Firakınla dile gelen her nefesin erdeminde ki kutsi asudeye
Firkatin ram eğlediği hüzne, nefeslendiğim o elemin kadriyle hicran niye
Sinemi ihata eden bu hasret kime, terennüm ettiğim her nefeste dile gelen kederimle
Açıldım yine, dilim suskundur böyle
Ruhumun hicran damlaları akıyor yine, aşk kuşatıyor gene
Şayet bu harım, kalbimden neşet eden ülfete bigane arım, öyle yazarım
Kandığım şerbetin süruruyla bahta yanarım, içtiğim badelerle çileye maruz kalanım
Istırabın abat olduğu hali çok anarım
Dertlenen bu gönlümle şimdi feryada banarım, ağlar akarım
Süzülen gözlerimde, fer kalmayan miskinliğinde, şimdi yüreğim hüzünle
Ne bir şevk kaldı ve ne de bir istek sinemde meskûn nardı, melal sustukça içim yandı
Efradım ki manidar bir şekilde baktı
Sakinliğe duçar olan bu ahvali bilmem ki ne kadar anlamıştı
İçim yine sızladı, sancılar kalbimi kuşattı, nazar eğlediğim ne varsa faktı
Bekleyen titreme ruhuma ibreti aktaran ne muazzam bir sanattı idrakime arı yaşattı
Verdiğim her nefes bir vefaya muhtaçtı
Ahirim için sudur eden ıstırap, zihnime hep tarumarı yaşattı
Şimdi geriye ne kaldı, belki bir kefen dahi nasibim için hamiyete muhtaçtı
Eller açıldı, yüreğim burkulup kaldı, dilim hüzün içinde nefesimi acizliğimle bıraktı
Gel ağlama, hicran içinde gönlü sızlatma
Varlık adına her ne kaldıysa, bilirim ki hesabı görecek yakında
Mizan niye haleti ruhi yemde hala çok uzaklarda, izanım kapalı ve alıksa
Bir el ver, nefesinin kutsiyetinde şevki halime göster, türap olduğum hasretimi gider
Ne sallanan beşikte ve ne de umut kalpte
Şayet niyetin halisliği idrakime yaban ise, sen ne istersen iste
Hikmet bilinmedikçe, baht hasredilmedikçe bahane diziliyor ardı ardına yine
Nağmeler dile geliyor işte, mısralar dilleniyor yine, hüzün sökün ettikçe fakir halime
Mustafa CİLASUN