır
Mustafa CİLASUN