Bazen alıp ummana götüren
Nefesin feryadını gizleyip ifşa etmeden gözyaşı döktüren
Yalnızlığın pervazlarında umut içinde dilenen, gönlün efkârını dile getiren
Hicranın letafetine erdirip çaresiz boyun büktüren, hali bizarlığımı fark ettirmeyen


Biga’n olduğum esrarı hüzün
Figan ettiren her müşkülü ülfetin firakıyla yanar ağlarım
Dağların yamaçlarında, hazanın bahtında sabahlayarak niye sancı yaşarım
Çaresiz susarım, bu sızının ilzamını ummana bırakır, hecenin diliyle kime yanarım


Gönül ya sözün özünde aşk ar
Ne virane yürek sevda harıyla yanar ve ne de hevese kanar
Tefekkürün meşkiyle neyi anar, ruhun sancısı hali sarar, hangi esrarın şevki kar
Her ne varsa hakikatin serencamında ihtişamlı bir bahar, öte aşk için nar umut var


Firakın aşkıyla firkat yanar
Dağlayan hangi nağme varsa, hüzün içinde sinede başlar
Yağan kar, esen rüzgâr, zemherinin hicranında sayıklamalar niye dağlar ey yar
Yıllara sâri sakladığım umutlarım sinemi okşar, avareliğim kimin kadri için bizar


Bilmem niyedir çok görüyorsun
Ne dile geleni okuyor ve ne de hicranın sesini anlıyorsun
Bu halin, fakirliğe müptela melalin, yanan kalbin aşkına yaban kalıp kaçıyorsun
Bilmem ki niye yapıyorsun, bahtın dilinden anlamadan bahanelere kanıp akıyorsun



Akan suyun nefesinde ne var
Hissiyat canın iradesi için müşkülü melal, aşk hak için ar
Niye gönül yanar, dil kelamın kadriyle sevdaya dalar, umut için hangi vakit har
An yüreğimin sahifesinde ne ibretli nazar, vakti sadakat için aşk kalbime niye akar



Mustafa CİLASUN