Her şafak vakti gözlerim aranır
Gün içinde halime neler nakşetmişse bir bir sıralanır
Afakım daralır, merakım kamçılanır, hesabım yeniden bir kez daha aralanır
Ne çıkarsa, idrakim tavsa, maksat ömrü anlamlandırmaksa, aşk kalbin umuduyla


Ne kazalar devri âlem yapıyor
Canlar nefeslerini bırakıyor, mal haraplaşıyor kalıyor
Seyreden her kim varsa, ibret almak muratsa, canhıraş içinde sancıyı yaşıyor
Geriye ne kalmışsa, düşünmek aklın karıysa, nitelik bilincin arıysa heves kaçıyor


Vasıl olmak için eşiğe kanmak
Hasır olmak için tevazuu solumak ve ecirle buluşmak
Her salada, musalla taşındaki yatana, taziye için nefes alana bakınca umutla
Yalan denen meret çıkıyor karşına, her ne kadar idrakine kanarak yaşamasan da


O mühleti hakkıyla anlamayınca
Tevdi edilen her ne kutsiyet farkıyla kalbi kuşatmayınca
Kabirde dahi asvata meşruluğu ilzam olunca, sinemi burkan hicran yanımda
Hüzün her iklimin ve dahi halin idrakine manayı sokmayınca, ölüm dahi şamata


Ne kadar feryat edeni görüyorsa
O an ve içinde bulunduğu nizamın mülahazasıyla başka
Hani kalbi kuşatan varlık saltanatı vakıa olunca, dil ne kadar yeise kansa da
Unutma, akıl idrakin için, irade vuslata tabi olmak için fevkalade bir kutsi seçim


Ne düğünler görmüştü bu âlem
Lakin aşk halin demi olmayınca bilmem ki nasıl bir erdem
Kan akar, can kanar, nar yakar, mizan ise ne mukadder ve ibretli bir nazar
Nasıl gidersen, neyi hedeflersen, tercihinde hakikatle nefeslenirsen, aşkta kokar



Mustafa CİLASUN