Sinemde dirlik olmayınca söyle hüzün mü diner
Yüreğim vurdukça, bu dil sustukça, gözler kanatlanmış umutta
Ne söylerim, vaktini beklerim, efkârımı terennüm ederek yokuşlarda adımlarım
Yalnızım, bak yine yalnızım
Etrafımı kuşatan nefeslerin varlığından uzakta sızım
Çaldığım sazım, dile geliyor hicranım, ıssız köşelerde ne bizarım
Ne beste bilirim ve ne de nefesten sudur olan acıyı güftelerim, ben çileyle yarenim
Her solukta maksat kokar
Hasret yüreğimde zuhur etmeseydi, niye sancılar akar
Yar ülfetin bağrında açar, ar kalbim için ne iffetli kar, aşk kokar
Sine titremeyince, harlaşıp kükremeyince, sel olup ummana yönelmeyince naz kar
Ne annemden kalan anılar
Ve ne de babamdan başlayan ve mahzunlaşan farklar
Hatta dost ve tanıdıklar, onlardan arta kalan, hicrana boğanlar
Nazar ettiğim resimden halime yansıyanlar, yüreğimi sızlatan o hüzünlü soluklar
Ne vakit bir şeye niyetlensem
Önüm ve arkamdan sudur olacakları düşünsem sabır
Çünkü ne kahrın itibarı var ve ne de vah çekmenin bir yararı kar
Tefekkürün elzemliğinde inkişaf har, akıl etmek kul için ne büyük yar, esas kalp ar
İlmi siyaset hal ikliminde aktır
Arifin sezgisi olmazsa bahaneler politik sebeptir, hiçtir
Her zafiyetin türlü bahaneleri, kalp bakımından silinmeyecek izdir
Ruh şahittir, nefes müddeti vakittir, beşer kalmak tercih işidir, kalbi inşirah yücedir
Aşk; kalbin en naif bir hasretidir
İnsan, niyetine tabiidir, vuslat niye iradidir, onu kul bilir
Lafazanlık rüsvadır, kadere asilik bühtandır, hınç öte için hasımdır
İlim idrak ile akıl iradeyle, izan rahlede sine-i melalinde ve vicdan bakir sahifesinde
Mustafa CİLASUN