Ne kadar muvazeneli ahvalin, niye ahenksizim
İzlediğim yollar çok yordu, vefasız nefesler ne kadarda korkuttu
Ülfet unutuldu, erdem müşkülü kordu, basiretsizlik artık adeta bir ordu, aşk soldu
Dile gelen söz, öz olmayınca
Vicdanın bakirliği hal için gülü koklatmayınca
Ne kadar damarlarda kan, durmadan aksa da, fazilet ne uzakta
Adam olmak olaysa, han ne kadar yalnızlık yaşasa da korkma, insan olamadıkça
Pencerem yine bomboş kaldı
Umudun yolculuğuna çıkan kuşlar kanatlanarak rızkında farktı
Umut nite hardı, niyet bu bakımdan sevdaydı, aşk illaki olmasaydı
İnsan olmak ne kadar aktı, merak sultandı, akıl rakstı, tefekkür ilzam olan sanattı
Çıktım yine tepelerin kıdemine
Seyre daldım hali fakirliğimin sahifelerine, hüzün çöktü yine
Derlediğim güfteler içimi titretti gene, rast eserler yakışmıyor bu hale
Gözyaşları düştü sineme, nefeslendiğin hicran niye, ıstırap çekmek ne müşkül hadise
Rengârenk açan laleleri gördükçe
Gülün naifliğini süzdükçe, ayetler ahvalimden sökün edince
Hatıratı koklamak başlıyor gene, terennüm ettiğim fütuhat anıyor yine
Her sebilin hazin hikâyesi, surlarda fakirleşen aşiyanın kalesi ve bülbülün aşk nefesi
Ummanın serhatlığını hatırlattı
Kim ona bandıkça, dalgaların sancısıyla yandıkça aşkı yaşattı
Yalın ayakların çilesinde, sabi nefesin hüznünde, çileye ram olan nisa ardı
Artık her bir yanda neme lazımcılık başladı, küresellik adına ne hinlikler pazarlandı
Mustafa CİLASUN